Dilan İzol: Hala acımı yaşayamadım, hakkımı aramaktan vazgeçmeyeceğim 2019-06-21 09:48:31   Beritan Canözer   URFA - Siverek'te toprak kavgası iddiasıyla yaşanan katliamda yaşamını yitiren Zozan ve Hakkı İzol'un kızı Dilan İzol, yaşananları anlatarak, “Ben bir damla gözyaşı bile akıtamadım. Ben daha acımı yaşayamadım, yüreğimi, içimi rahatlatamadım daha. Çünkü ben hakkımı alamadım. Ben bu yüzden hala ayakta durabiliyorum, bu yüzden bu kadar güçlü duruyorum. Hakkımı arıyorum ve aramaya devam edeceğim” dedi.   Urfa’nın Siverek ilçesine bağlı Çeltik Mahallesi'nde 15 Haziran tarihinde toprak kavgası iddiasıyla yaşanan katliamda 2’si kadın 6 kişi yaşamını yitirmişti. Sıradan bir toprak kavgası gibi tüm basın kuruluşlarında yer alan haberin gerçekliği ise olayı an be an kaydeden ve ağlamasını bastırmak zorunda kalan Dilan İzol’ün sosyal medyada anlatımlarıyla açığa çıktı. AKP’li Zülfikar İzol’un kardeşleri ve adamları altı kişiyi katlederken, Dilan anne ve babasının katledilmesini ağlayarak kameraya kaydetmek zorunda kaldı. Hala yaşanan katliam noktasında yetkililerce bir açıklama yapılmazken, Dilan tüm yaşananları ajansımıza anlatarak, bu olayın 17 yıl önce başladığını ifade etti.    '3 kadın yalnız başlarına bırakıldı'   Bunun sadece o gün içerisinde yaşanmış ve bitmiş bir olay olmadığını belirten Dilan, "Geçmişi olan bir olay bizim yaşadığımız. 17 yıl önce 2003 yılında benim amcam öldürüldü ve failleri olarak babam ile 2 amcam gösterildi. Amcam öldürüldüğü sırada babam, ailem dedemin yasındaydık. Fail olarak adı geçen iki amcam da, amcamın bir oğlu engelli ve onu doktora götürmek için Mersin’e gitmişlerdi. Mersin’e gittikleri sırada yoldayken cüzdanları çalınıyor, karakola gidip şikayette bulunuyorlar. Hastane ve karakol kayıtları mevcuttu. Mevcuttu diyorum, çünkü sonra bu kayıtların hepsi ortadan kaldırıldı. Bu davada bizim kendi avukatımız satın alındı ve duruşmalarda savunma yapmadı. Dava süreci boyunca avukatımız hiçbir şey yapmadı, mahkemeye katılımı çok azdı. O süreçte babam ve iki amcam tutuklu olduğu için annem ve iki yengem yani 3 kadın ve çocukları yalnız başlarındaydı" diye ifade etti.    'Zülfikar İzol devletin gücünü kullanarak delilleri kararttı'   Çocuk oldukları için o süreçte olup bitenlerin farkında ve bilincinde olmadıklarını dile getiren Dilan, "Bir başımıza olduğumuz için ortada nelerin döndüğünün ve  kimlerin bu işin arkasında olduğunun farkında değildik. Sonradan bunun farkına vardık. Ve yine bu delilleri karartan, 17 yıl boyunca mahkemenin sürmesini sağlayan kişi de Zülfikar İzol’dur. Bu işin arkasındaki kişi Zülfikar İzol’dur. Bizim delillerimizi karartan kişi odur. O dönem milletvekiliydi ve devletimizin gücünü, askerimizin gücünü kendi lehine kullandı. Hem devlet kullanıldı, hem biz kullanıldık. Bunu zaten o zamanki gücüne dayanarak yapmış oldu. Bu olay yaşandığında kendisi babama 'Sen bütün mal varlığını benim üzerime yap, senin suçsuz olduğun ortaya çıkınca ben bütün tapularını sana iade edeceğim, geri alırsın' diyor. Dava çözülene kadar tapuları emaneten almak istiyor. Dava çözüldükten sonra geri vereceğini söylüyor. Zülfikar İzol benim babamın öz ve öz amcasının oğludur. Babam da kendi akrabası olduğu için, öz kuzeni olduğu için güveniyor ve bütün tapuları onun üzerine yapıyor" diye anlattı.    Dilan'ın olaya dair verdiği diğer detaylar ise şu şekilde:    “Bu olay sürecinde babam tarlaların tapularını istiyor ve istediğinde ise ‘Sizin hiçbir şeyiniz yok, neyiniz var da neyinizi istiyorsunuz. Bütün her şey bana ait, hukuksal olarak hiçbir hak talep edemezsiniz. Kendin verdin bana şu an isteme hakkın yok’ dedi babama. Babam tehdit edilerek, ‘Buradan gideceksiniz, sizi burada istemiyoruz. Eviniz, toprağınız, her şeyiniz bizim’ denildi. Zaten biz, bize ait olanı istedikten sonra bu tehditler başladı. Darp edildi, tehdit edildik, taciz edildik. Buna ilişkin mahkemelerimiz var, devam ediyor. Hepsi ortaya çıkarılabilecek şeyler bunlar. Bize ‘Buradan çıkmazsanız sizi yaşatmayız’ denildi, bu sürekli deniliyordu. Bunun farkında olarak, biz bu tehditlerle yaşadık burada, kendi köyümüzde, kendi evimizde. Zaten en son olay yaşanmadan bir gün önce, Jandarma bizim eve geldi. Babam kaçak olduğu için geldiklerini düşündük. Geldiklerinde arama yapabiliyorlar ki daha önce geldiklerinde yaptıkları da olmuştu.    ‘Olay yaşanmadan önceki akşam evimize jandarmalar geldi’   Biz neden geldiklerini sorduğumuzda jandarma bize ‘ben yeni atandım, burada kimler yaşıyor bir görmek istedim, daha önce neler yaşanmış öğrenmek için geldim’ dedi. Yani herhangi bir durum var, herhangi bir şey için geldikleri söylenmedi bize. Evin içine bile girmediler. Jandarma komutanının kendisi geldi ve kendisi bunları söyledi. Sonra hiçbir şey olmadan gittiler. Hemen ertesi sabahı olay yaşanmadan önce saat 08.30’da da amcam ve yengem evdeyken traktör evin etrafında dolaşmaya başlıyor. Bizimkiler dışarı çıkıyor ve bakıyorlar ki evimiz kameraya alınıyor ve küfürler ediliyor. Bunu yapan Zülfikar İzol’ün öz kardeşleri. Yengemler bunun üzerine dışarı çıkıyorlar, karşı karşıya geldiklerinde ise karşı taraf onlara ‘Bizi 5 dakika bekleyin görün size ne yapıyoruz’ deyip oradan uzaklaşıyorlar. Yengem hemen annemi arıyor ve durumu anlatıyor. Yengem anneme ‘bize bunlar söylendi, hemen gelin’ diyor. Annem ve babam evden çıkıp, yengemlere doğru gidiyor.    ‘Kuzenimin kafasını sopalarla ezerek öldürdüler’   Zaten annemler oraya vardığı zaman Zülfikar İzol’ün kardeşleri 4-5 araçla birlikte evin önüne geliyorlar. Geldiklerinde önce hakaret ediyorlar, taş ve sopalarla saldırıyorlar. Daha sona gidip araçlarından silahlarını çıkarıp hepsini tek tek nişan alarak taramaya başlıyorlar. Zaten direkt öldürmek için yapılan bir saldırı. Mermilerin hepsi ölüm darbesi. Annem başından vuruldu, babam başından vuruldu, yengemde sırtından ve kalbinden vuruldu. Henüz 22 yaşında üniversite öğrencisi olan kuzenimin ise taşla kafasını ezdiler. Kafasına vura vura öldürdüler. Direkt taşla sopayla işkence edilerek, kafası ezilerek öldürüldü. Bu olduktan sonra da apar topar arabalarına binip uzaklaştılar. Biz o sırada bütün olaya kendimiz şahit olduk. Ben, kardeşlerim, amcamın çocukları hepimiz tanık olduk. Biz zaten orada 3 ev yan yanayız. Bu arada bu Zülfikar İzol’ün kardeşleri dediklerimizle aynı köyde yaşıyoruz, aramızda 1 kilometre kadar mesafe var. Bu olay yaşandığı sırada biz zaten sürekli tetikteydik, sürekli tehdit ediliyorduk.    ‘Bu bir katliamdır, bir soykırımdır, ailem yok edilmek istendi’   Biz bunun olacağını biliyorduk, bekliyorduk. Geldiklerini gördüğümüz gibi hepimiz telefonlarımıza sarıldık. Hepimiz birbirimizden habersiz yaşanan her şeyi telefondan çekmişiz. Yaşanan her şey videoya aldık. Her şey çok ani gelişti. 10 dakika içerisinde olup, bitti her şey. Biz bu olay yaşanmadan önce uyuyorduk zaten. Aracın çıkardığı sesle uyandık. Bu planlanmış bir katliamdı, soykırımdı. Ben buna cinayet demiyorum bu soykırımdı. Benim ailem yok edildi. Biz de öldürülmek istendik ama bize ulaşamadılar. Biz dışarı çıkmış olsaydık şu an biz de yaşamıyor olabilirdik. Bizim için tehlike hala devam ediyor. Çünkü yakalanan kimse yok denilecek kadar az. Olayda 12 kişi görünüyor ama tutuklu bulunan bir kişi var o da Cihan İzol.    ‘2 kuzenim yaralı halde tedavi edilmeden tutuklandı’   Biz hepsinin yargılanmasını ve hesap vermesini istiyoruz, çünkü bu planlanmış bir katliam. Bu kadar kısa sürede 4 insan orada başka türlü öldürülemez. Sağlık ekiplerini aradık, evet ama biz çıktığımızda zaten herkes yerde cansız yatıyordu. Sağlık ekipleri gecikince biz kendi ellerimizde onları araçlara taşıdık. Yoldan geçen araçları durdurmaya çalıştık ama hiçbir araç durmadı, sadece bir araç durdu. Biz taşıdık hepsini araçlara ve biz yarı yola kadar gittiğimizde ambulanslar yeni görünmeye başladı. Yolun yarısında annemi, babamı, yengemi, kuzenimi ambulanslara taşıdık. Ambulanslara taşıdığımızda zaten hepsi ölmüştü ve biz cenazelerimizi ambulansa taşıdık.    Yaşadıklarımızın hepsi jandarmaya intikal etmişti. Biz zaten davalıktık, mahkememiz sürüyordu. Koruma talebimiz olmadı ama biz zaten her seferinde can güvenliğimizin olmadığını söylüyorduk. Bizden şu an iki amcamın oğlu tutuklu. Biri Yusuf Rojhat İzol henüz 15 yaşında, o da başından yaralı. Diğeri de Mehmet Metin İzol 25 yaşında ve o da kafasından yaralı. İkisi de bu şekilde tutuklular. Benim 25 yaşındaki kuzenim, Mehmet Metin İzol yaralı haliyle araba kullandı ve biz kendi ellerimizle onları hastaneye götürdük.    ‘Eli silahlı eşkiya bunlar!’   Biz 6 kardeşiz, zaten vefat eden yengemin de 5 çocuğu vardı. Birini de öldürdüler 4 kardeş kaldılar. Annesiz kaldılar hepsi ve biz de hem annesiz hem babasız kaldık. Kimsemiz kalmadı. Elbette benim dayılarım, teyzelerim, halalarım var ama bir anne, baba kimse olamaz. Kimse bir anne, baba kadar yakın olamaz bize. Biz annesiz, babasız bırakıldık. Bu bile bile yapıldı. Bu Zülfikar İzol’un talimatı ile yapıldı. O Zülfikar İzol olmadan hiçbir şey yapamazlar zaten. Bunlar karanlık insanlar, bunlar silahlı eşkıyalar. Bunlar eli silahlı çete. Bunlar insanları soyup soğana çeviren, toprağından, evinden, barkından eden eşkıyalar. Bu bir kan davası değil. Herkes duysun sesimizi, bu bir kan davası değil.   ‘Bunlar cezasız kaldığı sürece başkaları da aynı suçu işleyecekler’   Bu son olsun, biz bunu yaşadık, en acı şekilde yaşadık ve kimse yaşasın istemiyoruz. Annemin, babamın, yengemin ve kuzenimin ölümü tüm insanlığa bir örnek olsun. Bu katliamı yapan insanların tutuklanması, ömür boyu hapiste çürümesini istiyoruz. Bunlar cezasız kaldığı sürece başkaları da bundan cesaret alıp aynı suçu işleyecekler. Bunlar yargılansın ve ceza alsın. Bunlar hafif cezalarla yargılandıkları zaman başkaları da bundan kendine örnek alıp, aynı şeyi yapıyor. Başkası bu gücü kendinde görmesin. Biz devletin arkamızda durmasını istiyoruz. Adalet, hak istiyoruz. Bir nebze, bir nebze olsun acımızı dindirecek olan şey budur.    ‘Can güvenliğimiz yok’   Biz bu olay yaşandığından beri yetkililere sesleniyoruz. Sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Herkesin sesimizi duymasını istiyoruz. Belki biz yeteri kadar sesimizi duyuramıyoruz çünkü hala can güvenliğimiz yok ama birileri sesimiz olsun, yanımızda dursun istiyoruz. Bütün devlet yetkililerinin, büyüklerinin bu olaya el atmasını ve failleri yargılasın istiyoruz. Bu işin arkasında durmasını istiyoruz. Bizim şu an tek güvendiğimiz devlettir. Biz başka kimden hak, hukuk isteyebiliriz, başka kimden adalet isteyebiliriz.    ‘Ailemi gece yarısı jandarma eşliğinde defnettik’   Sizinle yaptığımız görüşmeden sonra tekrar ifadeye vermeye gideceğim. Babamı, yengemi ve amcamın oğlunu yaşadığımız köye defnettik ama nasıl defnettik? Gecenin bir köründe, gizlice defnettik. Biz daha hastanedeyken bize haber gönderdiler, ‘sakın bu köye gelmesinler, buraya defnetmesinler. O cenazeler bu köye girmeyecek, biz sizi yok etmek için öldürdük, bu köye girmeyeceksiniz’ dediler. Bu insanlar bu katliamı yaptıktan sonra bile bizi tehdit ettiler. Biz jandarma ve zırhlı araç eşliğinde cenazelerimizi defnettik. Mezar başında dua bile edemedik, yas tutamadık. Bunlar yaşandıktan sonra bile tehdit edildik.    ‘İnsanlar acımıza saygı duysunlar’   Tutuklu olmadıklarına göre şu an köyde ellerini, kollarını sallayarak geziyorlardır. Biz mezarlığa gidemiyoruz, gittiğimizde jandarma eşliğinde gidiyoruz. Adalet diyorum başka da bir şey demiyorum. Başka bir şey de istemiyorum. Saadet Partisi, CHP aradılar, taziye dileklerini ilettiler. Yanımızda olduklarını ve olacaklarını söylediler. AKP’den henüz gelen ve arayan olmadı. Biz hala onlardan da bekliyoruz. Arasınlar, yanımızda olduklarını göstersinler. İnsanlar bizim başımızdan geçen bu olayı siyasileştirmeye çalışıyorlar. Propaganda aracına dönüştürmeye çalışıyorlar. Ben anlamıyorum, anlam veremiyorum. Biz canımızın derdine düşmüşüz, herkesin sesimizi duymasını istiyoruz. Bizim Zülfikar İzol’ü AKP milletvekili olarak belirtmemizin sebebi bu insanın bu kimliği ile tanınıyor olmasıdır. Bu insan vekillik gücünü kullanarak bunlar yaptı ve hala yapmaya devam ediyor. Delilleri yok ettiği dönemde devletin gücünü kullandı. Ben herhangi bir partiyi karalamak ve ya anti propaganda yapmak için bunu söylemiyoruz. İnsanlar bizim acımıza saygı duysunlar ve farklı tarafa çekmesinler. Zaten acımız yeterince büyük, bu durumlar için de üzülmek istemiyoruz.    ‘Annemin, babamın cansız bedenini ellerimle taşıdım’   6 kardeşiz ve 5 kardeşimin anne, babası benim. Benden başka kimseleri yok. Bu yükün ağırlığı, bu yükün büyüklüğü çok fazla. Anlatamıyorum bunu. Bu yük benim omzumda, bu yükü taşıyacak olan benim. Annesini, babasını, yengesinin cansız bedenini kendi elleriyle taşıyan benim. Ben bir damla gözyaşı bile akıtamadım. Ben daha acımı yaşayamadım. Yüreğimi, içimi rahatlatamadım daha. Çünkü ben hakkımı alamadım. Ben bu yüzden hala ayakta durabiliyorum, bu yüzden bu kadar güçlü duruyorum. Hakkımı arıyorum. Arayacağım da. Güçlü durmak zorundayım. Bir kadın olarak, bir anne olarak, bir baba olarak güçlü durmak zorundayım. Bu kadar insanın ağırlığı benim üzerimde. Benim kuzenim, kız kardeşim diyorum ona çünkü o da benim kız kardeşim. O da annesiz kaldı ve ben onun da annesiyim. Abisiz kaldı, annesiz kaldı, bir başına kaldı. Benim yine kız kardeşlerim var, onlar bana ben onlara annelik yapacağım ama o insan ne yapacak. Onun tutunacak kimsesi kalmadı.    Benim tutuklanan iki kuzenim aynı zamanda annesi ve kardeşi ölen kuzenlerim. Ve şu an annelerinin, kardeşlerinin öldüğünden haberleri yok. Söyleyemiyoruz; çünkü onlar da yaralı ve durumları iyi değil. Tedavi için hastaneye bile götürülmediler. Soruyorlar ama biz hiçbir şey anlatamıyoruz onlara.”