Katliam siyasetine karşı biraraya geldiler: Vazgeçmiyoruz 2019-02-10 15:30:58   İSTANBUL - "Katliam siyasetine karşı adalet isteyenler: Vazgeçmiyoruz" konulu panelde söz alan aileler ve katliam tanıkları, Leyla Güven ile tutsakların eylemini selamladı, birlikte mücadelenin önemine dikkat çekti.    10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği, Suruç Aileleri İnisiyatifi, "Katliam siyasetine karşı adalet isteyenler buluşuyor: Vazgeçmiyoruz" diyerek Taksim'de panel gerçekleştirdi. İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Devrimci İşçi Sendikası (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikası (KESK), Türk Mühendisleri ve Mimarları Odaları Birliği (TMMOB) panele destekleyici kurumlar olarak katıldı. Panele CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, HDP Milletvekili Murat Çepni'nin yanı sıra bir çok kişi katıldı. DAİŞ saldırılarında yaşamını yitirenler anısına bir dakikalık saygı duruşunun ardından açılış konuşmasını Suruç Aileleri İnisiyatifi Adına Yoldaş Aydın gerçekleştirdi.    'Katliam siyaseti'   Sadece kendi acısını yaşayan ve kendi acılarını memleket meseleleri haline getiren insanlar olmadıklarını söyleyen Yoldaş "Bu katilamardan birinci derecede etkilenen insanların sayısı yüzbinleri buluyor. Çok sayıda insanın yaşamını etkileyen bir süreç. Düğüne de saldırıyor, barış mitingine saldırıyorlar, Kobani'ye yardıma gidenlere de saldırıyorlar. Bu süreci nasıl tanımlayabiliriz. Bunun üzerine epey düşündük. Katliam vahşet, barbarlık, terör bunun bir siyasetle buluştuğunu görebiliyoruz. Siyasi ilişkileri de değiştiren geliştiren bir süreç yaşandı. Biz katliam siyaseti olarak tanımladık bunu. Adalet mücadelesi olduğu kadar barış mücadelemizden de vaz geçmiyoruz" dedi.    Ardından konuya ilişkin hazırlanan kısa sinevizyon izletildi.   'Toplumun vicdanı haline gelen açlık grevlerini selamlıyorum'   Panelin 1'inci oturumu "Yaşadık" başlağıyla gerçekleştirildi.  Suruç Aileleri İnisiyatifi, adına söz alan Suruç katliamında yaşamını yitiren Çağdaş Aydın'nın babası Fethi Aydın, konuşmasına açlık grevlerini selamlayarak başladı. Fethi "Şuanda toplumun vicdanı haline gelen açlık grevleri var. Açlık grevleri 100'cü gününe giriyor. Özellikle toplumun vicdanı haline gelen ve Avrupa dahi birçok yerde devam eden açlık grevlerini selamlıyorum" diye konuştu. Suruç katliamı sırasında yaşadıklarını anlatan Fethi, katliamlara karşı neler yapılması gerektiğini sordu. Mahkeme süreçlerinde binlerce kilometre yol giderken mahkeme önlerinde onlarca polisin ve güvenlik önlemi karşılandıklarını dile getiren Fethi, "Acılı ailelere saldırılıyor. Yani Biz ölmedik diye bizi öldürmeye çalışıyorlar. Bu katliam siyaseti değil de nedir. Biz çocuklarımızın hayallerini gerçekleştirmek için mücadele etmeliyiz. Onların yaşamları bizim mücadele kaynağımızdır" şeklinde belirtti.   'Rojava Devriminin buradaki gençlikle bütünleşmesinden korktular'   Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) adına konuşan Okan Danacı, gençleri oraya götüren şeyin Rojava Devrimi olduğunu söyledi. Devrimle kucaklaşmak istediklerini ifade eden Okan, şöyle konuştu: "Kobani'de muazzam bir direniş gerçekleşti. Düştü düşecek denildi. Ama düşen ve kayıp eden AKP oldu. Tıpkı 68'de Denizlerin Hakkari'de kurdukları köprü gibi. Bizde bunun bir sorumluluk olduğunu düşündük. Bizim de Rojavada olmamız gerektiğini düşündük. Kentin savunması da bir Rojava Devrimini sahiplenme olduğunu biliyorduk. Çağrı yaptığımızda yüzlerce kişi gelmek için başvuru yaptı. Rojava Devriminin buradaki gençlikle bütünleşmesinden korktukları için saldırdılar. Rojava Devrim'inin etkisi gittikçe bu topraklarda hissedilmeye başlandı."   10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği Başkanı Mehtap Sakinci Coşgun da katliamın ardından yaşanan hak ihlallerini konu alan görselleri sundu. İnsanlığı hedef almış hiçbir katliamı unutmayacaklarını vurgulayan Mehtap, unutturmanın yaşıyor olmanın ve geride kalanlar olarak sorumluluklarının olduğunu ifade etti.      'Ortak mücadele gerekli'   Ankara Barış Mitingi Çağrıcılarından KESK Eşbaşkanı Mehmet Bozgeyik de AKP'nin 16 yılda izlediği ayrımcı ırkçı tekçi bir zihniyet olduğunu bu zihniyetin halklar arasında derin bir ayrım getirdiğini vurguladı. AKP'nin Ortadoğu'da yürütmüş olduğu savaş politikalarına itiraz eden insanların hedef haline geldiğini dile getirildiğini ifade eden Mehmet, "7 Haziran seçimlerinden önce bu günkü başkan dedi ki '400 milletvekili vermezseniz kaos olur' yine Cizre, Silvan,  Hakkari, Silopi'de halka dönük sokağa çıkma yasakları vardı. Oralarda birçok sağlık emekçisi yaşamını yitirdi. Türkiye'deki muhalif kesimlerde bu süreçten doğrudan etkilendi. O dönem savaş karşıtı politikaları hayata geçirmek isteyenler bu ülkede vatan haini ilan ediliyordu. Bizde bu savaş politikalarına itiraz ederek 10 Ekim'de bir miting düzenledik. Barış isteyen olarak gerçekleştirdiğimiz mitingimiz hedef haline geldi" diye ifade etti. Savaşa karşı mücadele edilmemesi halinde Türkiye'nin daha büyük bir karanlığa sürükleneceğini belirten Mehmet, ortak mücadelenin gerekli olduğunu söyledi.   '5 Haziran katliamı çözülmezse, Suruç, 10 Ekim çözülmez'   5 Haziran Katliamında yaralanan Lisa Çalan ise cezaevinde açlık grevinde olanlara ve Leyla Güven'e selam gönderdi. Suruç ve 10 Ekim katliamları sonrası görüntülere bakamadığını belirten Lisa, şöyle konuştu: "Yer yer bir araya gelebildik. Ama hiçbir zaman ortaklaşamadık. Ne yazık ki 5 Haziran katliamı yeterince gündemleşmedi. Hiç birimiz orada yaşamını yitirenleri yaralıları tanımıyoruz. Orada sadece 5 Haziran yaşanmadı. Devamında yaşanan katliamlar oldu. Suruç, Cizre, Nusaybin Sur, Silopi yaşandı. Bu katliamlar belkide Kürtlerin adalete olan inancını yitirmesine neden oldu. Çok fazla katliamlar gördük. 5 Haziran onlardan bir tanesiydi. Her zaman söylüyoruz. 5 Haziran davası çözülmezse, Suruç çözülmez, Ankara çözülmez çünkü başlangıç noktası 5 Haziran'dı. Elbette direniyoruz, direndik. Ama hala acılarımızla birbirimizle yüzleşemedik. O anlamda burada olmak çok önemli. Bir arada olmak çok önemli."   'Bombacıyı gördüm'   10 Ekim katliamda yaşamını yitiren Turistlerin rehberi Sibel Şatıroğlu da şunları ifade etti: "Bombacıyı gördüm. Benim hafızamda kayıp olan birkaç saniye zamanım var. Doktorlar o zamanı hatırlamamı istemiyor açıkçası. Hep bir İŞİD profili vardır. Sakallı siyah elbiseli falan. Benim gördüğüm son derece Avrupai temiz giyimliydi. Tek şansım şu oldu. İlkinde patlatamadı. İkincisinde pimi çekme hareketini gördüm. O sırada kaçın diye seslenmişim."   Antep katliamında yaşamını yitiren Orhan Yavuz'un babası Kasım Yavuz ise adalet ve barış istediğini belirtti.   'Hep beraber türkü söyleyelim'   "Gördük" başlığı ile devam eden 2'nci oturumda ilk sözü Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı aldı. Dayanışmanın çok kıymetli olduğunu söyleyen Şebnem, "Bunları nasıl daha zenginleştirebiliriz. Eren Keskin'in söylediği gibi soykırımlar ülkesinde yaşıyoruz. Bu soykırımlarla yüzleşemediğimiz için bu katliamlarla karşılaşıyoruz. Bizi hareketsiz bırakan bir süreç bizi katletmeye devam ediyor. Bu süreçlere dair tanıklıkları paylaşan tüm dostların paylaşımları çok kıymetli. Özellikle 2015-2016 bizim yaşamımızda bombalamalarla farklı bir boyutta katliamları gündemimize getirdi. 5 Haziran katliamının yeterince gündemleşmediğini söyleyen bir arkadaşımız vardı. Aslında bizde çalışmalarımıza Suruç katliamından başladık. Biz bu sürece müdahil olurken ancak Suruç'la başlayabildik. 2016 süreci var. 2016'da çok daha ağır ve ardı ardına gelen ağır bombalamarla karşı karşıya kaldık. Bütün katliamların hemen ardından yayın yasağı getirildi. Bu tabloyu bir bütün olarak okumak gerekiyor. Sokağa çıkma yasaklarıyla birlikte çok sayıda gencin ölümüyle karşı karşıya kaldığımız bir dönemi yaşadık. Bunun yanı sıra özellikle çatışma sürecinin yeniden başlatılmasıyla birlikte yeniden binlere doğru tırmanan ölümlerle karşı karşıya kaldık. Özellikle siviller yoğunluklu olarak ölmeye başladı" diye ifade etti.   'Hep beraber türkü söyleyelim'   Sokağa çıkma yasakları, ölümlerin ve şehirlerin göbeğinde patlayan bombaların herkesin evlerine kapatmaya zorladığına dikkat çeken Şebnem, şunları vurguladı: "Bizi aslında evlerimize doğru kapatmaya zorladı. Bakın ancak üzerinden üç yıl sonra bir araya gelebildik. Bunun nedenlerini kendimize sormak gerekiyor. Neden artık sokakta değiliz biz. Bir gecikmeyle birlikte Suruç Spikososyal Dayanışma Ağı oluşturduk. Özellikle böyle bir dayanışma ağı oluşturmak hepimiz için kıymetliydi. Dayanışma ezilenlerin inceliği. Öyle güzel tanımlandığında bizim hayatımıza da güzelliklerle yansıyacağını ön görmek mümkün. Peki ne yapabildik biz. Biz bu ağı yeterince yaygınlaştırabildik mi. Binlere varan katliama uğramış insanlar olmasına rağmen 2015 yılında bu ağa başvuru sayısı 255 kişi olmuş sadece. Biz yeterince duyuru yapamadık. Bizim eksikliğimiz. Dayanışma çok önemli çünkü tek başına başa çıkamayabiliriz. Profesyonellerden de yardım almak gerekir. Bu gelecek için gerekli, bu sokağı tekrar ele geçirmek için gerekli. Hayata müdahil olmak için gerekli. Onun için ben diyorum ki hep beraber türkü söyleyelim."   Avukat Kazım Bayraktar da bu katliamların hiç birinin faili artık meçhul olmadığını dile getirerek, "Katliamların failinin siyasi iktidardır demiyorum. Bunu zaten biliyoruz. Fakat tetikçilerin yanında kamu kurumları dediğimiz devlet kurumları içindekileri, onların iş birlikçileri söylüyorum. Artık meçhul değil. Şöyle basit bir çalışma yaptığımızda da isim isim artık biliyoruz" diye belirtti.    Panel 3'üncü oturum olan "Vazgeçmiyoruz" başlığı altında HDP Milletvekili Oya Ersoy, Gazeteci Arzu Demir ve Yazar Erdoğan Aydın konuşmalarıyla devam ediyor.