Tutsak yakınları: Yeter değil mi artık? 2019-04-19 09:06:02   Gülistan Azak   DİYARBAKIR - “Sessizliği bozmak herkesin görevi olmalı ve herkes elini vicdanına koyarak bu haykırışı duymalı” diyen tutsak yakınları, “Zulmün olduğu yerde direniş başlar. Cezaevlerinden tabutlar çıkıyor. Bu sessizlik nereye kadar? Yeter değil mi artık?” diye sordu.    Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkâri Milletvekili Leyla Güven’in tecridin kaldırılması talebiyle başlattığı süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemi 163’üncü gününde sürüyor. Leyla’nın eylemi devam ederken, bölge ve Türkiye cezaevlerinde 1 Mart itibariyle 7 bin tutsak bedenini açlığa yatırdı. Bu tutsaklardan biri 3 yıldır Kayseri Kapalı Cezaevi’nde tutsak bulunan ve 77 gündür açlık grevinde olan Yazgül Şahin iken diğeri ise 1993’ten bu yana cezaevinde tutulan Abdulrakip Yüksekbağ.   3 yılı sürgünlerle geçen Yazgül, Tarsus Cezaevi’nden Kayseri Cezaevi’ne sürgün edildi. Bir yılı aşkın süredir Kayseri Cezaevi’nde tutulan Yazgül, geçtiğimiz günlerde annesi Zehra Şahin ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Zehra, kızının sağlık durumunun kötüye gittiğini belirtti.    ‘Hükümet zulüm ısrarından vazgeçsin’   Kayseri Cezaevi yönetimi tarafından Yazgül’e dayatılan disiplin cezasının şu an Tarsus Cezaevi’nde sürdürüldüğünü belirten Zehra, cezaevi yönetiminin tutsaklara yönelik kötü muamelelerde bulunduğunu aktardı. Hükümetin baskı ve zulüm politikalarını alenen sürdürdüğünün altını çizen Zehra, hükümete söz konusu politikaları sürdürme ısrarından vazgeçme çağrısında bulundu. Zehra, “Artık yeter cezaevlerinden cenazeler çıkmasın. Biz anneyiz canımız yanıyor. Sadece kendi kızım için konuşmuyorum, cezaevinde direnen bütün çocuklarımız için konuşuyorum. Çocuklarımız cezaevinde canını feda ediyor. Devlet çocuklarımızın cenazelerini kaçırıyor. Zorla ve kimsenin gitmesine izin vermeden gömüyorlar. Devletin yaptığı zulümdür” diye konuştu.   ‘Sessizliği bozmak herkesin görevi olmalı’   “Zulmün olduğu yerde direniş başlar” diyen Zehra, açlık grevi eylemlerinin zulme karşı direnişin simgesi olduğunu vurguladı. Dayatılan zulme karşı başlatılan direnişin amacının huzur olduğunun altını çizen Zehra, huzurun temini için ise herkesin sesini yükseltmesi gerektiğini kaydetti. Tecridin İmralı sınırlarını aştığını ve halklara dayatılan işkence politikası haline dönüştürüldüğünü dile getiren Zehra, dayatılan işkence politikalarına halkın yeterince ses çıkarmadığını söyleyerek sitem etti. Zehra, “Bugün çocuklarımız dayatılan politikalara karşı direniyor. Biz anneler artık acıların yaşanmadığı bir dünya istiyoruz. Sessizliği bozmak herkesin görevi olmalı ve herkes elini vicdanına koyarak başlatılan açlık grevi eyleminin haykırışını duymalı” ifadelerini kullandı.    ‘Zulümlerini katmerleştirerek devam ettiriyorlar’   Emine Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ebeveyn olmalarına rağmen kendi acılarını anlayamadıkları gibi zulümlerini derinleştirmeye devam ettirdiklerini belirten Zehra, en yakın örneğin ise 31 Mart yerel seçimlerinde yaşanan usulsüzlükler olduğuna dikkat çekti. Zehra, “31 Mart yerel seçimleri geride bıraktık. O gün yaşanan usulsüzlükler bizlere dayatılan zulmün bariz örneğidir. Şırnak’ta seçimi biz kazanmamıza rağmen, asker ve polislerle irade gaspı gerçekleştirildi. Almadılar gasp ettiler. İşgal ettiler. Bugün her yerde zulüm altında olduğumuz net bir şekilde görülüyor” diye konuştu.    ‘Tecrit insanlık suçudur’   1993’ten bu yana cezaevinde tutulan Abdulrakip Yüksekbağ da, 1 Mart itibari ile başladığı açlık grevi eylemini Urfa T Tipi Cezaevi’nde sürdürüyor. Eşi Güler Yüksekbağ, açlık grevlerinin yaşatılan hukuksuzluğun sonlandırılması için başlatılan bir eylem olduğunu kaydetti. Tecridin insanlık suçu olduğunun ve derhal sonlandırılması gerektiğini vurgulayan Güler, Leyla Güven öncülüğünde başlatılan açlık grevi eylemlerinin sınırları aştığını belirtti. Güler, tutsakların talebinin meşru ve haklı bir talep olduğunun altını çizerek, “Direnişçiler haklıdır, tecrit derhal kaldırılmalıdır. Herkes gibi Sayın Abdullah Öcalan’da ailesi ve avukatları ile görüştürülmelidir” dedi.   ‘Yeter değil mi artık?’   Güler, açlık grevi eylemcilerinin bu eyleme mecbur bırakıldıklarını ve talepleri karşılanıncaya dek sürdüreceklerinin altını çizdiklerini ifade etti. Aile fertlerinden 14 kişinin cezaevinde olduğunu ve açlık grevi eylemlerini sürdürdüğünü kaydeden Güler, cezaevlerinden ölüm haberi alma endişesi yaşadıklarını dile getirdi. Açlık grevi eylemlerinde yaşanan kayıpları anımsatarak konuşmasına devam eden Güler, sürdürülen sessizliğe sitem etti. Güler, “Herkes bu duruma karşı sessiz. Bu sessizlik nereye kadar? Yeter değil mi artık? Cezaevlerinden tabutlar çıkıyor. Bu sesi duymalı ve artık yeter denilmeli. Tecrit insanlık suçudur. Bu anlamda herkesi dayatılan bu insanlık suçuna karşı alanlara çağıyorum. İnsanlarımız ölmesin, onlara sahip çıkalım. Biz kadınlar direnişteyiz. Peki ya siz?” diye sordu.