Abdullah Öcalan: Kadının dört tarafındaki zincirleri kırmadan siyaset yapamayız 2019-03-11 09:01:58   HABER MERKEZİ - İmralı’da 2014 yılında HDP Heyeti ile yapılan görüşmelerde Pervin Buldan üzerinden kadın sorununa değinen PKK Lideri Abdullah Öcalan, sistemin kadına magazinsel yaklaşımının ideolojik olduğunu belirterek, “Kadının dört tarafı zincirle bağlanmıştır adeta. Biz bunu yırtmadan sosyalist olamayız, siyaset yapamayız. Benim için bir kadının özgürlüğü vatanın özgürlüğünden daha değerlidir” diyor.    Kadın özgürlüğünü siyasetin ana gündemi haline getiren Kürt siyaseti, kadının kamusal alanda söz sahibi olması adına yıllardır mücadele yürütüyor. Şu an dünyada ve Türkiye'de yaşanan kadın kırımı, taciz ve tecavüzün yanı sıra siyasetten öteleyen, eve hapsetmeye çalışan anlayışa karşı kadının her alanda görünürlüğünü sağlayan bu mücadele pratiği ile kazanımlara her geçen gün bir yenisi ekleniyor.    PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın 2014 yılında Halkların Demokratik Partisi (HDP) Heyeti ile yaptığı görüşmelerde kadın sorununa değinmesi, kadın mücadelesini ve kadının yaşamsal sorunlarını gün yüzüne çıkarması yaşanan sorunların düzeyini gösteriyor. Abdullah Öcalan'ın HDP Heyeti üyesi Pervin Buldan ile yaptığı görüşme üzerinden kadın sorununa değinmesi dikkat çekiyor. Kadın sorunlarına bir dizi politika öneren Abdullah Öcalan, toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri ve erkek aklın saldırılarının kadının yaşamını nasıl etkilediği üzerine analizlerde bulunuyor. Ataerkiyi, çocuk yaşta evlendirmeleri ve kadın katliamlarını değerlendiren Abdullah Öcalan, tarihi gerçeklikleri yapılan görüşmede bir bir yansıtıyor.    ‘Kadın cinayetlerini vahşet boyutunda yaşıyoruz’   Görüşmesinde kadın katliamlarına dikkat çeken Abdullah Öcalan, "Her gün kadın cinayetlerini vahşet boyutunda yaşıyoruz. Kadın bu kadar alçakça öldürülmez, bu ülkenin vatandaşı bunu kabul edemez. Ama kadının dört tarafı zincirle bağlanmıştır adeta. Biz bunu yırtmadan sosyalist olamayız, siyaset yapamayız. Bunu bilince çıkarmak gerekir" diye belirtiyor.    2014 yılında PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın Pervin Buldan ile yaptığı görüşmelerden satırbaşları şöyle:    Abdullah Öcalan: Her gün onlarca kadın öldürülüyor. Bu ölümler savaştan daha beterdir. Bu devletin güvenlik meselesidir. Ben anama da söyledim. Babam 'Beni bu kadının elinden kurtar', anam da 'Beni bu adamdan kurtar' diyordu. Ben hayret ediyordum. ‘Bu aile çökmüş’ diyordum. Ben de 'Apo kaç kendini kurtar' dedim. Cezaevindeki kadınlardan yoğun mektuplar alıyorum. Muazzam bir bağlılık ve aşkla yazıyorlar. Onlarda bağlılık var. Kadınla müthiş yaşanabilir ama kadın bugün zavallı bir durumda. ‘Çocuk gelinler’ meselesi. Çok acı bir şey. Aldığında eş olur, tecavüz edersen leş olur. Sonra onun yüzüne nasıl bakılır?    (Pervin'e dönerek) Bazen sizin durumunuzu günlük bile düşünüyorum. 20 yıl önce vahşice ölüm yaşadınız. Ama bu yaşamın ne örgütlenmesi ne kurumsallaşması var. Benden yardım isteyebilirsin, lider de olabilirsin, önder de olabilirsin ama cesur olmalısın. Kadını özgürleştiremeyen devrim, devrim değildir. Kadını örgütleyemeyen örgüt, örgüt değildir. Ben sana yardımcı olamazsam önderlik yapamam.   ‘AKP'nin çözümü hacıyatmaz esnaf çözümüdür’   Şimdi ben bir aileyim. Benim ailem 5 milyon, 10 milyon insan, biz isyan ettik. Barışmak istiyoruz. Bunun için ne gereklidir? Savaşı bırakmak istiyorum, kabul ediyor musunuz? Biz bu yüzden oturduk bu masaya. Beni kandıracaklarını sanıyorlar. Oysa ben 40 yıl savaştım, gerekirse 40 yıl daha savaşacağım. AKP yeni çıktı ortaya. Bana lütuf edecek, öyle mi? Çocuk muyuz biz? AKP'nin çözümü hacıyatmaz esnaf çözümüdür, yaptığı tam bir esnaf kurnazlığıdır. '15 yaşındaki kızı kandırmak' derler ya, o bile kanmaz. Biz direnişin müzakeredeki karşılığını alıyoruz. Devletin demokratik bir gücü olacak, bu bir alıp verme meselesi değildir, sözleşme meselesidir. Ben sözleşmeden şunu kastediyorum: Bir beraberlik eşitlik, aşk, ahlak, estetik ve özgürlük içermelidir.    'Kadının dört tarafı zincirlerle bağlanmıştır'   Her gün kadın cinayetlerini vahşet boyutunda yaşıyoruz. Kadın bu kadar alçakça öldürülmez, bu ülkenin vatandaşı bunu kabul edemez. Ama kadının dört tarafı zincirle bağlanmıştır adeta. Biz bunu yırtmadan sosyalist olamayız, siyaset yapamayız. Bunu bilince çıkarmak gerekir. Bakın Zagrosların enteresan bir yönü var. Ninhursag, 'Dağ Bölgesi Tanrıçası'dır. Hala o tanrıça geleneği orada yaşıyor. Arkadaşların arasında İranlı kızlar da var. Bu tanrıça geleneğini yaşatmaları önemlidir.    ‘Kadın meselesi bütün toplumsal sorunların kökenidir’   Benim için kadın meselesi Kürt sorunu ve bütün toplumsal sorunların kökenidir. Ama sistem kadına magazinel yaklaşmanın ötesine geçemiyor. Ben kadına çok değer veririm, önem veririm.  Ama bu 'süper güzeller', 'sarışınlar' gibi magazinel yaklaşımı görünce dehşete düşüyorum. Bu yaklaşım tamamen ideolojiktir.   Abdullah Öcalan: Kapitalist sistemde her erkek tecavüzcü. Kadın sosyolojisini dünyada benden daha iyi yapacak kimse yoktur. Kadını güçlendirmek lazım. PAJK'ın bunları bilmesi gerekiyor. Kadın kocasının eşi, babasının kızı değil, kendisinin olacak. Bir kadını alma, kızını verme vb. terminolojisini asla kabul edemeyiz. Kadın etiği dediğim şey işte kadının karar verme gücüdür. Cezaevlerindeki kadın arkadaşlara da bunları yazılı bir şekilde sunarsınız.     ‘Adulê-Derveş Destanı şimdi aynı şekilde yaşanıyor’   Abdullah Öcalan: Son olarak 21. yüzyılın ideolojisi kadın özgürlüğüdür. Kendini bıçaklamak, yere atmak (Viyan gibi) bunlar rezalet! Tek kurtuluş özgürlüktür. Ben çocukken bile anamın savaş tarzını mahkum ettim. Urfa'da köy savaşçılığını, namus savaşçılığını çocukluğumda yırtıp attım. O dönem birbirimizi öldürmemiz gereken ailenin çocuklarıyla ilişki kurdum. Elif adında bir yaşıtım vardı, düşmanımızdı, görüşmememiz gerekirdi. Ama ben Elif'le de diğerleriyle de bağımı koparmadım. O geleneğe göre benim 15 yaşında ölmem gerekiyordu. Ben ise yaşamak ve ideallerimi gerçekleştirmek istiyordum. Bu konuda ailenin dayatmalarını kabul etmedim, namusu yırtıp attım. Bir dayım vardı, Süleyman Dayı. Çok yiğit bir adamdı, tam bir Kürt'tü. O geldiği zaman benim üzerimdeki yükü alıyordu. Onun duruşuna hep hayran kaldım. O yüzden de buraya çağırdım. Ölmeden önce yarım saat görüştük. Ona dayım olduğu için değil, anlattığı yiğitliklerden dolayı müthiş bir saygım vardı. Onda tam bir Kürtlük ruhu görüyordum. Êzidî kadınların yaşadıklarını görünce çok üzülüyorum. Adulê-Derveş Destanı şimdi aynı şekilde yaşanıyor, yaşananlar bire bir aynıdır, incelenmeye değer. Diyarbakır mitingindeki pankartı gördünüz mü? Anlamlıydı. Bizim de durumumuz budur. Biz yarı ölüyüz ya da yaralıyız, aşkımızın değeri yoktur.   17 Ağustos 2013 tarihli görüşmede ise Abdullah Öcalan'a Selahattin Demirtaş, Reuters'in kendisiyle yaptığı röportajdan bahsediyor. Abdullah Öcalan'ın Mandela'yla kıyaslanmasından bahsediyor. Abdullah Öcalan ise, Pervin Buldan'ın yaşamının Nefertiti'yi anımsattığını belirtiyor ve Pervin'i kastederek ona yönelik şu belirlemeyi yapıyor:    "Sizin yaşantınız bana tarihi olarak Mitanni-Mısır firavunları döneminde yaşayan Nefertiti'yi anımsatıyor. O dönem başkent Serekaniye'dir. Nefertiti'nin eşi de öldürülüyor. O da çok güçlü bir kadın. Savaş Buldan da talihsiz bir şekilde vahşice öldürüldü. Dehak misali Kürtlerin de en akıllı ve cesur insanlarını öldürdüler. Kürt gençlerinin başını (beynini) bu şekilde yediler. Bu vekalet savaşını durdurmalıyız, zaten buradan yola çıkarak bu tezleri geliştirdim. Bu tarihsel bir diyalektiktir. Ben çocukken anam hep bana ‘Kurê min bênamus derket’ derdi. Çünkü düşman ailenin oğluyla dağda gezdiğimi görmüşler. Hasan Bindal'dı, daha sonra vuruldu. Biliyorsunuz, beni kurtaran odur aslında. Bu şekilde kendime özgü bir özgürlük ve namus anlayışı geliştirdim.    Pervin Buldan: Teşekkür ederim Başkanım. Ayrıca geçen görüşmede benim yaşantımı Nefertiti'ye benzetmiştiniz. Nefertiti'nin yaşamını araştırdım.   Abdullah Öcalan: (Gülerek) Ha evet, tahmin ettim araştıracağını. Bir an Nefertiti'nin yaşamı geldi aklıma, sizinle bağlantı kurdum. Tek tanrılı dinler döneminde Mitannilerin kralı öldürülüyor. Yerine eşi Nefertiti geçiyor.   ‘Gelişerek ve özgürleşerek iyi kadın olunur’   Abdullah Öcalan: Evet, çok cesur. Eşinin yapamadıklarını yapıyor. Senin eşin de öldü. Ama senin eşin bundan sonra özgürlük hareketi olacak. Çok cesur, çalışkan, inançlı ve asil bir kadınsınız. Gelişmeye de açıksınız. Her türlü görevi yapabilirsiniz. Benim kadına bakış açım farklıdır. Ben kadına inci boncuk dağıtamam. Ben kadına cadı olarak da bakamam. Türban takmakla, modaya uymakla da iyi kadın olunmaz. Çalışarak, gelişerek ve özgürleşerek iyi kadın olunur. Geçen bir yerde izledim. Diyarbakır'da bir kadın eşiyle tartışıyor. Kameraya çekmişler. Adam kadını öldüresiye dövüyor. Kadın öleceğini anlayarak kızıyla vedalaşmak istiyor. Adam izin vermiyor ve 21 bıçak darbesiyle öldürüyor. O görüntüye çok üzüldüm.     'Kadının kimliğini tanımalıyız'    7 Aralık 2013 tarihinde yapılan görüşmede Abdullah Öcalan: (Pervin'e dönerek) Sizin yaşadığınız ikilem, enteresan olan yüzünüz şudur: Siz bir ikilem yaşıyorsunuz. Aşiret kızı ve bağlılığınız bir gelenektir. Fakat bu soylu gelenek çağdaşlığa uymuyor. Kürt kişiliği özgür anlamında yoktur. Kürt kanununda kadın zaten ölüdür. Erkek de ölüdür. Büyük bir darbe yemişsiniz. Son 20 yılını çözümlemelisin, bu yeniden doğuştur. Şu anda yarı yoldasınız, kendinizi diriltebilirsiniz. Yanlış anlamayın, benim için Savaş çok soylu bir kişiliktir. Bunu özgürlük ilkesiyle birleştireceksin. Birçok şeyi yıkabilirsin. Cesur ve inatçı bir kişiliğiniz var. Bu önemlidir ve değerlidir. Biz de kadının özgürlüğünü ve kimliğini tanımalıyız.   'Kesire benim gerçek öğretmenim oldu'   Kesire benim gerçek öğretmenim oldu. Ondan öğrendiğim çok şey oldu. Kandil'de onunla neler yaşadığımı anlatmış olmalılar. Kemal, Hayri, Cemil onlar birkaç şeye şahit oldular. Onun ölüm kararını bile verdiler. Ama ben kadını öldürerek erkekliğimi kazanacağıma inanmadım. Kadın mücadelesine onunla başladım. Erkekler kadınlar konusunda hep zayıftırlar. Kadına, kadın ilişkisine köle olarak baktın mı bitersin. Kendini kitaplarla besleyebilirsin.   'En güzel kadın hayatı özgür yaşayan kadındır'   Yine 14 Ekim 2013 tarihinde gerçekleşen görüşmede Abdullah Öcalan aşiretçiliğe değinerek, aşiret kültürünün kadın üzerindeki baskıcı yönünden bahsediyor.    Abdullah Öcalan: (Pervin'e dönerek) Sen mesela kendine teorik olarak yaklaşmalısın. Nefertiti örneğini size vermiştim. Buna bir de Semiramis ve Puduhepa örneğini verebilirim.   Pervin Buldan: Puduhepa bir barış elçisidir sanırım.   Abdullah Öcalan: Evet doğru, bir barış elçisidir. Siz bir aşiret kültüründen geliyorsunuz. Aşiret kültürü ile evlendiniz. Ama Kürtler açısından artık aşiretçilik bitmiştir. Bundan sonrası önemlidir. Kürtler artık aşiret değil demokratik ulus toplumudur. Ne zamana kadar aşiret geliniydin?   Pervin Buldan: Savaş ölene kadar.    Abdullah Öcalan: Erkek öldü mü kadın da ölüyor, öldürülüyor. Kürt toplumu da aşiret toplumundan demokratik ulus toplumuna geçmek durumundadır. Siz paralel devletten intikam alamazsınız. İntikamınızı çalışarak alacaksınız. İnzivaya çekilmek olmaz. Size nasıl çalışmanız gerektiğini daha önce söylemiştim. Hani demiştim ya bir gelin gibi süslenip günle evleneceksiniz. Eşiniz neden öldürüldü? Özgürlük mücadelesine katkıdan dolayı öldürüldü. Bunları inceleyeceksiniz. Siz eşinize bağlı yaşıyorsunuz, buna saygı duyuyorum. Benim de bir evlilik deneyimim oldu. O öyle bir acayip evlilikti. Aşk var mıydı, yok muydu, bilmiyorum, hala sır gibi saklıdır. 10 yıl tahammül ettim. Kaçtı. Benim evlilikte yaşadıklarımı Cemil size anlatsın. Bu bana aynı zamanda büyük sabrı öğretti. Kürt kanunlarını işletseydim öldürmem gerekiyordu. Halil Ataç (güya ilk genelkurmay başkanımızdı) ‘Nasıl tahammül ediyorsun’ diyordu. Bizde bir kadın bu yüzden öldürülür. Ben ne kovdum ne öldürdüm ne de dövdüm. Varsın benim erkekliğim yıkılsın dedim. Bu beni nereye götürdü? Kadın çözümlemelerine götürdü. 86'nın sonunda Kesire kaçtı, 87'de kadın çözümlemelerini yaptım. En güzel kadın hayatı özgür yaşayan kadındır. Eş yaşam önemli bir meseledir. Beşinci Savunmamda bunlar var. Yaşamı kurtarmayan vatanı ve milleti kurtaramaz. Benim için bir kadının özgürlüğü vatanın özgürlüğünden daha değerlidir.    Abdullah Öcalan: (Pervine dönerek) Size ilişkin değerlendirmelerimi de yapayım. Daha önce sizin için bir Nefertiti, bir de arkeoloji örneğini vermiştim. Şimdi de bir uçak metaforu yapacağım sizin için. 20 yıl önce bir uçak kazası oldu; çakıldı yere, lime lime oldu. Bu 9 bin yıllık kadınlık gerçeğinin yere çakılmasıdır, 5 bin yıl öncesine götürür. Ondan sonra sen ölmemişsin ama zorlanmışsın. Sende bütün hücreler bitti, geride bir kök hücre kaldı. Bu kök hücre kendi kendini yaşattı. Bu konuda seni kutlarım. Şimdi bu kök hücre yaşayacak mı yaşamayacak mı bu önemlidir. Direnmeniz önemlidir. Bir direnme var ama örgütü yok, felsefesi yok, ancak bizimle buraya buluşmaya kadar gelebilmiş. Bu büyük bir başarıdır. Felsefi bunalımlar, ideolojik bunalımlar, dini bunalımlar, ben bu bunalımlardan geçtim. Sen de bunları başarmalısın. Güçlü bir kadınsın ve bu bizim siyasi çalışmamız kadar önemlidir. Liderlik rolüne soyunabilirsin. Siz çalışkan ve aynı zamanda tutkulusunuz. Siz bütün bu söylediklerimden sağ kalmışsınız. Bu bir tesadüftür, size özgürlük yolu açılmış, bu önemlidir. Bu mirası çağdaşlaştıracaksınız. Yeni aile, yeni nesil yaratacaksınız. Nefertiti örneğini vermiştim. Yanlışsa beni eleştirebilirsiniz.   'Kota anlamsızdır eşbaşkanlığı geliştiriyoruz'    PKK Lideri Abdullah Öcalan görüşmede eşbaşkanlık perspektifine ilişkin de önemli belirlemelerde bulunarak "Biz eşbaşkanlık sistemini getiriyoruz. Artık kota anlamsızdır. Çünkü tam eşitliği sağlamış oluyoruz. Eşbaşkanlık hızla hayata geçirilmeli. Eşbaşkanlık kadın ve erkek özgürlüğünü muazzam çözen bir şey. Bunu anlamanız lazım" diyor.   Abdullah Öcalan görüşmelerde sıklıkla üzerine durduğu kadın sorununa yeni bir perspektif kazandırıyor. Eşbaşkanlık sisteminin aslında salt yönetimsel bir kademe olmasından çok yaşamın her alanına sirayet etmesi gereken bir mekanizma olarak görüyor.    *Görüşme notlarından kadına yönelik olanlar derlenerek verilmiştir.