Adalet Kaya: Dayanışma bizi güçlendiriyor 2019-09-18 09:01:18   Rengin Azizoğlu   DİYARBAKIR- Devletin kadına ve kadının kazanılmış haklarına yönelelik saldırılarını değerlendiren Rosa Kadın Derneği Başkanı Adalet Kaya, bu saldırlara karşı çözüm önerisini şöyle sundu: “Kadın dayanışmasının çok hayati olduğunu düşünüyorum. Ancak biz birlikte bununla mücadele edebiliriz ve başka kadınlara da destek olup onların yaşamlarını da savunabiliriz. Tüm kadınları dayanışmaya çağırıyoruz. Dayanışma bizi güçlendiriyor ve çok daha büyük işler yapacağımıza inanıyorum."   Türkiye’de sadece Ağustos ayında 49 kadın katledildi. Kadın katliamlarının önüne geçmek için hiçbir önleyici tedbir alınmazken kadınların haklarına dönük saldırılar da artarak devam ediyor. Kadın katliamlarını, kadına yönelik saldırıları, İstanbul Emniyeti’nin kürtaj yaptıran kadınların listesini istemesini Rosa Kadın Derneği Başkanı Adalet Kaya değerlendirdi.   ‘Cezasızlık erkeğe güç veriyor’   Kadın katliamlarındaki artışın birçok sebebinin olduğunu söyleyen Adalet, en önemli sebebin de cezasızlık politikası olduğunu belirtti. Adalet, cezasızlığın yaygınlaştıkça bu politikaların erkeğe güç verdiğine değinerek, bir diğer sebebin de devletin hiçbir mekanizmasının önleyici olmadığının altını çizdi. Kadının yaşam hakkının sonlandırılana kadar başvurduğu hiçbir mekanizmanın çalışmadığını ifade eden Adalet, “En önemlisi boşanamıyor. Mahkemeler şiddet gören kadını boşamamak için uzlaştırma denen bir merkeze yönlendiriyorlar. Kadın kendisine şiddet gösteren bir erkekle yeniden aynı evde yaşamaya zorlanıyor. Aile mahkemelerinin tutumu ve gittikçe boşanmayı zorlaştıran mekanizmaların ortaya çıkması ve üretilmesi kadının yaşam hakkının sonlandırılmasına sebep oluyor. Bir diğer önemli sebep ise kadının yaşamı sona erdikten sonra da yargının İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı maddedeki hükümleri yok sayarak ve ihlal ederek bir takım indirimlerle erkeğin elini güçlendiren bir tutum izlemesidir. Erkek, verilen cezalar karşısında ‘ne yaparsam yapayım bir şekilde ben bundan sıyrılırım’ gibi bir anlayışa sürükleniyor ve maalesef bu durum topluma da gittikçe yayıldı” dedi.   ‘Kadın gücünden ve dayanışmasından korkuyorlar’   6284 sayılı yasanın ve İstanbul Sözleşmesi’nin kadını yönelik saldırıları önleyici ve koruyucu tüm tedbirleri içerdiğini ifade eden Adalet, iktidar temsilcilerinin bu yasaların gerekli olmadığını sürekli konuşarak ve buna dönük bir saldırı ortaya koyarak uygulanmama halini onayladıklarını söyledi. Çift yönlü bir durumun söz konusu olduğunu aktaran Adalet, “İstanbul Sözleşmesi ve 6284’ün yok sayılmasına karşı mücadelemizi sürdüreceğiz. Önleyici tedbirler alınmış olsaydı, yasalar gereğince uygulansaydı 49 kadın bugün yaşıyor olacaktı. İktidar ve temsilcileri kadını gittikçe güçsüzleştiren, eve kapatan, özel hayatın içerisine hapseden bir anlayışa sahiptir. Kadın gücünden ve dayanışmasından korkuyorlar. Kadının kamusal alanda olması, hayatın her alanında karar alma süreçlerinde olması  onlar için bir tehlike ve bu tehlikenin gerçekleşmesini istemiyorlar. Kadının kazanılmış tüm haklarına saldırıların başat sebebi de bu. Kadın gücü, dayanışması çok büyük bir güç. Biz bunu geçmiş süreçlerde deneyimledik. Bu onlar için çok korkutucu o nedenle kadını ‘aile’ içerisinde konumlandırarak yok etmeye yönelik bir anlayışa sahipler” diye vurguladı.   ‘İstanbul Sözleşmesi bir kere daha uygulanmamıştır’   Geçtiğimiz aylarda boşanmak istediği erkek tarafından katledilen Müzeyyen Boylu’nun ilk duruşmasına da değinen Adalet, “Biz devletin hiçbir mekanizmasının çalışmadığını Müzeyyen Boylu’nun tüm çırpınışlarında gördük. 3 defa boşanma davası açmış, 3 kere uzlaşmaya gönderilmiş, 3’ünde de bıçaklandığı bir adamla aynı evde yaşamak zorunda kalmış. Koruma tedbir kararları var ancak 15 günlük bir zaman verilmiş. Göz göre göre, bağıra çağıra cinayete giden bir süreç yaşanmış. Bu çok acıtıcı bir şey. Mesut Issı’nın savunmasında psikolojisinin iyi olmadığını söyleyerek kendini suçlu bile görmediği bir noktadan değerlendirmesi erkek zihniyetinin sonucudur. Sanıklar kravat taktıkları, mahkemede iyi bir şekilde durduğundan kaynaklı indirim alan erkekler ardıllarına örnek oldu. Mesut Issı’da bu zihniyetle bu düzene uygun davrandı. 26 Baro Avukatlık Kanununa dayandırılarak, bizim gibi Sivil Toplum Örgütleri ise İstanbul Sözleşmesi’ne dayanarak müdahillik talebinde bulunduk. Türkiye taraf devlet olarak İstanbul Sözleşmesi’ni bir kere daha uygulamamıştır. Biz kadın örgütleri olarak tüm kadın örgütlerinin böyle bir davaya müdahil olabilmesi için yeterli bir belge olarak görüyoruz ve kabul ediyoruz. Her ne kadar müdahillik talebimiz kabul edilmese de bi müdahil olarak davayı takip etmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.    ‘Acılı anı görüp refleks vermek geçici ve balon bir duygu’   Adalet, birçok kadın katliamının küçük bir haber olarak ya da anıt sayaçta bir çetele olarak girdiğine dikkat çekerek şöyle devam etti: “Emine Bulut cinayetinde kadının o andaki duygusu ve ‘Anne ölme’ diyen bir çocuk kamuoyuna yansıdı. Bizler anlayış olarak şiddetin, tacizin, tecavüzün pornografik bir şekilde yayınlanmasına karşıyız ve bunun doğru olmadığını düşünüyoruz. Ancak o anlar birileri tarafından kayda alınıp kamuoyu ile paylaşıldı. Herkes bu anı gördü ve izledi. Toplumda infial oluştu ve buna bağlı olarak da devlet sözcülerinden biri çıkıp ‘Bu konuya ilişkin her şey yapılmalı, yer yerinden oynatılmalı.’ ifadelerini kullandı. Yalnızca bir görselin ortaya çıkması sonucu toplumda böyle bir refleksin ortaya çıkması ne yeterlidir ne de sürekliliği vardır. Anlık bir şekilde kamuoyunda bir duyguya yol açtı ancak maalesef son bir ayda öldürülen 49 kadın var. Hepsi de benzer şekillerde, ya boşanmak istedikleri erkek tarafından ya boşandıkları erkek tarafından ya da babaları, ağabeyleri tarafından öldürülmüşler. Erkek için her zaman kadının yaşam hakkını sonlandırması için bir gerekçe yaratılıyor. Bunun artık bir şekilde toplumda zihinsel anlamda bir dönüşüm yaratarak değiştirilmesi gerekiyor. Acılı anı görüp refleks vermek geçici ve balon bir duygu ve maalesef hızla sönerek yeni bir gündemle ortadan kayboluyor.”    ‘Kürtaj haktır ve alınan sağlık hizmetinde gizlilik ilkesi esastır’   İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün hastaneden kürtaj olan kadınların isimleri istemesine de dikkat çeken Adalet, kürtaj yaptıran kadınların bilgilerinin istemesinin hem uluslararası sözleşmelere, hem yasalara aykırı olmakla birlikte oldukça endişe verici olduğunun altını çizdi. Adalet, “Savcılığın yapmış olduğu açıklama da yersiz ve yetersizdir. Bir şüphelinin tespit edilmesi amacıyla bir kentteki tüm kadınların sağlık bilgileri hele de cinsel sağlık bilgileri asla paylaşılamaz. Hastanelerin de bu bilgileri çalışma etiği ve ilkeleri doğrultusunda paylaşmaması gerekir. Ayrıca bu durumla ilgili derhal açıklama yapılmalıdır. Şu saatten sonra paylaşılmasa bile; birçok kadın üzerinde, özel sağlık bilgilerinin paylaşıldığına dönük korku ve endişe oluşabilir. Bu da kadınları yine yaşadıkları ilişkiye veya evliliğe mahkûm etmeye çalışan bir anlayışı yaşatacaktır ki istemediği bir ilişkiyi veya evliliği hamile kaldığı için sürdürmek zorunda hissedecektir. Yani kürtaj yasağını psikolojik olarak yaratmaya çalışmalarının, kadınları özel alanlarına sıkıştırmaya dönük algısal çabalardır bunlar. Asla kabul edilemez. Kürtaj haktır ve alınan sağlık hizmetinde gizlilik ilkesi esastır. Hiç bir kadının cinsel veya üreme sağlığı ile ilgili almış olduğu sağlık hizmeti veya kişisel bilgileri paylaşılamaz” dedi.   ‘Tüm kadınları dayanışmaya çağırıyoruz'   Adalet son olarak kadın katliamlarını önlemek üzere önlerine koydukları mücadele hattını şu şekilde anlattı: “Biz, Rosa Kadın Derneği olarak Ekim ayında önümüze bir planlama koyduk. Tüm evlerde, mahallelerde bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışması yapmak istiyoruz. Geçtiğimiz ay Diyarbakır’da da kadın ve çocuk cinayetleri işlendi. Maalesef bu sayının gittikçe artması bizi de endişelendiriyor ve bu konuyla ilgili özel olarak yoğunlaşmaya kadar verdik. Bununla ilgili broşürlerimizi yazdık, görsellerimizi hazırladık. Şiddetin ne olduğunu, şiddetle karşı karşıya kalan kadının nereye başvurması gerektiğini, dernek olarak kendi varlığımızı ve her koşulda onların yanında olacağımızın bilgisini vereceğimiz bir çalışma örgütlüyoruz. Müzeyyen Boylu cinayetinde biz şunu da gördük; aslında Müzeyyen tek başına mücadele etmiş, ne kurumsal olarak ne bireysel olarak yanında kimse yokmuş. O nedenle temel hedefimiz bilinçlendirmek ve tüm süreçlerde destek olmak. Tüm kadınlara şu çağrıda bulunmak istiyorum; gücümüzü örgütlülüğümüzden alıyoruz. Birlikte başarabileceğimize inanıyorum. Kadın dayanışmasının çok hayati olduğunu düşünüyorum. Ancak biz birlikte bununla mücadele edebiliriz ve başka kadınlara da destek olup onların yaşamlarını da savunabiliriz. Tüm kadınları dayanışmaya çağırıyoruz. Dayanışma bizi güçlendiriyor ve çok daha büyük işler yapacağımıza inanıyorum.”