Talepler karşılanmadığı için 19 yıl sonra yeniden ölüm orucu 2019-05-02 09:01:09   ANKARA - Türkiye tarihinde en fazla ölümün yaşandığı 2000 yılındaki ölüm orucunun ardından geçen 19 yılda hükümet tarafından taleplerin karşılanmaması ve kamuoyunun sessizliği nedeniyle 15 tutsak yine ölüm orucu eylemine başvurdu.   PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması talebiyle PKK’li ve PAJK’lı tutsakların başlattığı açlık grevleri yaklaşık 140 gündür sürerken, bu sürede talebin karşılanmasına yönelik hiçbir adım atılmadı. Toplumun ve uluslararası kurumların da sessizliği nedeniyle 15 tutsak, eylemini bir üst aşamaya taşıyarak 30 Nisan’da ölüm orucuna başladı.    Hak arayışında ya da haksızlık karşısında kişi ya da kişilerin başvurduğu bir protesto biçimi olan açlık grevi eylemi, tarihte çok eskilere dayanmakla birlikte kimi kaynaklarda Roma döneminde Hıristiyanlara yönelik baskılara bir tepki olarak başvurulan bir yöntem olarak karşımıza çıkıyor. Roma İmparatoru Tiberius döneminde cinayet ve işkencenin yaygın olmasına tepki olarak ünlü bir doktor olan Nerva, çevresindeki vahşete daha fazla tanıklık etmek istemediği için açlık grevine başlar. Aynı zamanda Tiberius’un yakın arkadaşı olan Nerva, tüm ikna çabalarına karşın kendisine bir şey yapılmasını istemez ve ölmeyi tercih eder.   Türkiye’de ilk açlık grevi    Türkiye’de ise kimi kaynaklara göre, ilk açlık grevi eylemini şair Nazım Hikmet gerçekleştirdi. Çeşitli cezaevlerinde 12 yıl kaldıktan sonra 1946 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) dilekçe ile başvurarak tahliyesini talep eden Nazım, talebi reddedilince 8 Nisan 1950 tarihinde açlık grevine başladı.  Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, idam edilmelerinden hemen önce Nisan 1972’de Mamak Askeri Cezaevi’nde 12 günlük bir açlık grevi başlattı. 12 Eylül Darbesi’nden hemen önce ve sonrası da çok sayıda açlık grevleri yapıldı.    Toplumsallaşan açlık grevi eylemleri   1980 darbesi ile birlikte artan baskı ve faşizan ortamda özellikle cezaevlerinde bu saldırılara karşı açlık grevi eylemine yaygın olarak başvuruldu. Darbeye ve sistematikleşen saldırılara karşı ilk refleks Diyarbakır Cezaevi’nden geldi. Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’nde PKK’nin öncü kadrolarının başlattığı açlık grevi eyleminde 5 kişi yaşamını yitirdi. Ali Erek, 20 Nisan 1981’de zorla yedirilen bir ekmeğin yemek borusunu kesmesi nedeni ile yaşamını yitirirken, Kemal Pir 7 Eylül, Hayri Durmuş 12 Eylül, Akif Yılmaz 15 Eylül ve Ali Çiçek 17 Eylül 1982 günü yaşamını yitirdi. Yine aynı cezaevinde 1984 yılı başında ve 54 gün süren açlık grevinde Orhan Keskin ve Cemal Arat yaşamını yitirdi. Takvim yaprakları 1988 Şubatı’nı gösterdiğinde Diyarbakır’da açlık grevini ölüm orucuna çeviren Mehmet Emin Yavuz yaşamını yitirdi.   Açlık grevinden ölüm orucuna eylemine   1984 yılının 11 Nisan günü Metris Cezaevi’ndeki Devrimci Sol ve TİKB davası tutsakları, tek tip elbise dayatmasının sona erdirilmesi, işkenceden vazgeçilmesi, politik tutukluluk hakkı, sosyal ve insani şartlar için açlık grevine başladılar ve bu eylem 400 tutsakla 45. günde ölüm orucuna dönüştürüldü. Eylemin 60. ve 70. günlerinin başında Abdullah Meral, Haydar Başbağ, M. Fatih Öktülmüş, Hasan Telci yaşamlarını yitirdi. Açlık grevleri, özellikle tek tip dayatmasının sona ermesi ile kesin olarak Şubat 1986'da sona erdirildi.   1989 yılında Eskişehir’den Aydın’a yapılan sürgünü protesto etmek için yapılan açlık grevi eyleminde Hüsnü Eroğlu ve Mehmet Yalçınkaya, 2 Ağustos günü yaşamlarını yitirdi. 1995 yılında 20’yi aşkın cezaevinde 5 bin kişiyi aşkın katılımlı açlık grevinde de 2 tutsak yaşamını yitirdi. Yozgat’ta 23 Temmuz’da Fesih Beyazçiçek, Amasya’da 11 Ağustos’ta Remzi Altun yaşamını yitirdi. 2000 yılına kadar ki son 20 yılın en büyük açlık grevi 1996 yılında yaşandı.    96 ölüm orucu   Türkiye’de 1996 yılında ciddi bir ölüm orucu direnişi başladı. 20 Mayıs 1996'da devrimci tutsaklara karşı yürütülen saldırılara karşı çeşitli örgütlerin ortak bir bildirisiyle açlık grevi başladı. Bildiride, devletin cezaevlerindeki devrimci-yurtsever tutsaklara karşı aylardır hak gaspları, sürgün, tecrit, tabutluklar ve itirafçılığı dayatarak saldırılar gerçekleştirdiği anlatılarak, bu saldırılara tüm cezaevlerindeki devrimci tutsakların süresiz açlık greviyle karşılık verecekleri ilan ediliyordu. Eylemin başlamasıyla birlikte dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan, "Bunlar kantinden yemek stoklamışlar, numara yapıyorlar. Hiçbiri ölmeyecek" dedikten kısa bir süre sonra başlayan ölümlerin sorumluluğunu da üstlenmiş oldu.    Adalet Bakanı Mehmet Ağar tarafından yayınlanan ve 6 Mayıs Genelgesi olarak anılan Hücre Tipi Cezaevlerini Açma Planı’na karşı 26 Mayıs 1996'da sayıları 1500'ü bulan tutuklu süresiz açlık grevine başladı. Eylem daha sonra DHKP-C, TKP(ML), MLKP ve TİKB'li tutuklular tarafından ölüm orucuna dönüştürüldü. 1996 ölüm orucunda 12 siyasi tutuklu yaşamını yitirdi. Yaşamını yitirenlerin isimleri ve yargılandıkları davalar şöyleydi: Aygün Uğur (63. gün TKP-ML), Altan Berdan Kerimgiller (65. gün DHKP-C), İlginç Özkeskin (66. gün DHKP-C), Hüseyin Demircioğlu (67. gün MLKP), Ali Ayata (68. gün TKPML), Müjdat Yanat (68. gün DHKP-C), Ayçe İdil Erkmen (69. gün DHKP-C), Tahsin Yılmaz (69. gün TİKB), Yemliha Kaya (69. gün DHKP-C), Hicabi Küçük (69. gün TİKB), Hayati Can (eylem bittikten sonra hastanede yaşamını yitirdi TKP-ML)   2000 yılında 816 tutsak ile başlayan ölüm orucu    20 Ekim 2000 günü Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (DHKP-C), Türkiye Komünist Partisi-Marksist Leninist,(TKP/ML) ve Türkiye İhtilalci Komünistler Birliği (TKİP) tutsakları, açlık grevine başlayacağını ilan etti. Bir ay sonra ölüm orucuna dönüşen eyleme kısa sürede birçok örgüt katıldı ve eylem daha da kitleselleşip yayıldı. Ölüm orucu eylemini, 20 Ekim 2000 günü Türkiye'nin çeşitli cezaevlerinde tutulan 816 tutsak başlattı. Eylemciler, "F tipi cezaevlerinin açılmamasını, Terörle Mücadele Yasası ve 3'lü Protokol'ün kaldırılmasını" talep etti. 21 Mart 2001 tarihinde Sincan F Tipi Cezaevi'nde Cengiz Soydaş'ın yaşamını yitirmesinin ardından, birçok ölüm haberi ardı sıra geldi. Eylemde, bugüne kadar 19 Aralık ve Küçükarmutlu operasyonları da dahil olmak üzere 107 kişi yaşamını yitirdi.   30 Nisan'da 15 PKK'li tutsak ölüm orucuna başladı    Tarihte devrimcilere dönük saldırılara karşı bir direniş yöntemi olarak karşımıza çıkan ölüm orucu eylemi, 30 Nisan itibariyle 15 PKK’li tutsağın açlık grevi eylemini ölüm orucuna dönüştürmesiyle tekrar gündeme geldi. 8 Kasım 2018 tarihinde Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması talebiyle başlattığı açlık grevi eylemine 1 Mart’tan itibaren cezaevlerinden yeni katılımlarla eylemcilerin sayısı 7 bini aştı ve en kapsamlı ve katılımlı açlık grevi olarak tarihe geçti. Leyla Güven’in eylemi 6. ayına girerken, cezaevlerinde ilk grubun başlattığı eylem ise 138’inci günü geride bıraktı.   Ölüm orucu deklarasyonu    Aylarca süren ve kitleselleşen açlık grevi eylemine rağmen hükümet tarafından bir adım atılmaması ve kamuoyunda var olan sessizliğe karşı eylemciler, açlık grevi eylemini ölüm orucuna dönüştürmeye karar verdi. PKK ve PJAK’li tutsaklar adına açıklama yayınlayan Deniz Kaya, açlık grevi eyleminin ölüm orucuna çevrilme nedenini şu sözlerle açıkladı: “Tek adam rejimine kurban edilen ülke beka derdine düştüğü söylenilirken, aslında iktidarın beka derdi güttüğü çok net bir şekilde görülmektedir. Bu minvalde devlet erkanı bakanlar ve TBMM Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü yönünde samimi olduklarını kabul ediyorlarsa öncelikle Önderliğimiz üzerindeki tecridin kaldırılması ve özgür yaşar çalışma koşullarının oluşturulması gerekir. Ancak gelinen aşamada binlerce insanın zindanlarda açlık grevi eyleminde olmasına rağmen Adalet Bakanı'nın bir tek söz söylememesi adaleti sarsmış, TBMM Başkanı'nın Hakkari Milletvekili olan Leyla Güven ile bir temas kurmaması milletin iradesini ve milleti tanımamıştır. Ülke içerisinde kendine sol-sosyalist diyen aynı zamanda demokrat, aydın, yazar, çizer diyen kurum, parti ve kişilerin açıkladığımız deklarasyon maddelerinin anayasal düzlemde yeri olmasına rağmen ses çıkarıp sahiplenmemeleri toplumsal olan insanı derinden yaralamıştır. Bu gerçeklik ışığında bizler başlatmış olduğumuz açlık grevi eylemimizi böylesine duyarsız ve insana saygısı kalmamış tüm mihraklara karşı bir üst aşamaya çıkararak 30 Nisan'da 'ölüm orucuna' başlayacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz."   Ölüm orucuna giren tutsakların isimleri şöyle:    Bakırköy Kadın Kapalı Zindanı: Nesrin Akgül, Şükran Aydın, Zozan Çiçek.   Gebze Kadın Kapalı Zindanı: Ardıl Çeşme, Aslı Doğan.    Van Yüksek Güvenlikli Zindanı: Ahmet Anığı, Özhan Ceyhan, Vedat Özağar, İhsan Bulut, Erol Çelik.    Diyarbakır D Tipi Zindanı: Engin Akhan, Enver Durmaz, Ahmet Topkaya, A. Haluk Kaplan, Ferhat Turgay.