Kadın Emeği Kolektifi: Kadın emeğinin sömürüldüğü alanlar genişletildi 2019-05-11 17:08:01   ANKARA - Kadın Emeği Kolektifi’nin düzenlediği  "Geçmişten Geleceğe Feminist Mücadeleyi Yükseltmeye" konferansının ikinci oturumunda konuşan Yasemin Varlık, “AKP ile Türkiye uluslararası alanda da bağımlı oldu. Tekstil ve kozmetik gibi ucuz ve kadın emeğinin sömürüldüğü alanlar genişletildi" dedi.   Kadın Emeği Kolektifi, "Geçmişten Geleceğe Feminist Mücadeleyi Yükseltmeye" şiarıyla 2’nci konferansını, TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Ankara Şubesi’nde gerçekleştiriyor. Konferansın ikinci oturumunda, Yasemin Varlık, “Feminizm her alanda hayatımıza nasıl değiyor?”, Feride Eral, “Kadın hareketinin kalıcı birlikte mücadelesi nasıl örgütlenmeli?” ve Burcu Hatiboğlu da “Kadınsız kentlerin tarihi nasıl değişmeli” konularında sunum yaptı.    ‘Ucuz ve kadın emeğinin sömürüldüğü alanlar genişletildi'   İlk sunumu “Feminizm her alanda hayatımıza nasıl değişiyor” konusuyla Yasemin Varlık yaptı. Ana akım feminizmin kadını birey olarak ele aldığını söyleyen Yasemin, 2000 yılından sonra patriyarka kavramı  yerine toplumsal cinsiyet kavramının yerleştiğine dikkat çekti. Türkiye'de erkek çok eşliliğinde ve çocuk istismarında korkunç bir tablo olduğunu vurgulayan Yasemin, şunları söyledi:   “Evlerde neler yaşandığını tam olarak bilmiyoruz. Tablo sandığımızdan çok daha korkunç. Feminizm bunlara neden müdahale etmedi? Bunları tartışmamız lazım. Patriyarka kavramının rafa kaldırılmasının bedelleri var. Ana akım feminizm, AKP iktidarının kadınların hayatını cehenneme çevireceğini göremedi. Bu demokratikleşme gözleri boyadı. Dinci patriyarkanın toplumsallaşmasına neo liberalizmin ihtiyacı vardı. AKP’nin ‘fıtrat’ söylemi cinsiyetçi olduğu kadar neo liberal aynı zamanda. Kadınlar için evlilik piyasası dışında bir alternatif sunulmuyor. AKP ile Türkiye uluslararası alanda da bağımlı oldu. Tekstil ve kozmetik gibi ucuz ve kadın emeğinin sömürüldüğü alanlar genişletildi. Bu türden yoksullaştırma süreçlerinde kadınlara her zaman daha fazla görev düşer. Evlerde yoksulluğun yönetimi için neo-liberalizm, kadınlara güvenir. Ve evinin ‘sultanı’ konumunu verir.”   ‘Kentlerde her zaman kadınlar vardı ama nerelerde gördük?’   Ardından konuşan Burcu Hatipoğlu,  “Kadınsız kentlerin tarihi nasıl değişmeli” konusuyla sunum yaptı.Çalışmasında yoksul mahallelerde kentsel dönüşüm süreçlerinde kadınların gündelik yaşamlarını analiz ettiğini ifade eden Burcu, “Bunu her zaman iktidar ilişkileri içinde bir değerlendirme ile yaptım. Bu deneyimler bir parça pazarlıklarla, mücadelelerle ve ilerlemeyle ele aldım” dedi. Burcu, devamında şunları söyledi: “Kentler de her zaman kadın vardı ama neredeydi, nerelerde gördük? Nerelerde göremedik? Bunun üzerinden değerlendirme yapmak gerekiyor. Kentlerde çalışanlar genelde erkekti ve kadınlar da erkeğin işini aksatmaması için bakım hizmetinde bulunan rolleri yerine getirmek üzere baskılanan bir grup olarak görülüyordu. Kadının ancak istihdam alanına girmesiyle istihdam biçiminin değiştiğini görüyoruz. Yoksulluğun artması ile birlikte çalışma yaşamına girdiği andan itibaren ev-iş arası kentsel mekânın kullanımı gündeme geliyor. Sosyal güvenlik sistemine dahil olma süreci de gündeme geliyor. Kadınların kentte yeni roller üstlendiğine dair bulgularım var. Örneğin; kent mekânın temiz olması yine kadından sorumlu tutulan bir mesele.”   'Yoksul kadınlar için işe gitmek neden pahalı'   "Barınma ve konut hakkı ile ilgili güvenli bir barınma hakkı var mı?", "Ne kadar sığınma evi var?", "Kadınlar bundan haberdar mı?", "Kim ne kadar önemsiyor ve bütçe de buna yer veriyor" gibi  soruların önemli tartışma konuları olduğunu belirten Burcu, yoksul mahallede görüşme yaptığı kadınların istihdama katılmayı, “çalışma çok pahalı” diye tanımladıklarını aktardı. Burcu, şunları aktardı: “Çocuk bakımı çok pahalı, kadınlar çalıştığı parasının yarısını kreşe ya da bu tür hizmetlere vermek zorunda kalıyor. Yoksul kadınlar için işe gitmek neden pahalı? Bunu düşünmek ve çözümünü sorgulamak gerekiyor. Toplu taşıma araçlarının hangi saatlerde olması gerektiği, kadınların kaç otobüs değiştirdiği, otobüse ne kadar ödedikleri vs. bunlar kenti kullanmakta geri plana iten meseleler. Kadınlar daha kalabalık olan mekânlardan ve ışıklı yollardan yürümeyi tercih ediyorlar. Bu tüm kadınlar için aynı. Neo liberal politikalar da bunu söylüyor.  Parklar genellikle kadınlar için önemli mekânlar. Kadınlar çocuklarını parklara götürüyorlar. Engelli, yaşlı bireyleri parklara götürüyorlar. Ancak parklar hâla kadınlar açısından cinsel saldırıya açık mekânlar olarak görülüyor.”   Kadınlar Birlikte Güçlü platformu anlatıldı   Kadınlar Birlikte Güçlü platformundan Feride Eralp ise Kadın hareketinin kalıcı birlikte mücadelesine ilişkin konuştu.  Feride, konuşmasının başında Kadınlar Birlikte Güçlü Platformu’nun yaptığı eylemsellikleri anlattı ve platformun oluşumuna dair şu bilgileri verdi: “AKP politikaları kadınların kazanımlarına saldırı, cinsel istismar, erkek şiddeti gibi bize yönelik yapılan saldırı karşısında bir araya gelebiliyoruz. Ya da barış gibi spesifik bir konu için bir araya gelebiliyoruz. Bu bir araya gelmeler birbirimizi tanımamızı da sağladı. İstanbul deneyiminden bahsedebilirim; bu bir ortak dil oluşturmaya da evrildi. Örgütlü pozisyonların da değişime açık olması ve ortaklaştırıcı dili yok sayma üzerinden değil, farkında olarak bir şeyler yapmayı beraberinde getirdi. Kadınlar Birlikte Güçlü bir kampanya üzerine çıktı. Burada amaç 16 Nisan referandumu ve kadınların bir arada hareket etme duygusu üzerinden gelişti. Hayır’ı bir yandan büyütecek ama bunla da sınırlı kalmayıp 8 Mart’ı örgütleyecek bir kampanya üzerinde duruldu.  Bu bir çeşit kalıcı oluşuma doğru evrildi. Sonra bu kampanyayı yaptıktan sonra ‘farklı örgütlerden ve illerden kadınlarla bir ilişkilenmemiz olabilir mi? diye düşündük”   Sunumların ardından soru cevap bölümüne geçildi.  Konferans yarın da devam edecek.