Siyasetin kadın hali ve 29 yıl 3 ay hapis cezası! 2019-02-03 09:03:03   Şehriban Aslan   DİYARBAKIR - Sebahat Tuncel ve Gültan Kışanak’a verilen toplam 29 yıl 3 ay hapis cezası, "bağımsız olmayan mahkemelerin formalite icabı yapıldığı ve önceden hazırlanan kararların okunduğu" tepkilerine neden oldu. Duruşma boyunca haklılığının arkasında duran Gültan’ın ayrılırken sarf ettiği “Halkın olanı tekrar halka emanet edin” sözleri “Adalet Mülkün Temelidir” salonuna asılı kaldı.    Dün Malatya 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde Gültan Kışanak ve Sebahat Tuncel’in duruşması görülürken mahkemenin formalite icabı yapıldığı ve kararın önceden hazır olduğu izlenimleri edinildi. Fakat mahkemede Gültan yaptığı savunma ile salondaki herkese bir kez daha Kürt kadının ne kadar mücadeleci olduğunu ve ne olursa olsun asla hiçbir şeyden geri adım atmayacağını gösterdi.   Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak ile aynı yılın Kasım ayında tutuklanan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’in yargılandığı davanın 12’nci duruşması Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Bir önceki celsede hazır bulunmalarına karar verilen kadın siyasetçilerden Gültan Kışanak duruşmaya katılırken, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması talebiyle 20 gündür süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde olan Sebahat Tuncel ise, sağlık sorunlarından dolayı katılamadı. Kadın siyasetçilere, birçok siyasetçi dostu ve arkadaşı da duruşmada bulunarak destek verdi.    ‘Bizde üst düzey yoktur’   Duruşmaya, saatinde yetişebilmek için yolculuk sabahın çok erken başladı. Sabah 09.30 gibi adliyeye giriş yapan katılımcılar, 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin önünde bir araya geldi. Sebahat ve Gülten’in yakınlarının yanı sıra Diyarbakır’dan gelen HDP’li vekiller de duruşma salonuna alındıktan sonra kapı kapatıldı ve çoğunluğu kadın olan katılımcılar bekletildi. Ancak duruşma prosedürünün işlemesi için bir de gazetecilerin salona alınması ve duruşmayı izlemesi gerekiyor derken, polis kendi belirlediği iki gazeteciyi de alıyor içeriye.    “Bizde gazeteciyiz Diyarbakır’dan geliyoruz” çıkışımız ise “önce üst düzeyler alınacak” söylemiyle havada kaldığı sırada kalabalıktan yükselen bir kadın sesi, “Bizde üst düzey yok herkes aynı” yanıtı veriyor. Bu sırada kapanan kapının ardından üst araması dayatılan vekillerle polis arasında yaşanan tartışmaya pür dikkat kesiliyor.    Sevinç ama buruk bir sevinç...   Herkes Sebahat’ın katılacağını fakat Gültan’ın katılamayacağını düşünürken, Sebahat’ın açlık grevi eylemi ve rahatsızlığı nedeniyle mazeret sunduğu ve Gültan’ın katılacağı haberi geliyor. Buruk bir sevinç yaşayan katılımcılar salondaki yerini alırken, iki jandarma eşliğinde Gültan’da duruşma salonunda beliriyor. Mahkeme heyeti karşısında dik duruşundan taviz vermeyen Gültan, katılımcıları yüzündeki tebessümle karşılıyor ve salondaki kasveti esprileriyle dağıtıyor adeta.    Haklılığın getirdiği duruş ve kararlılık!   11 duruşmadan sonra duruşma salonunda bulunan Gültan, yöneltilen suçlamaları tek tek sakin ve kendinden emin, ayrıntılı bir şekilde cevaplamadan önce herkese Sebahat’ın selamını iletiyor. Daha sonra suçlamalara yanıt veren Gültan, takıldığı kimi yerlerde “O kadar çok ki karıştırmamak mümkün değil” diyerek takılıyor mahkeme heyetine. Sakinliğini bozmadan sayfaları karıştırmaya devam eden Gültan, suçlamaları yanıtlarıyla çürütürken, stajyer hakimlerin savunma karşısındaki şaşkınlığı ise yüzlerine yansıyor. Suçlamaları Gültan detaylı bir şekilde açıklarken, solandakilerin arasında “Bu mu suçlama? Ne var bu dosyada boşuna tutuklu?” tepkilerine neden oluyor.    ‘Devlet benden özür dilemeli’   İki aranın ardından Diyarbakır E Tipi Cezaevi önünde 12 Eylül’e dair yapılan etkinlikteki konuşmasının kendisine suç olarak döndüğünü gören Gültan, “Diyarbakır Zindanı’nda neler yaşadığımı herkes bilmez sürekli de anlatan biri değilim. Bülent Arınç kıyıdan köşeden yaşadıklarımı duymuş, ‘ben o kadının yerinde olsaydım bunca yaşadıklarımdan sonra dağa giderdim’ demiş. Ben bir yere gitmedim burada dik durdum ve yaşadıklarımın üstüne gittim. ‘Çözülmesi gereken bir sorun var’ dedim ve elimi taşın altına koydum. Ama elimi taşın altına koydum diye, ‘insanlar ölmesin, barış olsun’ dedim diye cezaevinde tutuluyorum. O cezaevinde onca şey yaşadım devletin benden özür dilemesi gerekirken, kalkmış suçlama yapıp önüme koyuyor. Bunları asla suç olarak kabul etmiyorum. Devlet 12 Eylül vahşeti ile yüzleşmediği sürece asla hiçbir sorunu çözemez. Benim yan odamda bulunan bir erkek arkadaşın dövülerek işkence ile öldürüldüğü feryatlarına tanık oldum” dediği anlarda sözleri boğazında düğümlendi. Kısa bir duraksamadan sonra “Orada yaşadıklarım kolay değildi. O vahşeti burada bir daha yaşattınız bana. Anlatınca yüreğimde bir sızı hissediyorum, tekrar tekrar hatırlamak çok kolay olmuyor. Akla mantığa sığmayacak işkenceler vardı” şeklinde devam eden sözlere mahkeme başkanı, savcı ve tüm salon pür dikkat kesiliyor.   Gültan, yaptığı savunma ile neredeyse mahkeme salonunda bulunan herkesi ikna etmiş gibiydi. Herkeste, mahkemeye dair belirsizlik olsa da aslında bir yandan da umutlarını koruyordu.   ‘Mahkeme baskısı altında savunma yapıyoruz’   Bir aranın ardandan daha mahkeme heyeti, duruşmaya katılamayan Sebahat’e ve avukatlarına ek süre vermeyeceğini ancak Pazartesi gününe kadar süre tanıyabileceğini belirtiyor. Ek süre isteyen avukatların “50 dosyalık bir suçlama için Pazartesi’ye kadar biz ve müvekkilimiz nasıl hazır olur? Avukatları Diyarbakır’da, müvekkilimiz Kocaeli’nde mahkeme ise Malatya’da. Sabahtan beri anlatmaya çalıştığımız budur iki günde yetişemeyeceğini ısrarla söylememize rağmen kalkıp bizi ‘ya bugün savunma yaparsınız ya da Pazartesi’ diye zorluyorsunuz. Müvekkilimiz savunmasını yapmadan neyin savunmasını yapacağız” itirazları salonda yükselmeye başlıyor. Sebahat’ın avukatları ısrarlı bir şekilde sürecin uzatılmasını talep ederken, Gültan’ın avukatları ise yapılanın doğru olmadığını şu an mahkeme zoruyla müvekkillerini savunduklarını ve bunun hukuka aykırı olduğuna dikkat çekiyor.    ‘Halkın olanı tekrar halka emanet edin’   Tekrar ara verilmeden önce Gültan’ın dönüş için uçak biletinin olduğunu ve dönmesi gerektiği belirtiliyor. Salondaki katılımcılara gülümseyerek dönen Gültan,  giderken HDP’nin Diyarbakır Büyükşehir Belediye eşbaşkan adaylarına, “Amed’deki tüm ilçeleri alın, halkın olan belediyeleri tekrar halka emanet edin” diye sesleniyor.    Hazır olan kararı okumakta zorlanan bir heyet!   Mahkemenin sürekli verdiği aralar ise salondakilerin aklına, “Belli olan bir karar var ama acaba mahkeme heyeti de bu kararı tasvip etmediği için mi söylemekte zorluk çekiyor. Ondan mı bu kadar uzatıyor. Avukatların talebi zaten belli neden sürekli ara veriliyor” sorularını getiriyor. Yapılan savunmaların ardından mahkeme heyeti saat 19.26’da ara verirken, kararını saat 21.30’da açıklanacağını belirtiyor.    Var olan bir karar neden açıklanmaz sorusu akıllara bir daha gelirken, mahkeme heyetinin ılımlı yaklaşımları ve Gültan’ın yaptığı savunmadan sonra algıların biraz da olsa değiştiği yansısa da salona; yağan cezalara ilişkin yargının ne kadar bağımsız olmadığı ve mahkemelerin formalite icabı yapıldığı bir kez daha gözler önüne seriliyor.    Mahkemede dikkat çeken bir diğer nokta ise Gültan’ın yargılandığı 50 dosyalık suçlamaların yarısının kadına dair yapılan etkinlik ve çalışmalar olması.