Cumartesi Anneleri: Adalet diye bir şey kalmadı 2019-06-22 13:57:43   İSTANBUL- Cumartesi Anneleri 743’üncü haftasında JİTEM tarafından ‘ifade verip bırakacağız” diyerek evinden alınan ve kaybedilen Ahmet Üstün’ün akıbetini sordu.     Kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri eylemlerinin 742’nci haftasında Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelmek isteyen Cumartesi Anneleri, bir kez daha polis tarafından engellendi. Cumartesi Anneleri, engelleme üzerine eylemlerini İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde gerçekleştirdi. Sokak polis ablukasına alındı. Bu haftaki eyleme, Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Huda Kaya ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)İstanbul İl Başkanı  Canan Kaftancıoğlu katıldı.   Bu haftaki eylemde 1994’te Şırnak’ın Cudi Mahallesi’nde gözaltına alındıktan sonra kaybedilen 25 yaşındaki Ahmet Üstün’ün akıbeti soruldu.   ‘Devlet yükümlülüğünü yerine getirmiyor’   Bu haftaki basın açıklamasını İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon üyesi Maside Ocak yaptı. Maside, kayıp yakınlarının ve toplumun gözaltında kaybetmelere neden olan olaylara dair hakikati ve bu olaylarda yer alan kişilerin kimliklerini bilmeye hakları olduğunu hatırlattı. Maside, “Bu hakkın sağlanması devletin hem kaybedilenlerin ailelerine hem de topluma karşı bir yükümlülüğüdür. Devlet, uluslararası hukuktan kaynaklanan bu yükümlülüğünü yerine getirmiyor.  Bu nedenle 743 haftadır gözaltında kaybedilen insanlarımızın akıbetleri hakkında zamanaşımına tabi olmayacak şekilde hakikati bilmeye hakkımız var.  Bu hakkımız hiçbir koşulda yok sayılmaz, reddedilemez diyerek meydanlarda sokaklardayız” dedi.    ‘Koltuk sahipleri değişse de bu karanlık gelecek hiç değişmiyor’   743 haftadır adaleti haykırdıklarını söyleyen Maside, çağdaş demokratik toplumda, yargı sistemine ve yargının ahlaki gücü ve dürüstlüğüne halkın güvenmesinin esas olacağını kaydetti.  Maside, “Türkiye’de ise halkın güven duyacağı bir yargı sistemi mevcut değildir.  Anayasa’nın güvencesindeki haklarını kullanmak üzere sokağa çıkan, hak ve adalet talep eden insanlar suçlanırken, yargılanırken, hapsedilirken;  gözaltında kaybetme suçunun emir vericileri, azmettiricileri ve failleri cezasızlıkla korunuyor.  İktidarlar ve koltuk sahipleri değişse de bu karanlık gelecek hiç değişmiyor. 743’üncü haftamızda Üstün ailesinin 25 yıldır sonuçlanmamış olan mezar arayışına, hak ve adalet talebine ses katmak için buluştuk” ifadelerini kullandı.   ‘İfade verecek diyerek öldürüldü’   Maside, Ahmet Üstün’ün hikayesini şu sözlerle aktardı:  “25 yaşındaki Ahmet Üstün Cizre’de yaşıyordu. 1994 yılının nisan ayında gece saat 23.00 sularında, silahlı kişiler üç araçla Üstün ailesinin Cudi Mahallesindeki evine geldi. ‘ifade verip serbest bırakılacak’ diyerek Ahmet Üstün’ü gözaltına aldılar. Ertesi gün baba Mehmet Üstün tabura gidip oğlunu sordu. Taburdaki görevliler Ahmet’in ifadesinin alındığını daha sonra mahkemeye çıkartılacağını söyledi. Bunun üzerine Mehmet Üstün ikinci gün savcılığa gitti.  Orada oğlunun serbest bırakıldığı, evine gidip beklemesi söylendi. Ancak Ahmet Üstün bir daha evine gelmedi. Baba Mehmet Üstün oğlundan haber almak için bölgede JİTEM’le birlikte çalışan birine ulaştı ve para karşılığında oğluyla ilgili bilgi almak istedi. Ödeme yaptığı kişi on gün sonra kendisine,  ‘Ahmet’in üç gün gözaltında tutulduktan sonra öldürüldüğü’ bilgisini verdi.  Ahmet Üstün’ün kayınpederi gözaltı işlemini gerçekleştiren ekipte yer alan JİTEM mensubu Abdulhakim Güven’e ulaştı. Güven ona damadından umudunu kesmesini ve onu beklememesini söyledi.  A.P. isimli tanığın ‘Üstün’ü Cizre Garnizon Komutanlığı’nda işkencede gördüm, onu işkenceye götürdüklerinde adını defalarca duydum. Ben yaşanan vahşete tanık oldum.’ diyerek yaşanılanları kamuoyu ile paylaştı.”    ‘Kanuni görevlerin yerine getirilmesini istiyoruz’   Ahmet Üstün’ün babası Mehmet Üstün’ün 2000 yıllarında Tahir Elçi aracılığıyla tekrar savcılığa şikâyette bulunup, JİTEM davası kapsamında ifade verdiğini aktaran Maside, “Bugüne kadar maddi gerçeği açığa çıkartacak, failleri cezalandıracak bir yargısal faaliyet gerçekleşmedi. 25 yıldır Fadile Üstün’ün “oğlumun öldüğünü biliyorum… Bir anne olarak oğluma kavuşmak, mezarının başında dua etmek istiyorum” talebi karşılıksız bırakıldı.  Ahmet Üstün’ün gözaltında kaybedilmesi ile ilgili suç ihbarında bulunuyoruz. Zamanaşımına tabi olmayan bu suçla ilgili kamu davası açılabilmesi için gerekli şartlar mevcuttur. Savcıları kanuni görevlerini yerine getirmeye çağırıyoruz” diye konuştu.   ‘Hala Galatasaray’daki arayışımızın ve mekânımızın arkasındayız’   Gözaltında kaybedilen Hüsamettin Yaman’ın abisi Feyyaz Yaman kardeşinin akıbetini sorarak, “743 haftadır yeniden buradayız. Yine bir acı kaybımızın acısı üzerine toplanmış bulunuyoruz.  Daha üzerinden kayıpların yaşları süresi geçmesine rağmen, adalet ve hukuk konusundaki aymazlık ve görevsizlik ve umarsızlık hala aynı şekilde devam ediyor” dedi. Hüsammettin,  konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bugün siyasetten etnik ve siyasi ayrımlar diyalog kuruyormuş gibi gözüken siyasi söylem, hala komplo teorileri ile ortalıkta bir boşluğu doldurabileceği ve toplumu manipüle edebileceği inancında.  Buradaki insanlar ve kayıpları takip eden yürekler, haykırıyor ki; adalet ve hukuktaki bir boşluk bu adaletsizlik arayışı kapatılmadığı sürece hiçbir şekilde bu sorun toplumu oyalamaktan öteye gelişemez.  Biz hala Galatasaray’daki arayışımızın ve mekânımızın arkasındayız. Kaybedilenlerin yok edilenlerin üzerindeki bu kara deliğin üzerini doldurmadığı sürece bu toplumda birlik beraber inşa edilemez.”    'Devletin savcısının hali ortada'   Ardından konuşan gözaltında kaybedilen Hüseyin Taşkayan’ın oğlu  Şerif Taşkaya’da  kaybedilen babasının akıbetini sordu. Şerif, “Babam 1993 yılında asker, polis kontur gerilla tarafından gözaltına alındı. O süreçten bu yana haber alamadık.  Savcılığa gittiğimizde savcılık bize; aşiret lideri izin verirse soruşturma açabilirim” dedi.  Devletin savcısının hali ortada.  Siverek’te yaşanılan bir katliam var.  Kendilerinin arazi anlaşmazlığı var.  17 yıldır bir arazi mahkemesi var ama devlet 17 yıldır sorunu çözmeden bize düşman olun diyor. İnsanları birbirine düşman edecek bir sonuç.  Siyasi baskıyla bir adalet sağlanmaya çalışıyorlar. Devlet farklı bir ses olursa kendini bize çok güzel hatırlatıyor.  Urfa bugün çetelerin, mafyaların elinde. İnsanlar inim inim inliyor.  Adalet diye bir şey kalmadı” diye konuştu.   Eylem yapılan konuşmaların ardından sona erdi.