Strasbourg eylemcisi: Kürt halkı Newroz’da tüm dünyaya mesajını vermeli 2019-03-19 09:08:16   HABER MERKEZİ -Tecride karşı Strasbourg’da başlatılan açlık grevinde yer alan Nurgül Başaran, Mart ayının Kürt halkı için farklı bir anlamı olduğunu belirterek, “Tarihi bir değişim yapacağız, bunun iddiasındayız. Newroz ateşini yükseltirken, tüm dünyaya özgür önderlikle yaşayacağımızın mesajını vermemiz gerekiyor. Direnişle başlayan bu hareket yine direnişle kazanacak" dedi.   PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması talebiyle Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkâri Milletvekili Leyla Güven’in başlattığı açlık grevi tüm cezaevlerine ve birçok ülkeye yayılırken, Fransa’nın Strasbourg kentinde de 14 kişi, 17 Aralık 2018 tarihinde süresiz-dönüşümsüz açlık grevine başladı. Açlık grevi eylemcilerinden Nurgül Başaran, eyleme katılma nedenlerini anlattı.    'Özgürleşmek isteyen Kürt halkını bastırmak istiyorlar'   Kürt halkının bugüne dek süren direnişlerine dikkat çeken Nurgül, “Kürdistan tarihinde 28 isyan yaşanmıştır. Ancak bu isyanların örgütlü olmaması, ideolojik yapının olmaması, ulusallaşmaması ve yarıda kalması nedeniyle parçalı duruşlara neden olmuştur. Bu parçalı duruşlarla birlikte bu isyanlar, çok uzun sürmeden düşmanın işkence ve katletme yöntemleriyle bastırması ile son bulmuştur. En son olarak bildiğimiz gibi Dersim isyanında bu gerçekleşmiştir. Bundan dolayı Kürt halkının bir daha başını kaldıramaması, kendisi için bir adım atmaması ve duruş sergilememesi için ciddi anlamda yönelimlere ve uygulamalara başvurulmuştur. Kemalist zihniyet beyinlerimize işletilmiştir. Bu nedenle Deriye Sime (Dersim) yani Kürdistan’ın ‘Gümüş Kapısı’ kapatılmış, ‘Tunceli’ye kapılar ardına kadar açılmıştır. Bu şekilde Kürt’ün kafasını bir daha kaldıramayacağı tarzda bir yönelim açığa çıktı. Bununla birlikte 38'den sonra 1975 yılında Kürdistan özgürlük hareketinin açığa çıkması, zindan direnişleri ve dağ pratiklerinin yanı sıra her alanda mücadele yükseldi. Ancak bu sadece bir alanla, bir şehirle değil, bu mücadele ulusallaşma bilinci ile başlatıldığı gerçekliği vardır. Kürt özgürlük hareketinin kendi iradesi, ideolojisi ve öz gücüyle örgütlenmesi açığa çıktı. Bu da Önderlik ve şehitler şahsında genişledi, her alana yayıldı. Kürdistan'ın dört bir yanında ciddi anlamda bir bilinçlenme açığa çıkardı. Ancak şöyle bir durum vardır, özgürleşmek isteyen var olmak isteyen Kürt halkını her dönemde olduğu gibi bu dönemde de bastırmak istiyorlar. Her şeyden önce 1999 yılında başlayan uluslararası komplo ile Önderliğimizi esir alarak, ciddi bir yönelim oldu. Bu yönelim sadece Önderliğe değildi. Önderlik şahsında Kürt halkına özgürlük mücadelesi ve bu mücadele ile elde edilen kazanımlara dönük bir yönelimdi” dedi.    ‘Bu eylem yaşatmak amacıyla başlamıştır’   Bugüne kadar tecridin ve İmralı’daki sistemin çeşitli eylemlerle protesto edildiğini ancak bunun artık yeterli olmadığını belirten Nurgül, şöyle devam etti: “Önderliğin açığa çıkardığı bir bilinçlenme ve direniş kültürümüz var. Bu kültürün açığa çıkardığı bir toplum gerçekliği var. Kendini yeniden var edebilme gerçekliği var. Tüm bunların ortadan kaldırılabilmesi, halk iradesini ortadan kaldırmak için her anlamda asimilasyon ve soykırıma devam etmektedirler. Uluslararası komployu 21. yılında daha farklı ele almamız gerekiyor. Eğer bizler Önderliğe özeleştiri veriyorsak bunun gereklerini yerine getirmemiz gerekiyor. Biz bu nedenle bu eyleme başladık. Türk Hükümeti, uluslararası güçlerle birlikte ‘Size Önderliği unutturacağız’  diyor. Bu güçler Önderliği unutturarak mücadeleyi bitirme gibi düşünce taşıyorlar. İşte biz de tam bu nedenle bu eyleme başladık. Bu eylem bu güçlere karşı bir duruştur. Bireysel olarak da sadece ‘gidip eyleme girelim’ gibi bir tutum ile bu eylemimiz başlamadı. Var olan tüm yönelimlere karşı bir eylemdir. Önderliğimizi seviyoruz, benimsiyoruz evet ancak Önderliğimize karşı sevgi ve bağlılığımızı doğru temelde göstermek için 14 arkadaşla eylemimize başladık. Tüm arkadaşlar kendi iradesi ile bu eyleme katıldı. Bu anlamda eylemin anlamı ve amacı çok büyüktür. Bu eylem ‘bedenimi ölüme yatırayım’ mantığı ile değil amaca ulaşmak ve yaşatmak amacıyla başlamıştır. Bu anlamda başlattığımız eylemde ilk günkü morali halen taşıyoruz ve bu moraldir bizi ayakta tutan.    ‘Her dönem daha da büyüyen bir mücadelemiz var’   İşte bu yüzden bir bütün mücadeleyi düşündüğümüzde artık 29. isyanın bastırılması mümkün değildir. Bunun mümkün olmayacağını gösterme ve Önderliğimizin üzerindeki tecridi kaldırma gibi bir yükümlülüğümüz var. Biz burada bu eylemi kendi irademiz ve Önderliğe olan derin bağlılığımız ve özeleştirimiz sonucu gerçekleştiriyoruz. Mücadele tarihimizde Amed zindanları ile başlayan eylemlerimiz var. İşte önemli olan bu direnişlerin elden ele dolaştırılmasıdır. Her dönem daha da büyüyerek katlanan bir mücadelemiz var. Ve bugün milyonlara ulaşıyoruz.   ‘Amacımız sürecin önünü açabilmek’   Direnişimizin asıl amacı tecridin bir an önce ortadan kaldırılması ve Önderliğimizi hiçbir zaman unutmayacağımızı göstermektir. Kapitalist sistemin sunduğu yaşama kanmayacağımızı, bunun karşısında bizim bir irade olduğumuzu ve bu iradenin kazanacağını göstereceğiz. Bizler bedenimizi ölüme yatırdık çünkü bizim amacımız sürecin önünü açabilmektir.   ‘Bu vicdan, yürük ve beyin meselesidir’    Leyla Güven arkadaşın başlattığı açlık grevi eylemi giderek yayıldı. Nasır arkadaş, Strasbourg, zindanlar, Avrupa’nın dört bir yanında direniş gerçekleşiyor. Eylemimiz sonuç alıncaya kadar devam edecektir. Vicdanlar artık bunu kaldırmıyor. Bu vicdan, yürek ve beyin meselesidir. Direnişimiz, AKP-MHP faşizan sistemine karşıdır. Bugün 7 bin arkadaşımız cezaevlerinde süresiz-dönüşümsüz açlık grevindedir. Bu insanlar zaten bu mücadele içinde belirli bedeller ödemişlerdir. İşte bu arkadaşlarımızın açlık grevinde olması yükümüzü daha fazla ağırlaştırıyor. Biz bu konuda toplumu daha fazla bilinçlendirmeli ve kendi özümüze dönmeliyiz. Kapitalist modernite sisteminin bizi etki altına almasına izin vermemeliyiz. Bu sistem bizi etkisi altına alırsa vicdandan ve duruştan yoksun bir toplum haline geliriz. İşte o zaman özgürlükten bahsedemeyiz. Bu nedenle topyekun bir direnişin olması gerekiyor. Bu topyekun direnişin olması için ciddi anlamda eylemselliklere ihtiyaç vardır ve bu ancak hepimizin ortak iradesiyle açığa çıkacaktır.    ‘Leyla'yı da zindanlardaki yoldaşlarımızı da yaşatabiliriz’   Bu sadece biz grevdeki arkadaşların eylemi değildir. Herkesin artık elini taşın altına koyması gerekiyor. Bu anlamda bir irade, bir duruş olması gerekiyor. Kendimizi bilinçlendirdikçe ve amaca kilitlediğimiz sürece başarabiliriz. Bu dönem, sadece açlık grevlerine girenlerle sınırlı kalacak bir dönem değildir. Bu anlamda Kürdistan'ın dört parçası dönemin ruhuna denk direnişi yükseltmesi gerekiyor. Bu temelde 8 Mart’ı geride bıraktık ve yine 21 Mart Newroz sürecine giriyoruz. Kürdistan tarihi direniş tarihidir. Kawalar, Mazlumlar, Semalar, Beritanlar, Zilanlar ve Delallere kadar bu mücadele kendisini büyütmüştür. 3 kibrit ile büyüyen bir mücadeledir. 3 kibritin gücü ile açığa çıkmış bir mücadeledir. Bu anlamda bu mücadeleyi güçlü sahiplenmek gerekiyor. Bunu için görevlerimiz, sorumluluğumuz var. Önderliğimize, şehitlerimize karşı sorumluluğumuz var. Bunları yaşama geçirirken sadece duygusal yaklaşımlarla değil daha bilinçli, duruma hakim olan ve süreci doğru okuyan yaklaşımlara ihtiyacımız var. İşte biz tüm bunları yaşama geçirirsek Leyla'yı da zindanlardaki yoldaşlarımızı da yaşatabiliriz.   ‘Bu direniş evrensel bir boyutta yerini aldı’   Bu eylemselliklerle birlikte elbette ki ciddi anlamda kazanımlar elde edildi. Halkımızın yaptığı her eylem ve her adımın takipçisiyiz. Burada biz de bunun öncüsü olmaya çalışıyoruz. Eylemimizin güçlenmesi ve daha da büyümesi için biz de burada kendi çalışmalarımızı yürütüyoruz. İsveç Parlamenterleri, Avrupa Parlamenterleri, yine Strasbourg'da çeşitli kurum ve kuruluşlardan oluşan heyetler defalarca bizi ziyaret etti. Artık herkes eylemin durumunun ağırlığının farkına vardı ve bu direniş evrensel bir boyutta yerini aldı. Uluslararası güçler artık şunu çok iyi biliyor, eğer tecrit ortadan kalkmazsa ve herhangi bir şehadet yaşanırsa Kürt halkının bu duruma sessiz kalmayacağını herkes biliyor. Bizim bu döneme damga vuracak eylemlerimizi büyütmemiz gerekiyor. Gelen heyetlere ya da görüştüğümüz herkese bu direnişin amacının doğru anlatılması gerekiyor. Leyla ve Nasır arkadaşlar bu eylemin öncüsüdür. Leyla arkadaşımız bir kadın, bir anne, bir vekil kimliği ile bu eylemin öncülüğünü üstlenmiştir. Bu da halkın iradesi ve tavrı demektir. Leyla Heval’in eylemi halkın Önderlik üzerindeki tecridi kabul etmediği anlamına geliyor. Bu nedenle Leyla arkadaşın eylemi bizim için büyük bir önem taşıyor. Bu bir özgürleşme iddiasıdır.    ‘2019’a direnişle girdik’    2019 yılına tüm dünyanın gözü önünde direniş ile girdik. Tarihi bir değişim yapacağız biz bunun iddiasındayız. Ve bunun tarihini de yazacağız. Önemli olan bu iddiayı ve irade gücünü yükseltmektir. Mart ayının bizler açısından farklı bir anlamı vardır. Direniş tarihimiz kendisini büyüterek büyük bedeller sonucu bir öz güç haline gelmiştir. Bu anlamda başta kadınlar olmak üzere Strasbourga'daki eylemciler adına bu dönemde kendi rol ve misyonunu oynayacak olan halk ile birlikte mücadelemizin daha da yükseleceğinin inancını taşıyoruz. Tecrit kalkana kadar eylemimiz devam edecek. Bunu dosta da düşmana da duyurduk. Halk olarak bu iradeyi Newroz ile birlikte taçlandırmak gerekiyor. Newroz ateşininin her alanda yükseltilmesi gerekiyor. Bu ateşi yükseltirken tüm dünyaya özgür önderlikle yaşayacağımızın mesajını vermemiz gerekiyor.    ‘Direnişle başlayan bu hareket yine direnişle kazanacak’   Önderliğimizin yarım bıraktığı kadın projesi var. Biz kadınlar olarak böylesi tarihi bir dönemden geçerken özgürlüğün bedeli olma yolunda da Önderliğimizin kadın özgürlükçü paradigmasına uygun yaşama ve yaşatma temelinde de bu direnişimizi taçlandırmak istiyoruz. Bu ruh ve bu iradeyle yarım kalan özgürlük projesinin bir parçası olma ve yaşamsallaştırma iddiasındayız. Bunun mücadelesini yürüteceğiz. Önderliğimizin, direnenlerin ve tüm halkımızın 8 Mart'ını ve Newroz direniş bayramını kutluyorum. Direnişle başlayan bu hareketin yine direniş ile kazanacağını belirtiyor ve herkese başarılar diliyoruz.”