Yurtsever Kadınlar Derneği’nden bugüne: Kadınların direnişini hiç kıramadılar 2019-02-13 09:04:30   DİYARBAKIR - 1991 yılında açılan Yurtsever Kadınlar Derneği yöneticilerinden Zekiye Alökmen, 90’lı yıllarda kadınlar olarak verdikleri mücadeleyi anlattı.  Zekiye, “O günden bugüne kadın düşmanı zihniyet değişmedi ama kadınların da direnişini de hiç kıramadılar. Yurtsever Kadınlar Derneği ile başlayan ve bugün Rosa ile devam eden bir gelenek, kültür var” dedi.    Kürt kadınlarının mücadele birikimi sonucu 1991 yılında kurulan Yurtsever Kadınlar Derneği’nin ardından kadınlar birikimlerini, Rosa Kadın Derneği’ne kadar taşıdı. Yurtsever Kadınlar Derneği yöneticilerinden Zekiye Alökmen de, açılışından sonra Rosa’nın ziyaretçileri arasında yer aldı. Zekiye Alökmen, dönemin siyasetçilerinden Leyla Zana’nın önerisiyle açılışı yapılan Yurtsever Kadınlar Derneği’nin çalışmalarında yer aldı. İstanbul merkezli açılan ve bir şubesi de Diyarbakır bulunan Dernek, ilk kadın derneği özelliğine sahip. Yurtsever Kadınlar Derneği’nin ihtiyaçları ise kadınların evlerinden getirdiği eşyalarla giderildi. Ancak 12 Ocak’ta açılan Dernek, açılıştan 5 ay sonra yapılan polis baskınıyla mühürlendi.    Dernek kapatıldıktan sonra her hafta bir evde kadınlarla bir araya geldiklerini ve çalışmalarını sürdürdüklerini kaydeden Zekiye, kendi derneklerinden sonra Dicle Kadın Derneği’nin açıldığını söyledi.    ‘Mazlumların direnişinden çok etkilendim’   Öğretmen olan eşinin tayini ile Mardin’den Diyarbakır’a gelen Zekiye, eşi tutuklanınca her hafta ziyaretlere gitmeye başladı. Cezaevinde diğer ziyaretçi kadınlarla tanışan Zekiye, ilk defa burada Leyla Zana ile karşılaştığını kaydetti. Yürüttükleri tartışmalarla kadın bilincinin açığa çıktığını söyleyen Zekiye, “Mazlum Doğanların direnişinden sonra çok etkilenmiş ve bir şeyler yapma isteğim artmıştı. Leyla Zana ile tanışmamın ardından çalışmalarda yer almaya başladım” dedi.    Derneğin ihtiyaçları için atölye açıldı   Zekiye, derneğin kuruluş aşamasını ise şöyle anlattı: “Leyla Zana 1991 yılında evime gelip bir dernek açmak istediklerini söyledi. Kadın derneği açıp benim de yöneticisi olmamı istediler. ‘Kürdistan’daki kadınların bu dernekte örgütlenmesini, bir çatıları olmasını istiyoruz’ dediler. Ben de ‘varım’ dedim. Derneği açmak için bir gelire ihtiyacımız vardı, gidip halktan destek vermelerini isteyemezdik. Derneği açacağımız binanın alt katında bir terzi açtık. Leyla Zana’nın ablası Pirozhan Doğru ile beraber atölyeyi açtık. Dikiş-nakış belgem vardı, iki tane de dikiş makinası alıp dükkana attık. Belediyeye gidip çocuklarımla yalnız yaşadığımı söyledim, terzihane için belge aldım.”    1992 yılında Leyla Zana’nın milletvekili olması nedeniyle onun yerine yönetime başkasını seçmek zorunda kaldıklarını söyleyen Zekiye, “Vedat Aydın’ın eşinin kardeşi Yasemin Aydın’ı derneğin yönetimine seçtik. Gidip onu köyden getirdik, lise mezunuydu, ona da ‘hem gençsin hem okul okumuşsun en iyisi sensin’ demiştik, o da kabul etmişti. Sonra gidip dernek için başvuru yaptık ama zaten bir yıla yakındır hazırlığı vardı. Kadınlar büyük bir dayanışma gösterdi” diye anlattı.    ‘Herkes evinden bir şey getirdi’   O zaman herkesin elinde ve evinde ne varsa derneğe getirdiğini ifade eden Zekiye, “O zaman kim elinde, evinde ne varsa getirip bırakmıştı. Kadınlar olarak ilk kez bir yerimiz olacaktı o yüzden herkes bir şey yapma çabasındaydı. Ofis’in Girne Caddesi’nde iki katlı bir bina kiraladık. Aşağı katı atölye yaptık. Dernekte öğrencisinden yaşlısına tüm kadınları ağırlıyorduk. Herkese katkılarından teşekkür etmek istiyorduk. Çünkü gerçekten sahiplenmişlerdi ve derneği hiç boş bırakmıyorlardı” ifadelerini kullandı.    ‘Tüm kadınları temsil etmesi için Yurtsever Kadınlar Derneği dedik’   Tüm Kürt kadınları temsil etmesi için adını Yurtsever Kadınlar Derneği olarak belirlediklerini söyleyen Zekiye, şöyle devam etti: “Aynı dönemde İstanbul’da da aynı isimle bir dernek açıldı. Biz Diyarbakır’dakini onun üzerinden açmıştık. O bizim en büyük yanlışımız olmuştu. Orası merkez, biz de şubeydik. 5 ay çalışma yürüttük sonra İstanbul’da bulunan merkeze baskın olunca Diyarbakır’dakine de baskın oldu. O sürece göre ömrü uzundu. Biz baskını 5 aydan daha erken bekliyorduk aslında. Kapatılmasaydık çok güzel çalışmalar yapacaktık. Atölye benim adıma olduğu için karışmadılar, bağımsız olduğumu söylemiştim. O yüzden atölyeye karışmadılar.”    ‘Dernekten sonra mahalle çalışmalarını başlattık’   Derneğin kapatılmasından sonra birbirlerine mücadeleyi büyütme sözü verdiklerini aktaran Zekiye, “‘Kapımızı mühürleyebilirler ama dilimizi ve kalbimizi mühürleyemezler’ deyip mahalle çalışmalarımızı başlattık. Ev ev dolaşarak çalışmalarımıza devam ettik. Her hafta bir evde kadınlarla bir araya geliyorduk. Kadınlar gönüllü olarak bizi evlerine çağırıyorlardı. Böyle bir çalışma yaptığımızı duyan bize ulaşıp ‘bu hafta da benim evime gelin’ diyordu. Özellikle Bağlar ve Huzurevleri’nde o zamanlar çok fazla gittiğimiz ev vardı. Dernek kapatıldıktan sonra atölyeyi Bağlar’a taşıdık ama çalışmalara gittiğim için atölyeye zaman ayıramıyordum o yüzden kapattık” diye belirtti.    ‘Korkmadan kapılarını bize açtılar’   Atölyenin kapanması ardından Mevlana Halit mahallesinde bir dükkan kiralayıp örgü makinası aldıklarını söyleyen Zekiye, “Gelirimizi bu kez buradan kazanmaya çalıştık. İşi bilen 2-3 arkadaşımızı dükkana bıraktık. ‘Eğer yetenekliysek kendi ayaklarımız üzerinde durabiliriz’ dedik ve kimseden bir şey beklemeden kendi gelirimizi kendimiz kazanıyorduk. Yol paralarımızı çıkarabiliyorduk en azından. 2 seneye yakın örgü makinasından gelir kazandık. Sonra yine dağıldık. Örgü makinasını da ihtiyacı olan bir aileye verdik. Buradan tüm Amedli anneleri, kadınları selamlıyorum, kimse korkmadan sabah akşam kapısını bize açtı” dedi.    ‘107 kadınla açlık grevine girdik’   1996’da tutuklanan Zekiye, o yıl yapılan tutuklamaların ardından bir dağılma yaşandığını ifade etti. Cezaevinden çıktıktan sonra da siyasete devam eden Zekiye, “Hiç yerimde durmadım, sürekli bir şeyler yapmaya çabaladım. 107 kadınla beraber 1998’de Önderlik için açlık grevine girdik. Grevi yaptığımız yere baskın yapıp duvarları yıktılar. O duvarların parçaları üzerimize düştü, annelerin birçoğu yaralandı. Aramızda bulunan genç arkadaşlar yaralandı. Saçlarımızdan sürükleyerek merdivenlerden indirdiler, kafası kırılan vardı, merdivenler kan gölüne dönmüştü. Aramızda o zaman 80 yaşında olan anneler de vardı. Gözaltında da açlık grevimize devam etmiştik” ifadelerini kullandı.    ‘Kadın düşmanı zihniyet hiç değişmedi’   20 gün gözaltında kaldıklarını kaydeden Zekiye, “Bizi 20 gün boyunca Saraykapı’da tuttular. Yeri dardı, her akşam ya hırsız ya da madde alan birilerini getirip yanımıza bırakıyorlardı. Sonra ‘Eğer irademiz varsa, ideolojimiz varsa bunu kabul etmemeliyiz’ deyip itiraz ettik. Sonra bir gece askerler koğuşa gelip sevkimiz olduğunu söylediler. Kabul etmedik, avukatımızı istedik. Kendimiz sevki istemiştik ama avukatımızdan habersiz de gitmedik bir yere. Güvenmedik onlara. Avukatlarımızı aradılar, avukatlarımız geldi. Konuştuk sonra Urfa’ya götürüldük. Orada da birkaç ay tutulduktan sonra tahliye oldum” dedi.     O günden bugüne kadınlara yönelik baskının hiç azalmadığını aksine arttığını ifade eden Zekiye, şöyle dedi: “O günden bugüne kadın düşmanı zihniyet değişmedi ama kadınların da direnişini hiç kıramadılar. Bizden sonra Dicle Kadın Derneği açılmıştı. Yurtsever Kadınlar Derneği ile başlayan ve bugün Rosa ile devam eden bir gelenek, kültür var. Rosa Kadın Derneği’nin açılması beni çok mutlu etti. Gidip ziyaret ettim, başarı diledim. Ne olursa olsun son nefesimize kadar kadınlar olarak mücadele etmeliyiz, çalışmalarda aktif yer almalıyız. Kadınları örgütlemeliyiz. Rosa’nın iyi işler çıkaracağına inancım tam.”