İki su arasında bir gazeteci: Mülteciler dünyanın utanç yüzüdür 2019-06-20 10:39:54   ADANA- Meriç Nehri'ni geçerek Avrupa’ya ulaşmaya çalışırken Yunanistan tarafından yakalanarak Türkiye’ye geri gönderilen Gazeteci Filiz Zeyrek yaşadıklarını ve izlenimlerini anlattı. Filiz, “Mülteciler dünyanın utanç yüzüdür bana göre. Bir insan ne için böyle bir yolculuğa girer ki? Gideceği ülkede bir umut arayışı, bir ekmek, çocuklarını daha rahat yaşatabilmek için bu yolculuğa giriyorlar” dedi.     Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (BMMYK) en güncel verilerine göre 70,8 milyon insan zorla yerlerinden edildi. Bu rakam bu güne kadar elde edilen verilerin en yükseğini oluşturuyor. BMMYK’nin verilerine göre ise Türkiye 3.9 milyon mülteci sayısı ile en fazla mültecinin yaşadığı ülke konumunda. 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü dolayısıyla Avrupa’ya ulaşmaya çalışırken Yunanistan tarafından yakalanarak Türkiye’ye geri gönderilen Gazeteci Filiz Zeyrek ile izlenimlerini konuştuk.      Şubat ayının soğuk günlerinde şişme bot üzerinde Meriç Nehri’ni geçerek Avrupa’ya ulaşmaya çalışırken Yunanistan tarafından yakalanan Filiz, “Çocuklarıma daha iyi bir yaşam kurma amacıyla gittim” diyor.     ‘Ellerinde sopalar ile insanları dövüyorlardı’   Filiz, tanık olduğu ve yaşadıklarını şu sözler ile anlatmaya başlıyor: “Botla Yunanistan’a sıkıntı yaşamadan geçtik. Gündüzdü, her şey normal gidiyordu. Yunanistan’da 1 saate yakın yürüyüşün ardından polisler bizi durdurdu. Yunanistan polisinin bir iki günlük gözaltı ve ifade sürecinden sonra bizi kampa götüreceğini düşünüyorduk. Geçtiğimizde 1 saate yakın yürüdüğümüzü ilettik. Daha sonra yolda polis bizi durdurdu ve bekletti. Bizi depo gibi bir yere götürdüler. Orada gördüğüm manzara karşısında şok oldum. İçlerinde Suriyeli, Afgan, Somalili yüzlerce mülteci vardı. Yüzlerinde siyah maskeler ve tamamen siyah kıyafetleri olan kişiler mültecilerin yanında duruyordu. Ellerinde coplar demirler ve sopalarla insanları şiddetli şekilde dövüyorlardı. Anlamaya çalışırken bizi de ortaya itip vurmaya başladılar. Çantalarımız arandı, birçok kişinin parasına, kadınların parmağındaki yüzükler, ziynet eşyaları ve telefonlarına dahi el konuldu. Geri verilmedi. Yaşlı bir adam hiç gözümün önünden gitmiyor. Biri boynundaki atkısından çekerken diğeri de sırtına çıkıp vuruyordu. Çocuklar yerde çığlık çığlığaydı, bebekler vardı.”   ‘Çıplak aramaya zorlandım’   Yunanistan polisi tarafından her kesin içinde çıplak aramaya zorlandığını ve buna karşı geldiğini söyleyen Filiz, kadın polis istediğini fakat bu talebinin karşılık bulmadığını ve karşılığında şiddete maruz kaldığını kaydetti. Filiz, copla darp edildiğini dile getirerek, “ Yarım saat boyunca mülteciler ile birlikte sürekli işkence gördük. Askeri kamyon geldi. Benimle birlikte 116 mülteciyi kapalı kamyonun kasasına attılar. Ben derdimi anlatmaya çalıştım. O sırada polislerden biri elindeki demirle var gücüyle bacağıma vurdu. Her yer karardı, bayılma eşiğine geldim. İçim geçti. Kapıyı kapattı ve her yer karardı. Yüzlerce inan üst üste birbirlerini eziyorlardı. Ağlayanlar, kadınlar, çocuklar bebekler… Bir bebek sesinin geldiğini duydum. İnsanların ayaklarının altından bebeği aldım. 7 aylık olduğunu öğrendiğim bir bebek. Açtı ve altını pislemişti, pişik olmuştu. Kucağımda sakladım. 1,5 saat sonra bizleri Meriç suyuna götürdüler” diye anlattı.    ‘Kadınlar taciz ve tecavüze maruz kalıyor’   Polisler tarafından elleri başlarında dizlerinin üzerine indirilerek Meriç Nehri kıyısına getirildiklerini söyleyen Filiz, motorlu bir botla onar kişilik gruplar ile Türkiye tarafına götürdüklerini ifade etti. Filiz, yanında bulunan mülteci kadınların anlatımlarına şahit olduğunu söyleyerek şunları belirtti: “Oradaki insanlar 4 gün aç bırakılmış, eziyet görmüş. Ve gördüğüm manzaranın daha kötüsünü yaşamışlar. Kadınların dediğine göre tacizler yaşanmış. Bu manzarayı daha önce yaşayanların anlattığına göre tecavüzler de yaşanmış. Buna şükredin, burada kaç tane kadın suya atıldı dendi. Türkiye tarafı sıkıyor, Yunan tarafı sıkıyor bota. Çok cenaze gördüklerini söylediler. Yine kadınlara askerler tarafından cinsiyetçi söylemlerde bulunulduğuna şahit oldum. Kadınlar taciz ediliyordu."    ‘Bataklığın içinde kaldık’   Filiz devamında Türkiye tarafında nasıl geçtiklerine dair şunları anlattı: “Meriç’le çamur bir kanalın arasında kalmıştık. Kar yağmaya başlamıştı, çok soğuktu ve karşıya geçmek çok tehlikeliydi. Biraz sonra bataklıktan dolayı kökü gevşemiş kavak ağacını köprü olacak şekilde çamur kanalın karşı tarafına devirdiler. Herkes geçti. Sona benimle bir Suriyeli mülteci kaldı. Herkes üzerlerinde çamurla geçtiği için ağaç kayganlaşmış ben de aldığım darbelerden dolayı güçsüz kalmıştım. Yürümek yerine sürüklenerek geçmeyi denedim. Ortaya geldiğimde bir çıkıntı ile karşılaştım. Pes etmek üzereyken yola birlikte çıktığım arkadaşımın moral vermesi ile gücümü toplayarak çıkıntıyı aştım. Benden sonra gelen mülteci çamura düştü. Ben karşıya geçmeye çalışırken diğer mülteciler ilerlemişti. Biz olmasak ölebilirdi. Bir dal uzattık ve onu da kurtardık.”    ‘Mülteciler dünyanın utanç yüzüdür’   Türkiye tarafına geçtikten sonra askerler tarafından karakola götürüldüklerini söyleyen Filiz, burada 4 gün kaldıklarını belirtti. Filiz burada annesi rahatsız olan bir bebeğe baktığını da sözlerine ekleyerek şunları dile getirdi: “Fırtına kopuyordu, herkes ıslaktı, biri 3,5 yaşında biri 7 aylık 2 bebek vardı. Çok kötü titriyorlardı. Yaralı halleriyle kimlik tespiti bahanesiyle orada bekletildiler. Bir süre göç idaresinde kaldım. Orası da soğukta ve bekletildik. Günlerce yemek ve su ihtiyaçları giderilmedi. Burada 7 aylık bebeğe ben baktım. Annesi hastaydı düşük yapmıştı. Bebeğe bakacak durumu yoktu. Günlerce bebeği şekerli çay ile beslemeye çalıştım. Altını çöp poşeti ve atletler ile bağlıyorduk.”   ‘Bir insan ne için böyle bir yolculuğa girer ki?’   Filiz son olarak da tanık olduğu mültecilerin durumuna ilişkin şunları söyledi: “İki su arasında kaldığımda insanların korkudan kocaman olmuş gözlerini gördüm ve bu beni ürpertti. Ölüm korkusunu yaşatan bu coğrafyada insanlara ne olacak? Herkes birbirine atıyor. Şiddet, taciz, tecavüz ve ölümleri göze alarak yola çıkıyorlar. Mülteciler dünyanın utanç yüzüdür bana göre. Her zaman duyarlı olmaya çalıştım ama bu kadarını tahmin etmiyordum. Gördüklerim ve yaşadıklarım bende çok büyük yaralar bıraktı. Tek istedikleri başlarını sokacakları bir yuva ve bir iş. Tek bunu istiyorlardı. Bir yere sığınmak istiyorlardı ve ‘Kimse bizi istemiyor’ diyorlar. Bir insan ne için böyle bir yolculuğa girer ki? Rahat olmadığından, yaşadığı sıkıntılardan, yaşadıkları ırkçılık, ekonomik sıkıntılardan… bin bir türlü şey var. Ve bir umut, gideceği ülkede bir umut arayışı, bir ekmek, çocuklarını daha rahat yaşatabilmek için bu yolculuğa giriyorlar.”    Türkiye’ye teslim edildikten sonra tutuklanan Filiz, önce Edirne Kadın Kapalı Cezaevi’ne ardından ise Tarsus Kadın Kapalı Cezaevi’ne gönderildi. Cezaevi girişinde çıplak aramaya maruz kalan ve maruz kaldığı şiddetten dolayı bir ay yürüyemeyen Filiz, 4 aylık tutukluluktan sonra 30 Mayıs günü tahliye edildi.