Hukuk örgütlerinden çağrı: İmralı’daki tecride karşı adımlar atılmalı 2019-01-25 14:39:30   İSTANBUL - İmralı tecridine ve cezaevlerindeki açlık grevi eylemlerine dikkat çeken hukuk örgütleri, “İmralı’da uygulanan ve usule aykırı tecride, en azından yasal temsilci ve avukatları ile yasa yolu başvurularını  kullanılabilmesini sağlayacak görüşme ve iletişimin sağlanması, bu konuda adımlar atılmasıdır” dedi.    Özgürlükçü Hukukçular Platformu (ÖHP), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Demokrasi İçin Hukukçular (DİH), İnsan Hakları Derneği (İHD), Katılımcı Avukatlar, Özgürlükçü Demokrat Avukatlar ile Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV), İHD İstanbul Şubesi’nde düzenlediği basın toplantısı ile 200’ü aşkın tutuklu tarafından cezaevlerinde devam eden süresiz-dönüşümsüz açlık grevlerine ve İmralı tecridine dikkat çekti.    Toplantı da ilk olarak Avukat Bahri Belen konuştu. Ülkedeki hukuk sorunlarının çıkış noktasının çifte standartlı hukuk anlayışı ve uygulamaları olduğunu dile getiren Bahri, “Leyla Güven’in ve birçok mahpusun açlık grevine başlamalarının sebebi, çifte standartlı hukuk uygulamalarıdır. Sayın Öcalan’ın İmralı’daki tecridi mevcut anayasal sistem içerisinde hukukun farklı ve yanlış anlaşılmasından kaynaklıdır” diye konuştu.   ‘Yaşam hakkını ortaya koydu’   Ardından hukuk örgütlerinin ortak açıklamasını Avukat Yıldız İmrek yaptı. Yıldız, Leyla’nın hukuksuzluğa ve yasa tanımazlığa karşı iktidarın, muhalefetin, hukukçuların müdahale etmesi, halkın da görüp duyması için yaşamını ortaya koyduğunu ve bu nedenle açlık grevine başladığını dile getirdi. Yıldız, “Leyla Güven'in açlık grevi 80'inci güne ve yaşam sınırına dayandı. Şimdi birçok seçilmiş de açlık grevine başlıyor; hukuk için adalet için. Milletin vekili Leyla Güven, yüzlerce mahpusla birlikte Abdullah Öcalan'a, İmralı adasında uygulanan yasaya aykırı tecridin, Guantanamo rejimine dönüşen infaz uygulamasının yasadışılığına, hukuka aykırılığına ve insanlığa aykırılığına dikkat çekmek için kendi yaşam hakkını ortaya koydu” dedi.   İmralı rejimi yasalara aykırı’   “Sayın Öcalan’a uygulanan İmralı infaz rejimi, uzun süredir uygulanan tecrit, ceza hukuku sistemlerine; bu ülkede uygulanan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanuna da aykırıdır” diyen Yıldız devamında şunları söyledi: “Çünkü; 5275 sayılı Yasanın 2. Maddesine göre; ‘Ceza ve Güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz’. Aynı maddede hükümlülerin; ‘Irk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet veya sosyal köken ve siyasi veya diğer fikir yahut düşünceleri ile... Diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılmaksızın...’ Uygulama yapılacağı düzenlenmiştir.     Sayın Öcalan ile ilgili İmralı’da infaz rejimi tamamıyla farklıdır ve bu yasal düzenlemeye aykırıdır. İmralı’daki infaz ve tecrit bu yasaya aykırı olduğu kadar, Anayasaya da, eşitlik, hukuk devleti ilkeleri ile temel hak ve özgürlükler sisteminin ulusal üstü sözleşmelere atıf yapan AY. 90/son maddesine de aykırıdır. Bu atıfla İHAS 3. maddeye göre; hükümlüye hangi ceza nedeni ile ilgili olursa olsun ‘gayri insani yahut haysiyet kırıcı’ bir ceza infazına ve muamelesine tabi tutulamayacağını, yine sözleşmenin ‘özgürlük ve kişi güvenliği, hakkı’ ile ilgili 5/1a bendine göre mahkumiyet üzerine, usulü dairesinde hapsedilmesini’ amirdir.”   ‘Adaletin kurulduğu demokratik bir toplum’   “Milletinvekili Leyla Güven gibi biz hukukçular da; Abdullah Öcalan ile ilgili ailesi, yakınları, avukatları ve verilen ceza nedeniyle tayin edilen ‘yasal temsilcisi’ ile görüşmesinin, iletişiminin engellenmesi şeklinde uygulamaya varan tecridin, infaz yasasına, AY ve İHAS’ne aykırı olduğunu görüyor ve tespit ediyoruz” diyen Yıldız, “Ceza hukuku disiplinleri; ceza kanunları, ceza muhakemesi kanunları ve infaz kanunları ile bir bütündür. Bu kanunlar bütünü ve uygulaması oradaki devletin, otoriter mi yoksa hukuk devleti nitelikli mi olduğunun göstergesidir. Anayasamız, bağlı bulunduğu uluslararası sözleşmeler ve ceza infaz yasamız tutuklulara ve hükümlülere kişi güvenliği ve özgürlüğü ile insan haklarına uygun bir sistemi uygulamayı zorunlu kılmaktadır. Biz hukukçuların ‘bir rüyası’ var: Hukuk güvenliği sağlayan, özgürlükleri güvenceleyen, adil ve etkin yargının işlediği, adaletin kurulduğu demokratik bir toplum” dedi.   ‘Sesleri her gün daha gür çıkacak’   Açıklamada imzası bulunan hukuk örgütleri olarak başta Abdullah Öcalan ve diğer tutsaklar için “insan haklarına dayalı hukukun” işlerlik kazanması gerektiğinin altını çizen Yıldız, “İmralı’da uygulanan ve usule aykırı tecride, en azından yasal temsilci ve avukatları ile yasa yolu başvurularını  kullanılabilmesini sağlayacak görüşme ve iletişimin sağlanması, bu konuda adımlar atılmasıdır. Bunlar yapılmalıdır ve yapılması konusunda adımlar atılmalıdır ki, hak ve hukuk için en temel yaşam hakkını ortaya koyan Leyla Güven ve diğer açlık grevine başlayan insanlar da, böyle bir eyleme ihtiyaç duymasın. Biz  hukukçuların/avukatların ülkemizde hukuk, özgürlükler ve adalet rüyası, bunlar kazanılıncaya kadar bitmeyecek, sesleri her gün daha gür çıkacaktır” şeklinde konuştu.    ‘Düşüncelerimiz tecrit altında’   ÖHP Eşsözcüsü Avukat Serhat Çakmak da İmralı’da başlayan ağır tecrit koşullarının sadece Abdullah Öcalan’a uygulanan bir durum olmadığını dile getirerek, “İmralı’daki tecritle birlikte sokağa çıkma yasakları, barış sürecinin bozulması ve ağır hak ihlallerinin yaşandığı bir dönem yaşandı. Ülke de bu sürecin sonunda bir tecridi yaşar demiştik. İmralı ile birlikte muhalif kesimde olan insanlar yaşamakta. Belki dışardayız özgürüz ama düşüncelerimiz tecrit altında. Eğer gerekli tedbirleri alabilseydik ülke olarak ağır tecrit altında olmazdık. Mahpusların açlık grevine bedenini yatırması sürecine de gelmemiş olurduk. Ağır tecridi ortadan kaldırabilmek için yaşamlarını ortaya koymazdı. Tecridin kaldırılması tüm ülkenin toplumsal barış ve huzura kavuşması için elzemdir” diye konuştu.    ‘Özgürlükleri savunmaya devam edeceğiz’   TOHAV Eşsözcüsü Rengin Ergül de açlık grevine başlayanların tek talebinin İmralı tecridinin kaldırılması olduğunu ifade ederek, “Bir kişinin temel hak özgürlükleri pazarlık konusu yapılamaz. Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılmasını talep ediyoruz. Bunu pazarlık konusu haline getirmeyeceğiz hukukçular olarak. Müvekkillerimizin taleplerinin savunucusuyuz. İfade özgürlüğü kapsamında bedenlerini açlığa yatırdılar. İnsan hakları hukukuna aykırıdır Öcalan’a uygulanan tecrit. Müvekkillerin temel hak ve özgürlüklerini savunmaya devam edeceğiz” dedi.    İHD yöneticisi Avukat Fırat Vural da İHD olarak yaşam hakkını savunduklarını dile getirerek, Pazartesi günü Adalet Bakanlığı’na yazı yazarak, tecridin kaldırılmasını talep edeceklerini belirtti.