Dün Şule Çet bugün Rojin: Katillerin sokakta dolaşmasına izin veriyorlar
- 23:16 17 Kasım 2025
- Siyaset
ANKARA - DEM Parti Milletvekili Çiçek Otlu, “Dün Şule Çet'i katledenlere adli kontrol ile izin verenler şu anda da Rojin’in katillerini sokakta dolaşmasına izin veriyorlar” diyerek bütçede İçişileri Bakanlığına tepki gösterdi.
Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda 2026 yılı İçişleri Bakanlığı bütçesi görüşüldü. GÖrüşmedeHalkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri Çiçek Otlu ve Ceylan Akça sırasıyla söz aldı.
27 Eylül 2024’te Wan’da şüpheli şekilde yaşamını yitiren Rojin Kabaş dosyasının “bilinçli biçimde karartıldığını” söyleyen Çiçek Otlu, “Rojin Kabaiş'in meselesinde ne yapmaya çalışılıyor? Tabii ki de Adli Tıp Kurumu'nun açtığı dosya var. Bu dosyada 'darbe yok', 'boğulma var' denildi. Adli Tıp Kurumu'nun raporuna göre Rojin Kabaiş katledilmemiştir. Ama bir yıl boyunca bu rapor saklandı” dedi.
‘Kimi korumaya çalışıyorsunuz?’
Çiçek Otlu, adalet arayan Rojin Kabaiş’in ailesinin de tehdit edildiğini belirterek, “İki erkeğin DNA'sı olduğu söylendi ve Rojin'in ailesinin, Rojin Kabaş Adalet Komisyonları ve kadın örgütlerinin mücadelesiyle bu olayın şüpheli bir kadın ölümü olmadığı, iki erkek tarafından katledildiği anlaşıldı. Yani herkes biliyor ki bu kadını birisi katletti. Ailesi tehdit ediliyor. Neden tehdit edildiğini merak ediyoruz. Kim katletti Rojin’i? Kimi korumaya çalışıyorsunuz? Adli Tıp Kurumu neden bir yıl boyunca raporu gizledi? Bir soruşturma açtınız mı? Hayır, açmadınız. O nedenle katillerin açığa çıkarılmasını, bu tarzdaki raporları gizleyenlerin acil açıklanmasını istiyoruz” diyerek tepki gösterdi.
‘Adalet mücadelesi sokakta sürecek’
Adalet mücadelesinin sokakta süreceğini vurgulayan Çiçek Otlu, “Ayrıca bizim bakımımızdan bu adalet mücadelesi sokakta devam edecek. Dün Şule Çet'i katledenlere adli kontrol ile izin verenler şu anda da Rojin’in katillerini sokakta dolaşmasına izin veriyorlar. Buna kadın örgütleri olarak Rojin Kabaiş Adalet Komisyonları olarak adalet mücadelemize devam edeceğiz” diye kaydetti.
‘Kadınlar evlerine giremiyor’
Söz alan Ceylan Akça, Amed’in Sûr ilçesinde kadınlara, halka ve esnafa yönelik sistematik tehdit ve saldırıların devletin gözü önünde sürdüğünü söyledi. Ceylan Akça, iki hafta önce Sûr’un Banoğlu Mahallesi’nde 3 kadının yaşadığı eve sarıklı ve cübbeli bir grubun girerek “Buradan gitmezseniz sizi öldürürüz” dediğini belirterek şunları aktardı: “Bu kadınlar iki haftadır evlerine giremiyor. ‘Geçici olarak kaldığımız yerin aydınlatması önemli. Kendi evimize gidemiyoruz, taşınacağız’ diye mesaj gönderdiler. Çarşı Karakolu’na birkaç metre uzaklıktaki evlerinden taşınmak zorunda kaldılar.”
‘90’lar hafızası canlandırılmaya çalışılıyor’
Ceylan Akça, Sûr’da yaşayan başka bir yurttaşın evinin penceresine hayvan omurgası asılarak tehdit edildiğini; geçen yıl bir kafeye ‘Buradan gitmezseniz sizi yakacağız’ denilerek ateşli silahla saldırıldığını hatırlattı. Mahalle duvarlarına sıkça “Ya şeriat ya ölüm” yazıldığını belirterek şöyle devam etti: “90’lar nostaljisiyle belli bir hafıza canlandırılmaya çalışılıyor. Bunu yapanlardan bazıları yakın zamanda Suriye’de, Suveyda’da Dürzî öldürürken çatışmalarda hayatını kaybetti. Şimdi bunların bir grubu Diyarbakır bağlarında kuyumcuları haraca bağlıyor.”
‘Sûr’daki çetelerin bir kısmı Suriye’de radikal yapılara katılmış kişiler’
Kendisini “selefi” olarak adlandıran grupların 2015 sonrası çatışmalı süreç, deprem, pandemi ve otoriterleşme ortamında büyüdüğünü belirten Ceylan Akça, şu değerlendirmelerde bulundu: “Burada en çok kullanılan kelime ‘selefi’. Size de ‘selefi’ dediler. Bu çetelerin adı Selefiler. 2015 sonrası; çatışmalar, demografiye müdahale, deprem, pandemi ve otoriter rejimin artmasıyla tıpkı mantarların karanlık ve nemli ortamda üremesi gibi uygun koşullar sağlandı. Küresel organize suç endekslerinden bahsedildi ama bize göre en büyük endeks malum şahıs. Fotoğrafı varsa bir kriminal örgütün parçasıdır.”
‘Yoksulluk çeteler tarafından araçsallaştırılıyor’
Ceylan Akça, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu tablo, otoriter rejim ve sivil toplumun kapatılmasının yanı sıra bütçenin dağıtılma biçiminin de yoksulluğu ve eşitsizliği büyüttüğünü gösteriyor. Bu çeteler, özellikle gençleri uyuşturucu ve silahla kendi çeperlerine çekiyor. Yoksulluğa karşı bütünlüklü bir müdahale gerekiyor. Belediyeler yerel kaynaklarını özgürce kullanabilseydi, çetelere Ankara’dan değil, Diyarbakır’ın merkezinden müdahale edebilirdik.”







