‘Cenazelere yaklaşım bir itaat ettirme biçimidir’ 2019-04-12 09:02:01   Rengin Azizoğlu   İSTANBUL - Savaş hukukunda dahi düzenlenmiş gömülme hakkının iktidarlar tarafından ihlal edilmesinin Düşman Ceza Hukuku anlayışı olarak karşılarına çıktığını belirten Avukat Ezgi Duman, “Cenazelere yönelik yaklaşımla tüm topluma bir mesaj veriliyor. Bu bir parmak sallama biçimidir" dedi.   Türkiye'de en temel insan haklarından biri olarak kabul edilen gömme, gömülme ve yas tutma hakkının birçok kez ihlal edildiği görülüyor. Cumhuriyet'in ilk yıllarından bugüne yürütülen bu politika tarih içerisinde karşımıza, toplu ve isimsiz mezarlar, mezarlıklara saldırı, cenazelerin sokaklarda ve buzdolaplarında bekletilmesi, taziye yasağı ve cenazelerin ailelerden kaçırılması olarak çıktı.    Son olarak Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Toplum Partisi (HDP) Hakkâri Milletvekili Leyla Güven'in PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik tecridin kaldırılması talebiyle başlattığı süresiz- dönüşümsüz açlık grevi eyleminin ardından tecride karşı yaşamına son veren tutsakların cenazeleri kaçırılarak, polis ablukasında defnedildi.   Gömülme ve yas hakkının gasp edilmesini Avukat Ezgi Duman değerlendirdi.   ‘İnsan hak ve özgürlükleri rafa kaldırıldı’   Neo-Liberal politikaların gelişmeye başlamasıyla beraber ortaya çıkan ekonomik krizlere dayanan “güvenlik” politikalarının, anti terör yasalarının gündeme getirildiği bir sürece girildiğini belirten Ezgi, bu süreçle “güvenlik” uğruna insan hak ve özgürlüklerinin rafa kaldırıldığını belirtti. Ezgi, "2. Dünya Savaşı’ndan sonra sözleşmelerde düzenlenen işkence yasağı gibi hakların bile ihlal edildiği bir noktaya gelindi. Toplumun güvenliği, ülkenin bekası uğruna her türlü haklar ihlal edildi. Gömülme hakkını da bu bağlamda değerlendirmek gerekir. Gömülme hakkının ihlali çok çeşitli biçimlerde karşımıza çıkabilir. Zorla kaybettirilmeler, cenazelerin kaçırılması, mezarlıkların tahribatı, cenazeye işkence yapılması gömülme hakkı ihlalleridir" diye konuştu.   'Gömülme hakkı kadim bir haktır'   “Gömülme hakkı ne zamandan beri vardır?” sorusunu tespit etmenin mümkün olmadığını dile getiren Ezgi, bu hakkın da birçok hak gibi insanlık tarihi kadar eski ve kadim olduğunu vurguladı. Ezgi, "İnsanlarda soyut düşüncenin gelişmesiyle beraber gömülme hakkının ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Modern anlamda insan hakları kavramı yeni olmasından kaynaklı gömülme hakkı hiçbir insan hakları metninde tam olarak düzenlenmiş değil. Gömülme hakkı üzerine Antik Yunan tragedyasına konu olmuş bir hikaye olan Antigon örneği sıklıkla verilir. Hikayede abisinin gömülme hakkını gerçekleştirmek için krala karşı mücadele eden bir kadından bahsedilir. Antik çağlardan beri tartışılan, gündeme gelen mücadelesi verilen bir hak olduğunu gösteren bir metin olarak kabul edebiliriz" dedi.   ‘Gömülme hakkının ihlal edilmesi Düşman Ceza Hukuku’dur’   Cenevre gibi savaş hukukunu düzenleyen sözleşmelerde bile gömülme hakkının tanındığının altını çizen Ezgi, Cenevre Sözleşmeleri'nde “Bir şekilde savaş dışı kalmış kişiye işkence, kötü ve onur kırıcı muamele yapılamaz” ibaresinin bulunduğunu aktardı. Ezgi, savaş hukukunda dahi düzenlenmiş bir hakkın savaş hukuku dışında bir durumda ihlal edilmesinin “Düşman Ceza Hukuku” anlayışı olarak karşılarına çıktığını söyledi. “Düşman ceza hukuku” terimini ilk ortaya atanlardan biri olan Jacobs’un sözlerine dikkat çeken Ezgi, “Düşman ceza hukukundaki kişi vatandaş değildir, aslında o insan bile değildir” dediğini hatırlattı. Ezgi, “Bir başka düşünür bunu sıfır noktası olarak değerlendiriyor; hiçbir hakkın olmadığı nokta. Bundan kaynaklı savaş hukukunda bile var olmayan bir şeyi devletlerin kendi vatandaşına yapması çok ciddi bir sorun anlamına gelmektir. Bu hakkın Türkiye'de bu kadar ihlal edilmesi ve ailelere çok ciddi hak ihlallerinin uygulanması kabul edilebilir bir şey değildir" ifadelerini kullandı.    'Yakınlarına da işkence uygulanıyor'   Gömülme hakkı ihlalinin yalnızca yaşamını yitiren kişiye değil onun yakınlarına da uygulandığının altını çizen Ezgi, şunları ifade etti: "Yaşamını yitirenlerin yakınlarına da bir işkence yöntemi olarak özel yaşama saygı ilkesine ya da din ve inanç özgürlüğü hakkına ihlal olarak devreye sokabiliyor. Ölen kişinin ardından sadece gömülme hakkından bahsetmiyoruz, yakınlarının gömebilme, tören yapabilme, yas tutabilme, vedalaşma hakkından bahsediyoruz. Bu yüzden yaşamını yitiren kişinin ailesi, yakınları, onunla aynı düşünceye sahip insanlar cenazeye katılmak istiyor olabilirler. Sadece ölenin değil, çok geniş anlamda arda kalanların da ciddi bir şekilde hakkı ihlal edilmiş oluyor. Zaten genelde de şu an uluslararası mahkemelerde de bu mesele geride kalanların hakları olarak değerlendiriliyor."   'Tüm topluma bir mesaj veriliyor'   Siyasi iktidarların gömülme hakkını ihlal etmelerinin temel sebebinin kişiye yaşarken itaat ettirme amacı gibi öldükten sonra da itaat ettirmek olduğunu belirten Ezgi, "Aykırı, muhalif, terörist olarak nitelendirdiği kişilerin yaşarken belli haklara sahip olmasına nasıl tahammül edemiyorsa, haklarını kısıtlamaya çalışıyorsa ölümünden sonra da bunun devam etmesini amaçlıyorlar. Bir nevi toprağın üstündeki iktidarını toprağın altında da sürdürmek istiyor. Hatta bu kişileri yaşarken itaat ettirememişse öldükten sonra hıncını almaya çalışıyor diyebiliriz. Siyasi bir temelden dolayı bu hakkın engellendiğini düşünüyorum. Cenazelere yönelik yaklaşım aslında tüm topluma bir gösteri. 'Bakın eğer siz de benim istediğim gibi yaşamazsanız, makbul vatandaşın dışına çıkarsanız ben nasıl muamele yapıyorum. Onun cenazesinin bile kaldırılmasına müsaade etmiyorum. Ailesini yakınlarını nasıl cezalandırıyorum' diyor. Tüm topluma bir mesaj veriliyor. Bu bir parmak sallama biçimidir. Bir insan hakları savunucusu olarak bunu kesinlikle doğru bulmuyorum. Gömülme hakkı yalnızca politik olarak değerlendirilemez, insanların bireysel hayatlarını da ilgilendiren bir durumdur ve üzerine konuşmak önemlidir" ifadelerini kullandı.