Melda Onur: Onlar Bobby Sands'i kaybetti ama biz Leyla Güven'i kazanacağız 2019-03-03 18:16:58   DİYARBAKIR - 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinlikleri kapsamında kadınlar, BM'nin 1325 sayılı genelgesi çerçevesinde "Kadın, Barış ve Güvenlik"  konulu panelde buluştu. Burada konuşan SHD Genel Başkanı Melda Onur, Leyla Güven'in açlık grevine dikkat çekerek, "Onlar Bobby Sands'i kaybetti ama biz Leyla Güven'i kazanacağız" dedi.      Diyarbakır'ın Sur ilçesinde bulunan Demir Otel'de Dicle Amed Kadın Platformu'nun (DAKP) 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinlikleri kapsamında, Rosa Kadın Derneği tarafından Birleşmiş Milletler'in (BM)1325 sayılı genelgesi çerçevesinde "Kadın, Barış ve Güvenlik" konulu panel düzenlendi. Avukat Cemile Turhallı'nın moderatörlüğünü yaptığı panelde, Sosyal Haklar Derneği (SHD) Genel Başkanı ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) eski İstanbul Milletvekili Melda Onur, Rosa Kadın Derneği Kurucu üyesi Ayla Akat Ata ve akademisyen Fatma Bostan Ünsal konuşmacı olarak katıldı.    'Barış süreçlerinde kadınların yer alması gerekir'   Panelde ilk sözü alan Fatma Bostan Ünsal, BM Genel Kurulu'nda alınan 1325 kararının içeriğine ilişkin bilgilendirmede bulundu. Ülkelerin bu kanunu harekete geçirecek bütçeyi ayırmadığını söyleyen Fatma, "1325 kararı 2000 yılında hayata geçirilmesine rağmen kadınların hala barış süreçlerinde çok az yer aldıklarını görüyoruz. 1995 yılında Bosna'daki yaşanan kadın tecavüzleri arması kadınların barış süreçlerinde yer alamadığından kaynaklanmıyor. Barış süreçlerinin başarıya ulaşması için kadınların mutlaka o süreçte aktif yer alması gerekir. Aksi takdirde hiçbir barış süreci başarıya ulaşamaz. Bu konuda kadın örgütlerinin Eğitim ve Yardımlaşma Vakfı (SEDAV) komitesi ile irtibata geçerek bu kesimler arasında farklı ideolojik ve farklı kimliklerin kadın alanında bir araya getirilerek barış süreçlerine katılması sağlanabilir" diye belirtti.     Cumartesi Anneleri'ne teşekkür etti   Kuzey İrlanda örneğini veren Fatma, "Barış anlaşmasında, o dönemin Başbakanları 'kadınlar barış masasında yer aldıkları için başarı sağlandı' demişlerdi. Türkiye'de maalesef kadının barış süreçlerinde masada yer alma oranı ya hiç yok ya da yüzde bir oranındadır. Oysa kadınların barış süreçlerinde ortak yaşam alanlarını oluşturma noktasında büyük rolü olacaktır. Bu konuları konuşurken barış için yıllardır mücadele eden Cumartesi Anneleri'ni de es geçemeyeceğim. Verdikleri mücadeleden dolayı hepsine çok teşekkür ediyorum. Onların verdiği mücadele hepimizi onurlandırıyor" sözlerine yer verdi.     'Leyla Güven'i kazanacağız'   Melda Onur ise konuşmasına İrlanda Milletvekili Bobby Sands'e işaret ederek 116 gündür açlık grevinde olan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven'in direnişi için "Onlar Bobby Sands'i kaybetti ama biz Leyla Güven'i kazanacağız" dedi.    Melda, dünyada yapılan barış süreçlerinden örnekler vererek, "Dünyadaki barış süreçlerine bakıldığında çok ciddi hak ihlalleri yaşandığını görüyoruz ve ne yazık ki yaşanan bu savaşlarda en çok kadınlar mağdur edildi. Türkiye'de barış sürecinin sağlıklı yürümesi için üçüncü bir göze ihtiyaç vardır. Bu göz kadınların içinde yer aldığı bir gözden bahsediyorum. Türkiye'de hükümet gerçek bir barış sağlamak istemiyor.  Dünyadaki tüm barış süreçlerinde kadın rollerine bakıldığında, hakikat komisyonlarında bulunması aynı acıların bir daha yaşamaması konusunda bir gönül birliği yakalamıştı. Bizim ülkemizde maalesef bu sağlanamadı "diye belirtti.   'Hükümet üzerine düşeni yapmalıdır'   Ülkede siyaset dilinin çok uç noktalara ulaştığını kaydeden Melda, devamında şöyle konuştu: "'Biz ve onlar' olarak ötekileştirilmiş bir cümle var. Her yerde kullanılıyor. 'Benden olmayan ülkeyi terk etsin' deniliyor. Seçim sloganları dahi beka sorunu haline geriliyor. Kendisinden olmayan bütün insanların terörize edilerek dışlanması,  bir arada yaşamaya ve barışa büyük zarar verir. Bu süreç hükümet eliyle başladı fakat buna rağmen akademisyenler, siyasetçiler, yazarlar, aydınlar ve akil insanlar dahi cezaevlerine giriyor. Şimdi tüm bunlara itiraz ettikleri ve Türkiye'nin yasalarına uymasını istedikleri için yüzlerce insan açlık grevlerinde. Tek umudumuz herhangi olumsuz bir sonuca varmadan hükümetin üzerine düşeni yapmasıdır."    'Barışın muhatabı kadınlar olmalı'   Ayla Akat Ata ise, BM Genel Kurulu'nda yayınlanan 1325 sayılı yasaya göre, kadına yönelik taciz, tecavüz ve barış süreçlerine katılımın yanı sıra toplumsal cinsiyetin güvenceye alındığını belirtti. Ayla, "2013 yılında çatışma ve çözüm süreci de İmralı cezaevinde siyasetçilerin ziyaretiyle başladı ve devlet heyetinin de dahil olduğu bir süreçle birlikte Kadın Özgürlük Meclisi kuruldu. Bu meclisin tek görevi kadın çalışmalar ve çözüm sürecinde kadın statüsünü belirlemek değildi. O süreçte kadınlar birebir sürecin muhataplarından olacak ve akil insanlar heyetinin raporunu hazırlayacaklardı. Savaşın en çok dokunduğu kadınlar ve çocuklardır. Bu nedenle barışın da ilk muhatapları kadınlar olmalıdır" dedi.    'Savaşın en sıcak yaşandığı topraklardayız'   Savaş süreçlerinde kadınların en fazla yaşadığı sorun ve sıkıntıları anlatan Ayla, öz yönetim süreçlerinde yaşananlardan örnekler verdi. Ayla, şu sözlerin altını çizdi: "Sur'da günlerce yaşanan bir çatışma süreci oldu. Kadınlar ve kız çocukları çok derin etkilendiler. Bunlardan ekmek almaya giderken yaşamını yitiren Helin Şen mesela geçtiğimiz günlerde idare mahkemesi failleri tazminata mahkum etti. Yine Taybet İnan'ın cenazesinin bir hafta yerde kalması, yine karnında bebeğiyle yerde yatan Selamet'i unutamıyoruz. Yine Cemile'nin bir hafta boyunca cesedinin derin dondurucuda bekletilmesi annesinin hayatı boyunca boynunda bir yük olarak kalacak. Savaş ve çatışmanın en derin yaşandığı topraklardan birindeyiz. Kadın ve çocuklara yönelik en ciddi şiddetin yaşandığı coğrafyalardan birindeyiz. Dünyanın neresinde yaşanırsa yaşansın ilk ganimet kadınlar oluyor."    'YPJ'li kadınlar esir kadınları kurtardı'   Kobanê ve Şengal sürecini de örnek olarak gösteren Ayla, "4-5 yıl önce DAİŞ çeteleri Şengal'e girdiklerinde binlerce kadını esir aldı ve biz kadınlardın elleri zincirli fotoğraflarını gördük. Fakat bir hafta önce ise Dêrazor'da yapılan operasyon sonucu kurtarılan kadınlar oldu. Birçoğu eşini yaşanan savaşta kaybetmiş ve çocuklarıyla beraber yıllardır esir olarak DAİŞ'lilerin ellerindeydiler. Bugün o fotoğrafın aksine biz elleri zincirli olmayan ama teslim olmuş DAİŞ'lilerin karşısında YPJ'li kadınlar vardı ve o YPJ'li kadınlar esir düşmüş kadınları onların elinden kurtardılar" diyerek kadınların barışı getirme gücüne sahip olduğunun altını çizdi.   Ayla son olarak da "Türkiye'de barışın en önemli yürütücüsü olan Cumartesi Anneleri'nin vermiş olduğu mücadele önümüzde duruyor. Tüm baskılara rağmen mücadelesini yürütmeye devam eden annelerin bu eylemi aynı zamanda barışın taleplerinin bir göstergesidir" diyerek konuşmasını bitirdi.   Ardından panel katılımcıların sorularına verilen yanıtlar ile sonlandı.