Namme’nin davasında gerekçeli karar: Muhalefet şerhi ve özsavunmaya rağmen ceza verildi 2019-04-05 09:15:51   İSTANBUL - Kazım Aydemir’i özsavunma kullanarak öldüren Namme Öztürk’e verilen 12 yıllık cezanın gerekçeli kararı açıklandı. Gerekçeli kararda da Namme’nin ölmemek için öldürdüğü açıkça görüldü. Karara, muhalefet şerhi koyan bir mahkeme üyesi ise “Meşru müdafaa hükümlerinin uygulanması gerektiği nazara alınarak tahliyesine karar verilmesi gerektiği görüşü ile çoğunluk kararına katılmıyorum” dedi.    Sistematik işkenceye maruz bırakan ve en son katletme teşebbüsünde bulunan boşandığı Kazım Aydemir'i özsavunmasını kullanarak öldüren Namme Öztürk'ün davası, Anadolu Adliyesi’nde bulunan 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Namme’nin müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına karar veren mahkeme, suçun Kazım’ın gerçekleştirdiği aile içi şiddet dolayısıyla oluşturduğunu ve devam eden haksız fiilin yarattığı hiddet ve şiddetli eylemin etkisinde kalarak işlediğini belirterek cezayı 15 yıla indirdi. Mahkeme Namme’nin duruşmalardaki iyi halini göz önüne alarak cezayı 12 yıl 6 aya indirdi. Namme’ye verilen cezanın gerekçeli kararı açıklandı.    Sistematik şiddet ve travma tespit edildi   Gerekçeli kararda, iddianamede yer alan bilgilere yer verilerek, Namme ve Kazım’ın 2007 yılında evlendikleri ve 2016 yılında boşandıkları belirtilerek, boşanma kararından sonra Kazım’ın çocuğunu görmek için Namme’nin evine ara ara gittiği ve tecavüz saldırısında bulunduğu hatırlatıldı.    İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı tarafından hazırlanan 29 Mayıs 2018 tarihli bilir kişi raporuna yer verilen kararda, Namme’nin sistematik şiddete, birçok kez tecavüze maruz bırakıldığı, bu nedenle Namme’nin travma sonrası stres bozukluğu, major depresif bozukluk tanısı aldığı, sistematik nitelikte fiziksel, cinsel ve psikolojik aile içi şiddet öyküsü ile uyumlu fiziksel travma bulguları bulunduğu kaydedildi.    Bir hakim şerh koydu: Ceza verilmemeli    Mahkeme üyelerinden biri ise karara muhalefet şehri koyarak şunlara dikkat çekti: “Sanık Namme ile maktulün evlendiği 2007 yılından, boşandıkları 2016 yılına kadar maktulün sanığa karşı sistemli olarak fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddet uygulanmıştır. Bu sebeplerle boşanmalarının ardından maktulün, velayeti anneye verilen çocuğunu görmek bahanesiyle, sanığa yönelik olarak devam eden sistemli şiddeti, sanıkta psikolojik olarak olumsuz etkilere yol açmıştır. İ.Ü. Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalının 29.05.2018 tarihli raporu ile bu etkiler, sanıkta majör depresif bozukluk, travma sonrası stres bozukluğu, sağlığının ve algılama yeteneğinin basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde bozulduğu, şeklinde açıklanmıştır. Sanığın olay günü dahil olmak üzere o güne kadar yaşadığı şiddetin vahameti, maktulün olay anında karnının altında namlusuna mermi sürülmüş vaziyette bulunan yasak silahın varlığı, maktül ile sanığın boy ve kilo bağlamındaki fiziksel özelliklerindeki ciddi farklılık ve toplumdaki cinsiyet ayrımı neticesi kendisine yönelen fiziksel, cinsel ve psikolojik her türlü şiddete karşı kendini ifade edemediğinden boyun eğmek zorunda kalması ve toplumun kanayan yarası olan kadın cinayetleri birlikte düşünüldüğünde, sanığın kendisini başka türlü kurtarma ihtimal ve imkanının olmadığı, kendisine yönelen gerçekleşen veya tekrarı muhakkak haksız saldırı ile fiilin orantılı olduğu, eylemin TCK 25, 27/2 maddeleri kapsamında kabul edilmesi gerektiği, bu nedenle sanığa ceza verilmesine yer olmadığı tarafımca değerlendirilmiştir” dedi.   ‘Çoğunluğun kararına katılmıyorum’   Mahkeme üyesi yine Namme’nin tutukluluğunun devamına yönelik karara katılmadığının altını çizerek şöyle devam etti: “Tüm bu açıklamalar doğrultusunda, sanık ve maktulün arasında yaşanan olayların evveliyatı, sanığın olay anındaki psikolojik durumu göz önünde bulundurulmadan, salt olay anı değerlendirilerek, maktül Kazım'a karşı işlediği fiilden ötürü verilen kasten öldürme suçundan mahkumiyet yönündeki çoğunluk kararına ve delillerin toplanmış olması, Adli Tıptan gelen raporun içeriği ve CMK 100/2-b maddesinde düzenlenen delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme hususunda gerekli şüphenin olmaması, sanığın sabit ikametgahının olması nedeniyle kaçma şüphesini uyandıracak herhangi bir somut olgu olmaması ve meşru müdafaa hükümlerinin uygulanması gerektiği nazara alınarak tahliyesine karar verilmesi gerektiği görüşü ile çoğunluk kararına katılmıyorum.”   Namme'nin avukatları ise karara itiraz ederek dosyayı İstinaf Mahkemesi'ne gönderdi.