‘Tecridi görmezden gelerek insanlık suçu işliyorlar’ 2019-04-18 11:46:48   DİYARBAKIR - DBP’nin İl eşbaşkanlarının katılımıyla gerçekleştirdiği toplantıda konuşan DBP İl Eşbaşkanı Mehmet Aslan, “Sayın Öcalan üzerindeki tecridi görmezden gelerek insanlık suçu işliyorlar. Bu hukuksuzluğun bir an öne kaldırılması için tüm Türkiye’deki halkların ses çıkarması gerekiyor” dedi.   Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), bölge ve Türkiye’de bulunan İl eşbaşkanları ile açlık grevleri ve 2019 Yerel Seçimlerine ilişkin toplantı gerçekleştirdi. Halkların Demokratik Partisi (HDP) il binasında yapılan toplantı öncesinde basın açıklaması gerçekleştirildi. Açıklamayı yapan DBP Eş Genel Başkanı Mehmet Arslan, Türkiye’de olağanüstü bir sürecin geride bırakıldığını belirterek, geride bırakılan seçimlerin Türkiye halkları nezdinde demokratikleşmenin yaşanabilmesi için iktidar partisine önemli bir mesaj verdiğini söyledi.    ‘Türkiye bir kriz hali yaşamaktadır’   31 Mart seçimlerinin Türkiye halklarının normalleşmesi açısından bir dönüm noktası olması gerektiğini kaydeden Mehmet, yaşanılan olağanüstü sürecin 5 Nisan 2015’de PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecritle ilişkisi olduğunu vurguladı. Tecridin Türkiye’deki demokratikleşme sürecinin önüne geçtiğine dikkat çeken Mehmet, “Türkiye artık hem ekonomik olarak hem siyasi olarak hem de toplumsal olarak bir kriz hali yaşamaktadır. Bu krizin dönüm noktası Sayın Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecrit politikasıdır. Bizler Türkiye’de sorunların demokratik yöntemlerle çözülmesi için tecrit politikasına son verilmesi gerekiyor. Tecrit yalnızca Kürt halkına uygulanmıyor. Bu süreç Türkiye’nin ekonomisine ve toplumsal krizlerine neden olmuştur. 31 Mart’ı iktidar ve siyasal partiler doğru okumalı. Bu tecrit politikasının Sayın Öcalan üzerinden siyasetin demokrasi ve barışın tecrit edilmesi anlamına gelmektedir” diye konuştu.   ‘Tecridi görmezden gelerek insanlık suçu işliyorlar’   “Türkiye Cumhuriyeti yasaları uygulansın” diye Kürt çocuklarının bedenlerini ölüme yatırdığını dile getiren Mehmet, siyasi tutsakların ayrıcalıklı bir talebi olmadığını ifade etti. Tüm tutsaklara uygulanan kanunların Abdullah Öcalan’a da uygulanması üzerine bir talebin olduğunu kaydeden Mehmet, bu talebin meşru ve haklı olduğunu söyledi. Mehmet, “Bunun gereğini yapmamak suç işlemektir. Sayın Öcalan üzerindeki tecridi görmezden gelerek insanlık suçu işliyorlar. Hukukun insanların canı istediğinde çiğnenebileceğini kabul ediyorlar. ‘Tecrit Sayın Öcalan’a uygulanıyorsa bir şey olmaz’ yaklaşımını hangi insan haklarıyla açıklayabiliriz. Tüm açlık grevi eylemcilerinin taleplerinin bir an önce yerine getirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Tüm Türkiye halkları, Sivil Toplum Kuruluşları, siyasal partiler bir an evvel Sayın Öcalan üzerinde yaşatılan bu hukuksuzluğa son vermek için görev ve sorumluluklarını yapmalıdır. 2015’ten beri bu ayrıştırıcı dilin acısını halklar yaşamak zorunda kalıyor. Bu dilden kaynaklı Türkiye kentlerinde Kürt işçilere saldırılmakta, Kürt gençleri katledilmektedir. Güçlü olan elinde devlet yetkisini bulunduran herkes diğerine saldırmayı meşru bir hak olarak görüyor” dedi.   ‘Yasalar yerine getirilmelidir’   Açlık grevi eylemlerine destek olmak için en ufak demokratik bir talebe bile saldırılmasının iktidarın yaratmış olduğu siyasi iklimin bir sonucu olduğunun altını çizen Mehmet, halk olarak Dersim, Zilan, Sur, Cizre ve Şırnak katliamlarını unutmadıklarını hatırlattı. Mehmet, “Kürtler kendi kendini yönetme talebinden vazgeçmiş olsaydı Kürt varlığından söz edemezdik. Tüm bu katliamcı yaklaşıma rağmen Kürtler varlıklarını sürdürmek için yoğun enerji harcamaktadırlar. Kürtler demokratik siyasetin normalleşmesini canıyla sağlamak zorunda kalıyor. AKP söze anlam biçmediği için insanların canları tehlike altındadır. Tecridi protesto etmek için 8 yurttaş canına son verdi. Yarın bu sayı arttıkça AKP bunun hesabını topluma nasıl verecektir. Bir an önce Sayın Öcalan’ın üzerindeki tecridin kaldırılması için yasanın gerekliliğinin yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu talep tüm Kürtlerin talebidir” diye belirtti.   ‘Türkiye demokratik bir ülke olma niteliğini yitirmiştir’   Yerel seçimlere eşit ve demokratik şartlarda girilmediğini ifade eden Mehmet, kaymakamların ve valilerin toplumu tehdit eden yaklaşımlarıyla karşı karşıya kaldıklarını söyledi. Mehmet, “Birçok ilde dışarıdan getirilen seçmenlerle o bölgenin seçim sonuçları değiştirilmeye çalışıldı, KHK ile ihraç edilen arkadaşlarımızın mazbataları verilmedi. Çok zor şartlarda kazandığımız belediyeler halkımızın elinde alınmaya çalışılıyor. Türkiye demokratik bir ülke olma niteliğini yitirmiştir. İktidar bunu devlet yetkilerini kullanarak yapıyor. Cumhurbaşkanı sandıktan çıkan sonuçlara saygı duymuyor. Türkiye’de bu tutum demokratik seçimlere gölge düşürmüştür. Nasıl ki kayyım anlayışına Kürtler İstanbul’da, Ankara’da cevap verdiyse bunun siyasi sorumluluğunu taşımadığı noktada CHP’ye de gereken cevabı verecektir. Çocukları cezaevinde olan anneler CHP’ye oy verdiler. CHP bu annelerin çocukların cenazelerinin çıkmasını mı bekleyecek?” diye sordu.   ‘Herkes elinden geleni yapmalıdır’   Mehmet son olarak şunları söyledi: “Bizler bu açlık grevi sürecinin takipçisiyiz. Bu taleplerin gerçekleştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu hukuksuzluğun bir an öne kaldırılması için tüm Türkiye’deki halkların ses çıkarması gerekiyor. Herkes elinden geleni yapmalıdır. Halkımız her alanda ne yapılması gerekiyorsa bunu yapmaya çağırıyoruz.”   Açıklamanın ardından toplantı basına kapalı şekilde devam ediyor.