Gülseren Yoleri: Ajanlık dayatması çoklu suçu barındırıyor 2019-02-12 15:23:00   İSTANBUL - Kendilerini istihbaratçı olarak tanıtan kişiler tarafından taciz ve tehditlere maruz bırakılan ve ajanlık dayatmalarına dikkat çeken İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, ajanlık dayatmasının çoklu suçu barındırdığını söyledi. Gülseren, “Hukuki bir süreç başlatılmadığı sürece bunun önü alınamaz” dedi.   Kendilerini istihbaratçı olarak tanıtan kişiler tarafından taciz ve tehdit edildiğini, ajanlık dayatmasında bulunulduğunu iddia eden Marmara Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Yardımlaşma Derneği yöneticisi ve önceki dönem Sultanbey’li İlçe Eşbaşkanı olan Muhlis Bozdemir, İHD İstanbul Şubesi’nde basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri,  “Bize yapılan başvurularda ajanlaştırma çalışmaları sırasında ya da öncesin de çok sıkı bir takip yapıldığını görüyoruz. Kişinin kendisini, ailesini, özel hayatını tamamen kayıt altına aldıklarına dair pek çok örnek var. Bir başvuruda tehdit edilen kişinin kız kardeşinin hangi sınıfa gittiği, bir dersten hangi notun aldığını ve nereye burs başvurusunu yaptığına dair ayrıntılar bile tespit ettiklerini görüyoruz. Bu tespitlerini ajanlaştırmaya çalıştıkları kişiye zarar vermekle değil, ailesiyle de bu kadar yakın takip ettiklerini görüyoruz” diye belirtti.   ‘Dayanışma önemli’   Kendilerine yapılan her başvuruda bunlara benzer örnekler ile karşılaştıklarını dile getiren Gülseren, kişinin sadece kendisiyle değil ailesiyle tehdit edilmesinin çok büyük bir sorun olduğunu söyledi.  Birçok kişinin ailesini korumak maksadıyla baskılara boyun eğmek zorunda kaldığını ifade eden Gülseren, “Derneğimize başvuru yapan kişiler bu baskıya karşı direnme gücü gösteren kişilerdir. Dayanışma ve hukuki takip çok önemli. Hukuki takiplerde çok fazla sonuç alınamıyor ama Milli İstihbarat üyesi olduğunu söyleyen kişilerin telefon numaraları, bazı araçların plakaları gibi pek çok bilgi önemli. Savcılıklarla paylaşılıyor. Sonraki süreçlerde olası bir durum karşısında kimlerin sorumlu olduğunu gösteren işaretler bunlar”  şeklinde konuştu.   ‘Başvuru yapsınlar’   Bu tür uygulamalardan vazgeçilmesini isteyen Gülseren, “Bu uygulama çoklu bir suç. Hem kişiyi tehdit ediyorlar, hem özel hayatlarına ilişkin müdahale ediyorlar. Bütün bunlarla birlikte işlenen bir suç var orta yerde. Bu tür olaylarda insanlar genellikle başvuru yapmaktan korkuyor. Korkmadan başvuru yapsınlar” ifadelerini kullandı.    ‘Suç duyurusunda bulunduk’   Ardından söz alan Muhlis Bozdemir, konuyla ilgili suç duyurusunda bulunduklarını söyledi. Üzerlerinde ciddi baskıların olduğunu kaydeden Muhlis şu şekilde devam etti: “Bu mesele 4 ay öncesinde başladı. Beni hala ilçe eşbaşkanı olarak biliyorlar. 4 ay önce bir araç yanıma yaklaşarak, bana dedi ki ‘başkan elini kolunu sallayarak Sultanbey’lide dolaşabileceğini mi sanıyorsun?’ Ardından hakaret ve küfürler ettiler. Aradan bir ay geçtikten sonra tekrardan akşam saat 20.00-21.00 civarında 3 kişi önümü kesti. Onlar bana ‘Bir daha senin HDP’ye gittiğini görürsek başına ne geleceğini sen çok iyi biliyorsun?’ Kim olduklarını sordum. Bana ‘kim olduğumu anlarsın’ dedi. Konuyu arkadaşlarımla paylaştım. Ama kendilerini tanıtmadıkları için suç duyurusunda bulunamadık. Aradan tekrar bir ay kadar zaman geçtikten sonra tekrardan HDP İlçe binasına yakın bir yerde aracımı park ederken 3 genç yanıma geldi. ‘Başkan sana 2 kere mesaj gönderdik, mesajı almadın mı? Bir daha seni HDP’ye giderken görsek, kafana sıkma zamanı geldi’ dediler. Kim olduklarını sordum ama onlar ‘kim olduğumu çok iyi anlarsınız’ dediler.”   ‘Devlet Öcalan’la görüşüyor senle mi? görüşmeyecek’   Bu olaydan bir hafta sonra ise yaşadıklarını anlatan Muhlis, “Saat 11.00 civarından evden çıkmadan önce eşim bir mavi aracın evin çaprazında durduğunu ve kim olduğunu sordu. Komşulardan birisinin misafirlerinin aracı olabileceğini söyledim. Baktım ama aracı göremedim. Daha sonra evden çıktım. Evin orada eşimin bahsettiği aracın durduğunu gördüm. Evin alt kısmında iki sokak aşağısında 3 kişi önümü kesti. Kürtçe konuştu. Tokalaştı. İbrahim diye biri olduğunu söyledi. Gençti. Benle konuşmak istediler. Kim olduklarını sordum ama ‘kim olduğumuz önemli değil’ diye yanıt verdiler. Kendilerini tanımadığımı ve tekliflerini kabul etmeyeceğimi söyledim. Bunun üzerine ‘Devletiz. Milli İstihbarattan geliyoruz. Devlet Sayın Öcalan ile görüşüyor senle mi görüşemeyecek’ dedi. Suçum varsa karakola götürün dedim. Karakolu karıştırmamamı söylediler. Kimliklerini görmek istedim. Uzaktan gösterdiler, okuyamadım. Çok ısrarcı oldular bunun üzerine kendilerinden kurtulmak için hastamın olduğunu ve hastaneye gitmem gerektiğini söyledim. Hastane görüşü benle görüşmek istediler. İmkanımın olmadığını söyledim. Çok ısrar edince olabilir diye söyledim” diye ifade etti.   Daha sonra oradan uzaklaştığını söyleyen Muhlis, ertesi gün kendisine bir telefon geldiğini söyledi.  Muhlis, “Benim değil ailemin can güvenliği tehlikede. Sürekli araçlarla takipler yapılıyor. Yeğenimin evi arama yapılıyor pardon deyip evden ayrılıyor” diye konuştu.    Muhlis ardından kendisine gelen telefonda yaptığı görüşmenin ses kaydını paylaştı.   Muhlis’e gelen telefonun ses kaydında ise şunlar yer alıyor:   “ *İbrahim: Alo   *Muhlis: Efendim   *Başkanım Hayırlı sabahlar   *Muhlis: Hayırlı sabahlar.   *Uyandırmadım inşallah.   *Muhlis: Uyanığım buyurun   *Ben İbrahim dün görüşmüştük ya.   *Muhlis: Hatırlayamadım. Hangi İbrahim.   *Sokakta görüştük ya, İbrahim ben. Sabahleyin görüşmüştük, hastaneye gitmiştin, acelen vardı.  Kahvaltı yapalım. Rahat bir şekilde görüşelim demiştim. Hatırladın.   *Muhlis: Hatırlayamadım   *Koçer değil misin sen?   *Muhlis: Evet.   *Tamam başkanım dün sokakta görüştük ya. 3 tane genç muhabbet ettik ayaküstü. Yeğenim hasta dedin ya. Gel bir çay çorba içelim diyoruz.   *Muhlis: Benim sizle görüşme şansım yok. Beni bu şekilde bir daha rahatsız etmeyin.   *Bu şekilde rahatsız etmiyoruz ki, sen söz verdin çay çorba içelim diye.   *Muhlis: Söz vermedim.   *Çay çorba içelim dedik. Sende tamam dedin.   *Muhlis: Benim çay içmeye ihtiyacım yok. Bu tür şekilde karşıma çıkmayın.   *Karşına çıksak bizim açımızdan bir şey olacağını sanmıyorum. Biz senin iyiliğini düşünerek görüşmek istedik.   *Muhlis: Beni düşünerek kimse bir şey yapmasın. Ben ne yaptığımı biliyorum.   *O zaman devlette çok iyi biliyor ne yapacağını. Sen bilirsin.   *Muhlis: Beni telefonda tehdit mi ediyorsun.   * Tehdit etmiyorum Koçer bey.    *Muhlis: Varsa bir suçum. Devlet memuruysan beni gözaltı yaparsın. Gider savcılığa ifademi de veririm. Suçumu da kabul ederdim.    *Seni seviyoruz ve saygı duyuyoruz.”   ‘Hukuki süreç başlatılmadığı sürece bunun önün alınamaz’   Son olarak konuşan Gülseren kişiler hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu Muhlis’in ailesine ve kendisinin başına bir şey gelmesi halinde sorumlunun kimleri olacağının açık olduğunu vurguladı. Bunun çok yaygın olduğuna dikkat çeken Gülseren, “Gençlere ağırlıklı olarak uygulandığını hepimiz biliyoruz. Biran evvel bu uygulamadan vaz geçilmesini istiyoruz. Çünkü bu uygulama çoklu bir suç. Hem kişileri tehdit ediyorlar hem özel hayatlarına ilişkin müdahale ediyorlar. Özel hayatlarını araştırarak özel hayatın gizliliğini ihlal ediyorlar. Bütün bunlarla birlikte işlenen bir suç var. Bu noktada toplumsal dayanışmanın önemli bir yeri olduğunun altını bir kez daha çizmek istiyoruz. Genellikle bu tür olaylarla karşılaşan kişiler korkarak başvuru yapmaktan çekiniyorlar. Savcılıklara başvuru yapmaktan çekindiklerini görebiliyoruz. Ancak hukuki bir süreç başlatılmadığı sürece bunun önü alınamaz” dedi.