Dış İlişkiler Komite üyesi Leyla Arzu İlhan: Maxmur halkı büyük direniyor 2021-09-06 09:01:32   Habibe Eren   İSTANBUL- Maxmur Dış İlişkiler Komitesi üyesi Leyla Arzu İlhan, ambargo, Türk devletinin saldırıları ve bölgede diriltilen DAİŞ çeteleri ile saldırıların dört koldan sürdürüldüğüne dikkat çekti. Leyla, “Saldırılara karşı halkımız her zaman direndi, şimdi de büyük bir direnişin içinde” diyerek, uluslararası kurumlara sessiz kalarak suça ortak olmayın çağrısı yaptı.   Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Şengal’e düzenlediği hava saldırılarının ardından Federe Kürdistan Bölgesi’nde bulunan ve Birleşmiş Milletler (BM) kontrolünde olan Maxmur Kampı’na yönelik Silahlı İnsansız Hava Aracı (SİHA) ile bombardımanda bulundu. Son süreçte Maxmur’a yönelik hava saldırıları artarken Maxmur halkı uluslararası kamuoyunun duyarsızlığına tepkili.   Maxmur Dış İlişkiler Komitesi üyesi Leyla Arzu İlhan ulus devletlerin kurduğu hegomonik kurum ve kuruluşlara inançlarının kalmadığını belirterek, topyekün mücadele çağrısında bulundu.    ‘Her yerde özgür ve irade sergileyen Kürt’e saldırılıyor’   Maxmur ve Şengal’in Türkiye tarafından sistematik olarak bombalandığını belirten Leyla, söz konusu saldırıların genel soykırım konseptinden ayrı ele alınamayacağını vurguladı.  “Türk sömürgeci devleti her yerde özgür ve irade sergileyen Kürde saldırıyor” diyen Leyla,  Maxmur’un 28 yıllık mültecilik tarihinde her zaman Türk devletinin saldırılarına maruz kaldığını anımsattı. Leyla, “Şimdi yine Türk devleti pervasızca halkımıza saldırmaktadır. Bu son yıllarda artan saldırılarla halkımızın büyük bedellerle kazandıkları kazanımları yok etmek ve Maxmur’da bulunan örgütlü halkı dağıtmak amaçlanıyor” dedi.   ‘Dışişleri Bakanı’nın katıldığı toplantı sonrası saldırı tesadüf değil’   Leyla saldırının Bağdat’ta 28 Ağustos’ta başlayan ve Türkiye’yi temsilen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun da katıldığı “Bağdat İş Birliği ve Ortaklık Konferansı”ndan sonra gerçekleşmesinin tesadüf olmadığını belirtti. Türkiye’de 1990’lı yıllarda köy boşaltmaları nedeniyle binlerce yurttaşın Maxmur’a göç etmek zorunda kaldığını anımsatan Leyla, şöyle konuştu: “Nasıl Kürdistan, İslamcı dört ulus devlet tarafından dört parçaya bölünmüşse bu günde gelişen soykırım politikası bu işgal anlayışıyla gerçekleştiriliyor. Evet! biz Irak topraklarında ve uluslararası koalisyonun denetiminde olan bir bölgede yaşıyoruz, ama Türk devleti gelip bunların hepsinin gözü önünde, BM denetiminde siyasi mülteci statüsüne sahip bir mülteci kampını vurabiliyorsa söylediğimiz güçlerinde Türk devletiyle ortaklaşa bir plan içerisinde olduğunu gösteriyor.”   ‘KDP şahsında işbirlikçi Kürt devreye sokuluyor’   Irak devletiyle Türk devleti arasında askeri ve ticari anlaşmaların yapıldığını aynı dönemlerde Mahmur kampının ve Şengal’in Türk devleti tarafından bombalandığını vurgulayan Leyla, “Bu ortak bir saldırı değilse nedir peki? Sömürgeci devletler kendi varlıklarını Kürt soykırımında görüyorlar, onun içinde Kürt halkının soykırımı için hep birlikte çalışıyorlar. Kürt halkının düşmanları Kürt halkını soykırımdan geçirmeye karar kılmışlar ve KDP şahsında işbirlikçi Kürt’ü de devreye sokmuşlar” ifadelerini kullandı.   ‘Hegemon güçler kendi kanunlarını bile çiğniyorlar’   Maxmur kampına yapılan saldırılar ve sivillerin katledilmesinin insanlık suçu olduğuna dikkat çeken Leyla, “Söz konusu Kürt halkının soykırımıysa hegemon güçler kendi kanunlarını bile çiğniyor. Birleşmiş Milletler ve koruyucuları, hegemon sistemin iktidar çıkarlarıyla işlenen bütün insanlık dışı suçlara sessiz kalabiliyorlar. Şengal’de Irak başbakanını karşılayan heyet Türk devleti tarafından hedef alınıp halka açık çarşıda katledilebiliniyor, insanlara hizmet veren bir hastane bombalanıyor; ama sözde insan hakları savunucuları sessiz. Bu sessizlik devam ettikçe Türk devleti pervasızca saldırılarına devam edecek. Ulus devletlere bağlı bütün kurum ve kuruluşlar bu anlamıyla ulus devletlerin soykırım ve iktidar zihniyetiyle yönetiliyor buna BM’de dâhil” diye konuştu.   ‘Ambargoyu soykırım politikalarından ayrı ele alamayız’   Saldırıların yanı sıra kampın iki yıldan fazladır KDP’nin eliyle ağır bir ambargo altında tutulduğuna işaret eden Leyla, sözlerine şöyle devam etti: “Ambargoyu da var olan soykırım politikalarından ayrı ele alamayız. Türk devleti, işbirlikçi ve ihanetçi Kürdün eliyle bu soykırım politikalarını derinleştiriyor. Ambargoyla halkımızı sindirmeye çalışıyorlar; irademizi kırmaya ve bizi teslim almaya çalışıyorlar. Hem ambargo hem Türk devletinin bombardıman saldırıları hem de bölgede kendini tekrardan dirilten DAİŞ çeteleri ile saldırılar dört koldan sürdürülüyor. Bu saldırılara karşı halkımız her zaman direndi ve şimdide büyük bir direnişin içinde.”   ‘Sömürgeci devletlerin eliyle kurulan kurumlara inancımız yok’   “Bizim artık sömürgeci devletlerin eliyle kurulan kurum ve kuruluşların bir şey yapacaklarına inancımız kalmadı” diyen Leyla, bu nedenle halkların ve demokratik güçlerin soykırım politikalarına karşı daha güçlü bir direnişin sergilenmesi gerektiğini vurguladı. Leyla, “Her saldırıya karşı sessizlik başka bir saldırıyı ve daha ağır bir saldırıyı beraberinde getirir. Bunun için bütün uluslararası devlet dışı ve insan hakları savunucuları bu soykırım politikalarına en üst düzeyde karşı çıkmalı. Birlikte mücadele ederek bu insanlık suçlarını engelleyebiliriz. Birlikte mücadele ederek bu soykırımcı zihniyeti sonlandırabiliriz. Nasıl ki saldırılar topyekûn ise buna karşı verilecek mücadele ve direnişte topyekûn olmalı” dedi.