Hüda Kaya: Kan, kin ve öfkenin olduğu bir toplum asla İslam toplumu olamaz 2019-10-12 15:46:37   İSTANBUL - Hükümetin topluma tekçiliği dayattığını belirten HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya, "Kan, kin ve öfkenin olduğu bir toplum asla İslam toplumu olamaz" dedi.   Demokratik İslam Kongresi (DİK), "Toplumsal yönetim modeli olarak Medine Sözleşmesi" konulu İstanbul çalıştayını Şişli'de bulunan Nazım Hikmet Kültür Merkezi ve Sanat Evi'nde düzenledi. Çalıştaya DİK Eşsözcüsü ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Hüda Kaya, Gazeteci -yazar İslam Özkan, DİK Kadın Meclisi'nden Hatice Kavram, 78'liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can, Barış Anneleri, çok sayıda kişi katıldı.    Çalıştayın açılış konuşmasını DİK Eşsözcüsü ve HDP Milletvekili Hüda Kaya yaparak, Medine Sözleşmesi üzerinden toplumsal bir yönetim modeli ve bir arada ortak yaşam modelinin nasıl gelişeceği üzerinden çalıştayı düzenlediklerini söyledi. "Hz Muhammed Medine'ye geldiğinde yaptığı işlerden ilki nüfus sayımı yaptırmaktı” diyen Hüda, “O zaman ortaya şöyle bir tablo çıktı; Medine'de yaşayan bin 500 kişi vardı.  Çok farklı ırklardan insanlar vardı. Hepsi kendi farklılıklarıyla bir arada ortak yaşıyordular. Hz. Muhammed 20'li yaşlarına baktığımızda toplumsal sorunlarla ilgilenen, günümüzün İnsan Hakları Derneği gibi faaliyetler içerisinde bulunan ve bu çalışmaları yürüten bir önderdi. Hem ulusal hem uluslararası sorunlarla da ilgilenirdi" şeklinde konuştu.   Türkiye'de tekçiliğin, tek dilin, tek sözün, topluma dayatıldığını sözlerine ekleyen Hüda, “Biz Medine Sözleşmesi gibi bir toplumsal projeyi nasıl geliştirebilirizi tartışıyoruz. Medine sözleşmesi bu yüzden çok önemli bir prototiptir. Sürekli Medine sözleşmesine yönelik itirazlar oluyor. Medine Sözleşmesi bir pilot projedir. O yüzden bize bir seferberlik ve toplumsal kurtuluşun aracı olma iddiasını taşıyan bir sözleşmedir” diye belirtti.   'Kuran'da asla tekçiliğe yer yoktur'   Türkiye'nin Kuzey ve Doğu Suriye'ye başlattığı operasyona atıf yapan Hüda, "Bu çalıştayın kararı verildiğinde ortada savaş yoktu. Fakat şimdi yaşananlar ortadadır. Bir iktidar düşününki kendi sesinden başka hiç bir sese tahammül edemiyor. Tekçiliği topluma dayatıyor. İşte Medine sözleşmesinin anlamını bu yüzden bu dönem için daha da önemli buluyoruz" diye konuştu. Toplumsal ve ortak yaşamın Medine de ortaya çıktığı dönemden herkesin dersler çıkarması gerektiği söyleyen Hüda,  "Kuran'da asla tekçiliğe yer yoktur. Böyle bir anlayışın gelişmesinin yolu yoktur. Günlerdir haberlerde görüyorsunuz savaş hayır demek bile suç sayılmaktadır. Barış istemek zaten suç. Barış isteyenler yıllardır hapiste. Yıllar önce benimde Diyarbakır'da DİK'in bir çalıştayında yaptığım bir barış konuşmasından dolayı açılan bir dava vardı. Halen yargılanmam devam ediyor. Barışa sahip çıkmak gayri meşru ve bir suçmuş gibi gösteriliyor ancak biz barışa sahip çıkmanın insanlığa, sevgiye paylaşmaya sahip çıkmak olduğunu biliyoruz. Bunun İslam’ın bir gerekliliği olduğunu savunuyoruz. Kan, kin ve öfkenin olduğu bir toplum asla İslam toplumu olamaz" diye vurguladı.   Hüda'nın ardından söz alan gazeteci, yazar İslam Özkan, Medine Sözleşmesinin tek tek bireylere ayrıcalık tanımadığını kabileleri ve toplulukları muhatap aldığını ifade etti. İslam, "Bugün milyonlarca Kürt var ve bu Kürtlerin bir devleti yok. Bu hepimizin ayıbıdır. Eğer ki bir yerde bir topluluk varsa onun eşit hakları da olmalıdır" diye konuştu.   'Bu sözleşmeyi neden bozdular?'   DİK Kadın Meclisinden Hatice Kavram ise, anadilin önemine dikkat çekerek, "Allah bütün dilleri bütün dinleri, bütün renkleri kabul eden ayetleri indirdi. Bunları ayetleriyle söylüyor. Bunları reddeden Allah’ın ayetlerini reddediyor demektir. Bugün benim anadilim yok sayılıyor. Yani bu Kuran'ı Kerim'in yok sayılması demektir”  diye belirtti. Medine Sözleşmesinin toplumu haklarıyla var etme anlamı taşıdığının altını çizen Hatice, "Bu sözleşme ile topluluklar kurtuluşa erişmişti. Bu sözleşme peygamberin yeni bir toplum yaratma projesiydi. Yahudiler bu sözleşmeyi bozdular. Peki neden bozdular? Osmanlı devletinde çokça bilinen bir şey vardı. 'Devletin bekası için kardeş katli vaciptir' diye. Bu yönlü kullanılan şeyler vardı. Ayrıca yine o dönemde hızla gelişen İslamiyeti çekemeyen Yahudiler vardı. Tüm bunlardan sonra Yahudiler bu sözleşmeye ihanet ettiler ve bozdular" şeklinde konuştu.    Çalıştayda, Medine Sözleşmesinin içeriği, Kuran'ın ayetlerinin günümüzde neden uygulanmadığı, Siyasal İslam ile yönetilen ülkelerin neden sürekli savaşlara sahne olduğu ve bu ülkelerde özellikle Kürtlerin neden baskılara maruz bırakıldıklarına ilişkin konuşmalar yapıldı.    Çalıştayın sonuç bildirgesi daha sonra açıklanacak.