Leyla Halid’den Abdullah Öcalan’a: Filistin’den Diyarbakır’a kadar destekçilerin var 2019-04-16 09:12:34   Rengin Azizoğlu   DİYARBAKIR - Tecridi “bir insana karşı uygulanabilecek en vahşi yöntem” olarak nitelendiren FHKÖ Politbüro üyesi Leyla Halid, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a gönderdiği mesajında, “Güçlü ol, halkın hala mücadele ediyor. Filistin’den Diyarbakır’a kadar destekçilerin var” dedi.    Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkâri Milletvekili Leyla Güven’in, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması talebiyle Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nde başlattığı ve tahliye olduktan sonra evinde sürdürdüğü açlık grevi eylemi 160’ıncı gününe girdi. Aynı taleple dünyanın dört bir yanında halk açlık grevine girerken, çeşitli eylemsellikler ise hayata geçirilemeye devam ediyor. Öte yandan 1 Mart itibariyle tüm cezaevlerinde açlık grevine giren tutsakların sayısı 7 bini aşmış durumda.   Filistin direnişinin sembol isimlerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) Politbüro üyesi Leyla Halid, Leyla Güven ile yaptığı görüşme sonrası ajansımızın sorularını yanıtladı.   * Filistin’de de tutsaklar, cezaevi koşulları ve hak ihlallerine karşı açlık grevindeler. Filistin’deki cezaevlerinin durumu ile ilgili bilgi verir misiniz?    Cezaevlerinde bir insan hakları sorunu var. İnsanların özgür olduğu koşullarda var olan aileyle iletişim hakkı, gazete ve dergiye erişebilme hakkı, sağlık hakkı gibi aklar cezaevlerinde de geçerli olması gereken haklardır. Bunlar en temel insan haklarıdır. Bu hakların uygulamasına yönelik ciddi sıkıntılar var. Filistin’de bulunan cezaevi yönetimleri, açık grevinde bulunan tutsaklara göz yaşartıcı gazla, kurşunlarla müdahaleye kadar varan uygulamalar gerçekleştiriyor. Yine cezaevlerinde açlık grevindeki tutsaklar sürgün ediliyorlar. Burada olduğu gibi orada da tutsaklara yönelik bir izolasyon ve tecrit süreci var. Filistin’de açlık grevleri 400 kişiyle başladı ancak her geçen gün sayı artıyor. Eğer bu şekilde devam ederse eylem cezaevlerinde bulunan tüm tutsaklara yayılacak.   * Bölgede olduğu gibi Filistin’de de mücadeleye öncülük eden kadınlar oldu ve olmaya devam ediyorlar. Birçok kez tarihe not düşen bu irade nasıl okunmalı?    Kadınlar yaşamı verenlerdir, o yüzden de en çok yaşamı kadınlar savunur. Hem burada hem Filistin’de halkları için mücadele edip hayatını kaybeden şehit kadınlar var, aynı zamanda cezaevinde olan anneler, kadınlar var ve cezaevindeki çocuklarını bekleyen anneler var. Her iki bölgede de kadınların yaşadığı durumlar benzerlik taşıyor. Tecritle birlikte insanların iradelerine el konulmaya çalışılıyor. Mücadeleyi durdurmak için böyle bir adım atılıyor ancak şunu çok açık görmek lazım, hiç kimse bir halkın, bir kadının iradesine el koyamaz.  Açlık grevleri bir tutsak için başarmak istediği hedefe ulaşabilmek adına denenecek en son yoldur. Aynı zamanda kullanılan en zor yöntemdir de.   Bir tutsak açlık grevine girmeye karar verdi mi bundan sonrası hükümetler üzerinde bir baskıya dönüşüyor. O nedenden dolayı açlık greviyle birlikte bir şekilde talepler gerçekleşebiliyor. Bir tutsak bedenini açlığa yatırdığı andan itibaren dışarıdan da ona yönelik destekler artıyor. Gelen her bir destek mücadeleyi güçlendiren bir anlam taşıyor. Ancak biliyoruz ki bu eylem süresince tutsaklar hayatını da kaybediyor. Tutsaklar kendi yoldaşları, kendi halkı için şehit düşüyor. Bu da aslında özgürlüğün bedelidir.   * Birçok yerden desteklerin geldiği açlık grevi eylemlerine karşı uluslararası kamuoyunun tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Var olan sessizliğin nedeni nedir?    Bu sessizlik tutsakları, taleplerini yok sayma ve önemsememe adına yürütülen bir sessizliktir. Fakat pratikte tutsaklar, hükümetin tavrına bir cevap olmaya çalışmazlar. Açlık grevi eylemcileri direnişlerini sürdürür ve bu süreye bağlı yaşadıkları zorluklara göğüs germeye devam ederler. Bu yüzden de greve girdikleri andan beri her şey artık tutsakların elindedir. Uzlaşmaya da gidebilirler ya da tam tersi amaçlarını gerçekleştirmek için devam da edebilirler. Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması için açlık grevi eylemine başlayan Leyla Güven’in talebi haklı ve meşrudur. Leyla Güven’in direnişinin yanında aynı talep etrafında kenetlenen bir halk kitlesi hükümeti zorlayacak olan güçtür. İnsanlar bazen sağırlarmış gibi davranıyorlar. Ancak sosyal medyada mücadelemizi örgütleyebileceğimiz birçok ağ var. O yüzden yaşanan direnişi tüm dünyaya duyurabiliriz. Özellikle açlık grevlerinde olan tutsaklar için sesimizi yükseltmeliyiz. Bu şekilde dünya bizi duyacak.   Tüm zorluklara karşı şundan emin olun; korkmuyoruz ve mücadeleye devam edeceğiz. Bugün Leyla Güven’le görüştüm. Hala açlık grevinde. Bedeni zayıf ama konuştuğunda güçlü bir şekilde konuşuyor. Sürekli ‘direnmeye devam edeceğiz’ dedi. Bu özgürlük savaşçılığının bir örneğidir. Umarım açlık grevi eylemi yapan tutsaklar çok kısa bir süre içerisinde amaçlarına ulaşır.   * İmralı Cezaevi’nde 20 yıldır barış için verilen mücadelenin karşılığı tecrit oldu. Neden tecrit, bu politikayı nasıl değerlendiriyorsunuz?    Biz Sayın Öcalan’ı çok daha önceden tanıyoruz. Bizler onları özgürlük savaşçıları olarak tanımlıyoruz. Özgürlük savaşçıları sisteme karşı durur, onunla mücadele eder. Bu sebeple bizim de onlarla ortak taraflarımız var. Çünkü bizler de aynı sisteme karşıyız. Hükümetler kendi sistemlerini uygularlar bizler de buna karşı kendi direnişimizi örgütleriz. Bu bizim mücadelemiz ve biz özgürüz. Kimlerle yan yana durduğumuza da biz karar veririz. Tecrit bir insana karşı uygulanabilecek en vahşi yöntemdir. Bu tecrit edilen kişinin düşmanı tarafından geliştirilen bir tavırdır. Bu nedenle kişi tecridin getirdiği yükü de kolaylıkla kaldırabilir. Ancak eninde sonunda hükümet bir şey yapmak zorunda kalacak çünkü hem toplum tarafından hem de uluslararası alanda teşhir olmuş durumda. Buna karşı tutsaklar ellerindeki tek şey olan bedenleriyle mücadelelerini sürdürüyor.   Sayın Öcalan’a buradan kısa bir mesaj yollamak istiyorum; Güçlü ol, halkın hala mücadele ediyor. Filistin’den Diyarbakır’a kadar destekçilerin var.   * Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?   Mücadelede yer almaları için kadınlara çağrı yapıyorum. Rolünüzü oynayın. Çünkü erkekler tek başına bu mücadeleyi başaramayacak. Bu savaşta hepimiz ortağız o yüzden birlikte mücadele etmemiz, birlikte geliştirmemiz gerekiyor.