‘Anadilde şarkı söylemesine dahi düşman bir mantaliteyle karşı karşıyayız’ 2019-05-18 09:27:50   Şehriban Aslan-Rengin Azizoğlu   DİYARBAKIR - 192 gündür açlık grevi eyleminde olan DTK Eşbaşkanı Leyla Güven hakkında “Kürtçe şarkı” ve “Kürtçe marş” söylediği için fezleke hazırlanmasını değerlendiren avukatı Reyhan Yalçındağ, “İntikamcı, ötekileştirici, kendisi gibi düşünmeyenin diline de, anadilde şarkı söylemesine de, halay çekmesine de düşman bir mantaliteyle karşı karşıyayız” dedi.   PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük tecridi protesto etmek amacıyla Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven’in açlık grevi eylemi 192’nci gününe girdi. Leyla Güven’in Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunduğu 1 Kasım 2018 tarihinde koğuştakiler ile birlikte “Kürtçe şarkı” ve “marş” söylediği için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Parlamenterler Bürosu tarafından, “Örgüt propagandası yapma” ve “Suçu ve suçluyu övme” iddiasıyla fezleke hazırlanarak, Adalet Bakanlığı’na gönderildi. Ayrıca başsavcılık Leyla’nın dokunulmazlığının kaldırılması yönünde de talepte bulundu.    Hazırlanan fezlekeye ilişkin Leyla Güven’in avukatı Reyhan Yalçındağ değerlendirmelerde bulundu.   ‘Suç ve suçluyu övme’ yeniden sahalar indi’   Son 4 yıllık süreçte yargının iyice siyasallaştığını ifade eden Reyhan, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün kısıtlanması, muhalif olan siyasetçilerin, milletvekillerinin ve belediye başkanlarının sadece anayasal haklarını kullanmalarından dolayı tutuklu kalışlarının bunun en büyük göstergesi olduğunun altını çizdi. Reyhan, “Fezlekede bulunan ‘Suç ve suçluyu övme’ meselesi yeniden sahalar inmiş görünüyor. Hatırlarsanız çözüm sürecinin başlayacağı dönemlerde ‘4. Demokrasi Paketi’ altında şiddete açık çağrıda bulunulmayan açıklamaların ifade özgürlüğü kapsamında olduğuna dair yargıda bir takım değişiklikler yapılmıştı. Yine 2011’e kadar bu minvalde yapılan açıklamalar, gösteriler, mitinglerin tamamıyla ilgili kovuşturmanın ertelenmesine ilişkin kararlar verildi. Sayın Öcalan ibaresinden hareketle ‘Suç ve suçluyu övme’ deki o marş çözüm süreciyle birlikte uluslararası sözleşmelere refere edilerek suç olmaktan çıkarıldı” diye konuştu.   ‘Mahpusların hak ve özgürlüklerine dönük sistematik saldırılar var’   Reyhan, muhalif siyasetin, insan hakları savunucularının, gazetecilerin, bilim insanlarının hoyrat bir biçimde tutuklanıp yargı taarruzuna maruz kaldığı bu süreçte tutsakların bu uygulamaların katmerlisine maruz kaldığını kaydetti. Reyhan, “Gazete, mektup yasakları gibi mahpusların bireysel hak ve özgürlüklerine dönük sistematik saldırılar var. Bunun dışında bugünkü örnekte görüldüğü gibi mahpusların cezaevinde Kürtçe şarkı söylemeleri, Kürtçe şarkı eşliğinde halay çekmeleri bile dava konusu yapılabiliyor. Geçtiğimiz Ekim ayında benzer bir soruşturma başlatıldı ve dava beraatla sonuçlandı. Bugün de Leyla Güven’in milletvekili seçilmesinden kaynaklı her ne kadar dokunulmazlığı kaldırılmak isteniyorsa da kendisiyle aynı cezaevinde bulunanlar ve dokunulmazlıkları olmayanlar peyderpey bu konuya dair ifade verip savunmalarını sundular” ifadelerini kullandı.   ‘İhlallerin sistematik ve pervasız bir şekilde sürdüğü bir süreç yaşıyoruz’   Bir avukat olarak savunmakta zorluk yaşadığını aktaran Reyhan, okudukları tüm hukuk bilgisinin, kitapların ve mevzuatın fiili bir biçimde işlevini yitirmiş durumda olduğunu belirtti. Reyhan şöyle devam etti: “İntikamcı, ötekileştirici, kendisi gibi düşünmeyenin diline de, anadilde şarkı söylemesine de, halay çekmesine de düşman bir mantaliteyle karşı karşıyayız. Bunun ‘Suçu ve suçluyu övmek’ olmadığını anlatmak zorunda kalmak, bu kadar bedelden, geride bıraktığımız mücadeleden sonra bu konuda savunma yapmak bizim için hicap verici. Hukukun son on yıllarda nasıl iktidarın bir aracı haline gelişini hep birlikte görüyoruz. Birinci derece mahkemelerden Anayasa Mahkemesi’ne ihlallerin sistematik ve pervasız bir şekilde sürdüğü bir süreç yaşıyoruz. Bu fezlekenin de neresinden tutarsak elimizde kalıyor. Bu konu hakkında elimizde yüzlerce emsal var. Yargıtay’ın geçmişteki kararlarını okumayan, Anayasa Mahkemesi’nin içtihadını yok sayan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarından bir haber bir şekilde sırf müdahaleci, cezaevindeki mahpusu kendi yurttaşı görmeyen devlet mantalitesinden kaynaklı bu tür sıkıntılar yaşanıyor.”    ‘Yaşadığımız dönemi geçmişteki hiçbir dönemle kıyaslayamıyoruz’   Leyla ile ilgili geçtiğimiz günlerde başka bir konuyla ilgili de dokunulmazlığının kaldırılmasının istendiğini hatırlatan Reyhan, Leyla’nın meclise ayak basıp yeminini edemediğini ifade etti. Reyhan, “Normal bir süreç olsa değil ki beraat olması, takipsizlik kararlarının verilmesi biz hukukun hiçbir ilkesiyle bağdaşmayan soruşturmalara tanıklık etmeyecektik. Ancak yaşadığımız bu dönemi geçmişteki hiçbir dönemle kıyaslayamıyoruz. Hukukun yargı eliyle bir ton soruşturmanın insanların üzerine boca edildiği bir süreç yaşamadık. Bundan siyasetçiler, muhalifler nasibini alıyor. Leyla hanım zaten aylardır sürdürdüğü eyleminden kaynaklı politik bir figür olarak özne. Bu sebeple de tarafsız bir soruşturma yürütülmesi bir yana 2019 yılında bir kişi mahpus ve cezaevi duvarları arasındaysa kendi anadilinde şarkı söylemesinin dokunulmaz bir hak olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Bizim için de zorlayıcı bir durum bu” diye belirtti.