'Bir avuç mutlu azınlığa karşı milyonlar bir araya gelmeli' 2019-02-12 09:06:24   İZMİR - İmralı'da uygulanan tecridin savaş politikalarıyla doğrudan bağlantılı olduğunu ve işçisinden çiftçisine toplumun tüm ezilen kesimlerini etkilediğini belirten HDK İzmir Eş Sözcüsü Ayşe Yılmaz, "Bir avuç mutlu azınlığın dışında hepimizin yan yana gelip karşı duruşu örgütlememiz gerekiyor. Bu yüzden açlık grevleri daha aktif desteklenmeli" dedi.   PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik tecridin kaldırılması talebiyle Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven'in başlattığı açlık grevi 97’nci günü geride bırakırken, Leyla ile aynı taleple cezaevlerinde ve birçok ülkede de eylemler sürdürülüyor. Halkların Demokratik Kongresi (HDK) İzmir Eş Sözcüsü Ayşe Yılmaz, taleplerin kabul edilmesi için daha aktif bir dayanışma ve destek olması gerektiğine dikkat çekti.    'Bütün toplum tecrit ediliyor'   Leyla Güven'in açlık grevinin tecride karşı bir buzkıran rolü oynadığını söyleyen Ayşe, kararlı bir şekilde ilerleyen direnişin sadece Abdullah Öcalan üzerindeki değil Türkiye'de yaşayan tüm halklara uygulanan tecridi kaldırmayı amaçladığını belirtti. Tecridin cezaevlerinde katmerli bir şekilde devam ettiğinin altını çizen Ayşe, "Devlet, bir dönem barış görüşmeleri, çeşitli tartışmalarda ihtiyaç duyduğunda İmralı'nın kapısını açıp, heyetler gönderiliyordu. Ama son dönemde 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra bütün kapılar kapatılıyor, toplum, cezaevleri ve İmralı tecrit ediliyor. Buna karşı bir çıkıştır açlık grevleri. Leyla'nın cezaevinden tahliye edildikten sonra da açlık grevine devam etmesinin nedeni budur. Ezilen kadın, işçi ve emekçilerin özgürleşmesi için savaşın yerine barışın tesis edilmesi için bir eylem biçimi, bir direniştir" ifadelerini kullandı.    Başka seçenekleri olmadığı için tutsakların açlık grevlerine girdiklerini ancak asıl toplumsal alanlarda ses çıkarılması gerektiğinin altını çizen Ayşe, HDK olarak 23 Ocak'ta deklare ettikleri gibi taleplerin insani haklı ve meşru olduğunu ifade etti. Açlık grevlerinin pasif değil daha aktif bir desteğe ihtiyacı olduğunu vurgulayan Ayşe, daha fazla etkinliğin olması gerektiğini dile getirdi.    'Abdullah Öcalan kilit noktadadır'   AKP-MHP iktidarının halklara, işçilere ve kadınlara yaşattıklarının herkesçe bilindiğini ve iktidarın dış politikasının da Kürtlere bakış açısını kanıtladığını belirten Ayşe, "Özellikle Rojava'da yeni yaşamın inşa edilmesi ürküttü. Şu anda bu ülkenin ekonomik olanaklarını oraya yönelterek o alanı işgal etmeye çalışıyorlar. Bunları düşündüğümüzde Kobanê, Rojava ve Efrîn çıkışlarına da baktığımızda elbette Abdullah Öcalan kilit noktadadır. Milyonlar 'o bizim irademizdir' dedi. Bugün en diri güç Abdullah Öcalan ve Kürt halkının önderi olarak kabul görmüş bir liderdir. Dinamik güçler önderlerine kulak veriyor, onun için çok önemlidir” ifadelerini kullandı.    ‘Tecrit işçi, memur, çiftçi, yoksul ve evsiz herkesin sorunu’   Türkiye'deki halkların açlık sınırında yaşarken kaynakların savaş ve “tek adam” iktidarına harcandığını belirten Ayşe, tecridin işçi, memur, çiftçi, yoksul, evsiz herkesin sorunu olduğunu söyledi. Özellikle “sınır dışı harekat” ile adlandırılan savaş sanayine harcanan kaynağa "dur" denmesi gerektiğini vurgulayan Ayşe, şöyle dedi: "Kaynakların istendiği gibi kullanılmasına, halkı yoksulluğa mahkum etmesine, dilenci haline getirmesine toplum olarak itiraz etmeliyiz. Bu sadece tecride karşı bir yürüyüş değil toplumsal hareketin canlanarak 'dur' demesi gerekiyor. Bir işçinin cebinden çıkan paranın nereye gittiğini bilmesi gerekiyor. Bir ekmek aldığında bile verdiği verginin kaç mermi ettiğini, kimlerin üzerine yağdığını bilmesi gerekiyor. Biraz buralara da baktığımızda bir avuç mutlu azınlığın dışında hepimizin yan yana gelip karşı duruşu örgütlememiz gerekiyor."