‘Yargı insanların tepesinde korkutma aracı olarak duruyor’ 2019-09-07 09:08:14   İSTANBUL- Birçok baronun protesto kararına rağmen TBB Başkanı’nın Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki açılışa katılmasını “korkunç bir durum” olarak değerlendiren ÖHD İstanbul Eş Sözcüsü İlknur Alcan, yürütmenin vesayetine giren ve bağımsızlığını yitiren yargının insanların tepesinde korkutma aracı olarak durduğunu söyledi.    Cumhurbaşkanlığı Kongre ve Kültür Merkezi’nde yapılan 2019-2020 Adli Yıl açılışı ile ilgili hem tartışmalar hem de açılışa katılan Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu’na yönelik tepkiler devam ediyor. Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD) İstanbul Şubesi Eş Sözcüsü İlknur Alcan, Cumhurbaşkanlığı külliyesinden yansıyan karelerin yargının bağımsızlığını yitirdiğinin kanıtı olduğunu vurguladı.    İlknur, “Çünkü şu anki Cumhurbaşkanı aynı zamanda bir partinin genel başkanı. Bağımsız ve tarafsız bir Cumhurbaşkanı değil. Yargının bağımsız ve tarafsız olması gerekiyor. Biz daha önceki açılışlarda da gördük. Cüppelerinde düğme olmayan hakimler, cüppelerini iliklemeye kalktılar. Birlikte çay toplamaya gittiler. Bunlar aslında yargının bağımsız olmadığının en önemli göstergesi. Yargının, tamamen yürütmenin güdümüne girdiğinin göstergesi. Biz birçok dosyada özellikle siyasi dosyalarda söylüyoruz; Artık yürütme eliyle yargı kullanılarak siyaset dizayn edilmeye çalışılıyor. Vekillerin, seçilmişlerin belediye başkanlarının tutuklanması bunun en büyük göstergesi. Yine aynı zamanda şu an ki yürütme, kendine muhalefet eden tüm siyasetçileri, gazetecileri ve sendikacıları düşman olarak görüyor, terörist olarak görüyor. Bunu da yargı eliyle yapıyor. Meşrulaştırmaya çalışıyor” dedi.   ‘Metin Feyzioğlu’nun hukukçu kimliği yok maalesef’   TBB Başkanı Metin Feyzioğlu’nun baroların protestosuna rağmen açılışa katılmasının “korkunç” bir durum olduğunu kaydeden İlknur, “Biz her seferinde diyoruz ki; ‘Feyzioğlu daha kötü bir şey yapamaz.’ Ama sağ olsun her seferinde bizi yanıltmaya devam ediyor. Yaptığı konuşma da yine aynı şekilde. Barolar Birliği’ne yakışmayan bir konuşmaydı. ‘Söz konusu vatansa gerisi teferruattır’ dedi. Barolar Birliği Başkanı’nın, bir hukukçunun böyle söyleme hakkı yok. Eğer böyle söylüyorsa o cüppeyi üzerinden çıkaracak, başkanlıktan vazgeçecek. Böylece taraf olduğu siyasetçilerle kol kola yürüyebilir. TBB başkanının önceliği hukuk güvenliğini savunmak. Adil yargılanmayı savunması gerekiyor. Demokrasiyi, yargı bağımsızlığını savunması gerekiyor. Ancak maalesef Feyzioğlu bu konuda bu güne kadar hiçbir pratik göstermedi. Bu açıdan Saray’daki açılışa katılmayan tüm baroların tavrını da biz olumlu buluyoruz. Özellikle İstanbul Barosu bir karar aldı ve İstanbul delegelerinin Feyzioğlu’nun istifası için görüşme kararı aldı. Bu gerçekten çok olumlu bir gelişme. Feyzioğlu’nun çok daha önceden istifasının istenmesi gerekirdi. Hukukçu bir kimliği yok maalesef. Ne bağımsız yargıdan ne adil yargılanma hakkından bahsetmiyor” diye konuştu.   ‘Yürütmenin başının olduğu yerde adli yıl açılışı yapılmaz’   Bugüne kadar birçok avukatın gözaltına alındığını ve tutuklandığını vurgulayan İlknur, şöyle devam etti: “Barolar Birliği Başkanı taraf olması gereken avukatları suçlu ilan etti. O nedenle gerçekten bizim mesleğimizin ‘yüz karası’ diyebiliriz. Bu nedenle baroların tavrı çok olumlu. Bu tavrı destekliyoruz. Yürütmenin başının olduğu yerde adli yıl açılışı yapılmaz. Yargıtay başkanlığının yaptığı bir açılış bu. Yargıtay başkanı başka bir salonu kullanarak yapabilirdi. Doğru olanda buydu. Barolarda yine adliyeler önünde yapabilirdi. Adliyeler önünde yapılır açılış. Çünkü bizim çalışma mekanlarımız orası. Simgesel olarak oralarda yapılmalıydı. İstanbul Barosu’nu en çok eleştiren derneklerden biriyiz. Ama bu konuda doğru bir karar aldı. Gitmeme kararı alan ve gitmeyen baroların temsil ettiği avukatların sayısı yüzde 95. Yani Türkiye’deki avukatların yüzde 95’ini temsil ediyor bu barolar. Yani yüzde 5’lik bir kısmı gitti. Feyzioğlu diyorki; ‘Ben burada savunmayı temsil ediyorum.’ Hayır, bizi temsil etmiyor Feyzioğlu. Çünkü biz orada değiliz. Neredeyse ayak selamı çakacaktı konuşmasından sonra. Böyle bir görüntüyü biz doğru bulmuyoruz. Çünkü orası yürütmenin başı ve yürütme her koşulda Türkiye’yi şu anda tamamen kendince bir dizayn ediyor. Buna baroların özellikle hukukçuların destek vermemesi gerekiyor. Bu nedenle baroların tavrı çok olumluydu” ifadelerini kullandı.    ‘Yargı insanların tepesinde korkutma aracı olarak duruyor’   Türkiye’de yargı bağımsızlığının olmadığının altını çizen İlknur, bunu en çok avukatların hissettiğini ve yaşadığını dile getirdi. Özellikle toplumsal dosyaları takip eden, muhaliflerin avukatlığını yapan avukatlar olarak bunu her seferinde görebildiklerini belirten İlknur, yürütmenin yargıyı kullanarak istediği sonuçları elde ettiğini söyledi. Bugün hakim ve savcılardan, milletvekillerine kadar hiç kimsenin hukuk güvenliğinin olmadığını dile getiren İlknur, şöyle dedi: “Doğallığında yargı insanların tepelerinde korkutma aracı olarak duruyor. Kişilerin sosyal medyadan dolayı haklarında açıdan davalar, soruşturmalar o kadar çok fazla ki. İnsanlar söz söyleyemez hale geldi. Bu düşünce özgürlüğünün çok açık bir ihlali. En ufak bir muhalif kelime kullanan kişiler hakkında ‘örgüt üyeliği’nden dava açılıyor, cezalar veriliyor. ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ davalarının çoğu aynı zamanda ‘örgüt üyeliği’nden açılıyor. Şu anda tarafsız bir Cumhurbaşkanı için getirilen bir yasa AKP başkanı için kullanılıyor. O yüzden yargı tamamen siyasallaşmış durumda. Özellikle bu Olağanüstü Hal’den (OHAL) sonra getirilen Kanun Hükmünde Kararnamelerin (KHK) tamamı neredeyse yasalaştı. Şu anda bağımsız bir yargıdan, demokrasiden söz etmemiz mümkün değil.”    ‘Öncelikle TMK’nın değiştirilmesi gerekiyor’   Meclis kapanmadan hemen önce gündeme getirilen “yargı paketi”ne de değinen İlknur, bir taslağın açıklandığını ancak henüz ne olacağının belli olmadığını söyledi. Bu “yargı paketi”nin tatmin edici olmadığını kaydeden İlknur, şu anda Türkiye’de en çok ifade özgürlüğünden davaların açıldığına dikkat çekti. Bu pakette ifade özgürlüğünün daha geniş şekilde yorumlanacağının söylendiğini hatırlatan İlknur, “Tabi bunun göstermelik olduğu taslağın açıklandığı günden bugüne çok bariz bir şekilde ortada. Çünkü bir taslak olduğunu söyledikleri şeyi yayınladılar. Hemen arkasından yine aynı şekilde ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamalar, davalar ve soruşturmalar devam etmeye başladı. Öncelikle TMK’nın değiştirilmesi gerekiyor. İfade özgürlüğünün çok geniş yorumlanması gerekiyor. Bu konuda bir yılda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) verdiği kararlar var. ‘Örgüt üyeliği’, ‘örgüte üye olmamakla birlikte yardım’ ve ‘propaganda’dan dolayı verdiği kararlar var. Türkiye o kararları kendi mevzuatına da düzenlemesi gerekiyor. Ama bunu düzenlemedi. Bu biraz soyut kalıyor. Yeterli bir düzenleme değil” diye konuştu.    “Yargı paketi” için barolarla ve hukuk dernekleriyle görüşülmesi gerektiğini vurgulayan İlknur, “Hukuk hocalarıyla görüşülmesi gerekiyor. Ancak tüm barolar, tüm hukukçular aynı fikriyatta değil. Birçok baronun çeşitli ifade özgürlüğü açıklamalarına çok tepkisel yaklaştığını daha önce gördük. Daha özgür düşünen hukukçuların, hukuk kurumlarının görüşlerinin alınması gerekiyor. Sadece kendi gibi düşünen, iktidar gibi düşünen kişilerin değil. Biz avukatlar olarak öncelikle tabiki hepimizin, aynı zamanda vatandaşlarında güvende olduğu bir hukuk güvenliğine uygun davranıldığı bir yeni yıl diliyoruz. Yargının bağımsız olduğu, şu anda tutuklu olan birçok avukat arkadaşımız, gazeteci arkadaşımızın özgürlüklerine kavuştuğu adli yıl diliyoruz. Umarım bu yargılamalar gerçekten adil olurda, Onlarda özgürlüklerine kavuşurlar” dedi.