Aşı karşıtlığı ile salgın hastalıklar artıyor, bakanlık ise suskun
- 09:05 28 Temmuz 2023
- Sağlık/Spor
Habibe Eren
BURSA - Aşı reddi nedeniyle salgın hastalıklarda artış görülürken son süreçte aileler topuk kanı alımını da reddediyor. TTB Aile Hekimliği Kolu Sekreteri Dr. Sibel Uyan’a göre bu durumun nedenlerinden biri de iktidarın tarikat cemaat vb. yapıların memnuniyetleri üzerinden sağlık politikası yürütmesi ve kendi programına sahip çıkmaması.
Dünyada 2019 yılında baş gösteren ve kısa bir süre sonra Türkiye’de görülmeye başlanan Covid-19 pandemisi sonrası aşı reddi ve karşıtlığı yükselişe geçti. Salgın hastalıklar geçmişten bu yana coğrafya, kültür ve ekonomik yapıyı etkilediği gibi özellikle salgınlardan sonra aşı karşıtlığı tekrar gündeme geliyor. Bu nedenle Türkiye'de kızamık gibi hastalıklar Covid pandemisi sonrası aşı karşıtlarının etkili propagandası sayesinde ciddi bir artış gösterdi. En son İstanbul’da 2 çocuk kızamık nedeniyle yaşamını yitirdi.
Aşı karşıtları genellikle aşıların içeriğindeki maddelerin veya hazırlanma süreçlerinin güvenilirliğini sorgularken aşıların yan etkilerine ve aşılarla ilgili komplo teorilerine daha fazla inanıyorlar.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından bağışıklama hizmetleri, aşıyla önlenebilir hastalıkların ve buna bağlı ölümlerin önlenmesi açısından en önemli ve en maliyet etkili toplum sağlığı müdahaleleri arasında kabul ediliyor. Türkiye'de aşı takvimi içerisinde yeni doğan bebeklere ve çocuklara hepatit, hepatit A, BCG , 5'li karma, çocuk felci, kızamık, kızamıkçık, kabakulak ve suçiçeği aşısı uygulanıyor.
Geçen yıl bin aile topuk kanı alımını reddetti
Akademik verilere göre Türkiye’de 2017 yılında 23 binden fazla aile aşı reddi talebinde bulundu. Türkiye’de koronavirüs salgınından sonra normalleşme ile birlikte birçok ailenin özellikle yeni doğan çocukların aşılarını yaptırmadığı hatta 'yenidoğan tarama' programıyla, genetik doğumsal birçok hastalığın erken tespiti ve tedavisi için gerekli olan topuk kanı alımını da reddettiği gündeme geldi. İstanbul'da geçen yıl gerçekleşen 220 bin doğumda, yaklaşık bin ailenin, topuk kanı taramasını reddettiği belirtiliyor.
Topuk kanı neden alınıyor?
1993 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından ilk olarak fenilketonüri (genetik metabolizma hastalığı) ile başlanan tarama programına daha sonra doğumsal hipotiroidi, biyotinidaz eksikliği (körlük ve nörolojik hasarlara neden olabilen genetik bir hastalık), kistik fibrozis (solunum ve sindirim sisteminde ağır hasarla seyreden genetik ve ciddi bir hastalık) 2022 yılında da konjenital adrenal hiperplazi (doğumsal cinsel gelişim bozukluğu) ile SMA eklendi. Bir de yenidoğan rutin tarama programının içinde yer alan işitme testi, göz muayenesi ve görme testi ile kalça çıkığı için ultrason taraması var.
Türk Tabipler Birliği (TTB) Aile Hekimliği Kolu Sekreteri Dr. Sibel Uyan artan aşı karşıtlığını ve hükümetin bu konudaki politikalarını değerlendirdi.
‘Aşı reddi ciddi bir artış gösterdi’
TTB Aile Hekimliği Kolu olarak geniş katılımlı toplantılar yaptıklarını söyleyen Sibel, Türkiye'nin dört bir yanında görev yapan ve sahada olan aile hekimleri ile iletişim halinde olduklarını belirtti. Sürekli gündemde olan konunun başında aşı reddinin geldiğini aktaran ve son yıllarda dikkat çekici bir oranda bu durumun arttığını kaydeden Sibel, “Bilimden ne kadar uzaklaşırsak sağlığımızı o kadar hızlı kaybediyoruz. Maalesef mevcut iktidar ve yönetim, bilimi her zaman kenara atıp kendi inançları kendi yönlendirmeleri ile sağlığı yönetmeye çalışıyorlar. Ticarethaneye dönüştürülen bu alandan sağlık hizmetine kâr odaklı bakıyorlar. Toplumun içerisinde zaman zaman bazı kesimlerin; tarikatlar, cemaatler ve dini gruplar vs. bunların memnuniyetleri üzerinden sağlık politikalarını götürdükleri için bu konuda bilimsel bir politika hiçbir zaman güdülmedi” dedi.
‘Bakanlığın politikası’
“Covid döneminde ‘aşıların garantileri yoktu’ vs. söylemleri üzerinden insanların odak noktası bu duruma kaydı” diyen Sibel, şöyle devam etti: “Covid sürecinde hekimler olarak çok sıkıştırıldık, ezildik horlandık. Biz bu sıkıntılarımızı dile getirmek için eylemler yapamadık, basın açıklamalarımız engellendi sahaya inemedik ama aşı karşıtları çok rahat bu alanı kullandı. Propagandalarını bangır bangır dile getirmeleri nedeniyle toplumda arada olan, ‘acaba’ diyen kişiler bir anda yanlış yönlendirmelere sebep oldu. Bu da bakanlığın politikası.”
‘Topuk kanı karşıtlığı yaygınlaştı’
Aşı karşıtlığının yanında topuk kanı karşıtlığının da yaygınlaştığını dile getiren Sibel, “Maskeler çok kalitesiz diye pandemi döneminde tweet atan hakkında soruşturma başlatılıyordu. Ancak başka birisi, ulusal programda olan topuk kanı ile ilgili karşıtlık yürütüyor. Biri çıkıyor bununla ilgili bilim dışı, tamamıyla tahrik edici, kişilere yanıltıcı bilgiler veriyor ve siz hiçbir işlem yapmamakla birlikte görmezden gelen hatta bazen destekler tarzda açıklamalar yapıyorsunuz. Bu bizim programımız değil. Sağlık Bakanlığı’nın Ulusal Sağlık Programı çerçevesinde yaptığı bir sağlık hizmetidir. Karşıt propagandalar tamamıyla hükümetin, erkin dilinin davranışı ile destekleniyor” ifadelerini kullandı.
‘Bakanlık kendi programına sahip çıkmıyor’
Bu duruma ilişkin örnek veren Sibel, şöyle konuştu: “Mesela bir ailenin beş çocuğu var hepsinden topuk kanı aldırmışlar son çocuğuna gelince aldırmak istemiyor. Beşincide ‘yok ben buna inanmıyorum’ diyor. Her birine tek tek anlatıyoruz ancak ‘yok ben artık yaptırmayacağım. Gazetelerde okudum, yurtdışı genlerimizi alıyor komşulara sordum’ vs gibi gerekçelerle yaptırmak istemiyorlar. Peki ‘hükümete, bakanlığa güvenmiyor musun?’ deyince orada da bir duruyor. Bakanlığın kendi politikalarına, programlarına sahip çıkıp ‘bunu biz yaptırıyoruz ve yaptırdığımız işlemlerin arkasındayız’ demesi lazım. Bunu söylediğinde onun karşısında olanlar da ‘bakanlık böyle diyorsa biz kaçalım’ der mi onu da bilemiyoruz.”
‘Vakalar arttı, tedirginiz’
Aşı karşıtlığı nedeniyle, özellikle çocuklarda görülen kızamık salgının yaygınlaştığını ifade eden Sibel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sağlık Bakanlığı’nın Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) verdiği rakam 2 bin 500. Söz konusu rakam da geçen ayın rakamı, bu ayın ki daha belli olmadı. Kızamıktan ölüm olmadığı söyleniyor ancak ölüm belgesinde ‘kızamıktan ölüm’ diye bir ibare yok zaten. Kızamıktan sonra gelişen komplikasyonlar vardır, zatürre gibi. Ölüm sebebi zatürredir ancak kızamık tanısı neden olmuştur. Burada Ali Cengiz oyunları var, değişik manipülasyonlar var. Bunlar bizi ilgilendirmiyor bizi halkın sağlığı ve verdiğimiz sağlık hizmeti ilgilendiriyor. Ölüm sebebi kızamıksa, birinci basamak sağlık hizmeti veren hekimler olarak bizler, işin bu boyutundayız. Vakaların yaygınlaşmasından dolayı tedirginiz. Bu duruma çarpıcı bir örnek vereyim; siz hastasınız koridorda sıranızı bekliyorsunuz. Oradan kızamıklı bir çocuk geçti diyelim bu durumda koridorda bulunan kişilerde kızamık olma riski çok yüksek.”
'Deprem bölgesinde de ciddi arttı'
10 gün önce deprem bölgesinde çalıştay yaptıklarını dile getiren Sibel, “Orada da kızamık vakalarının olduğu ve hastanelerinin tam işlevli çalışmadığını, izolasyonun yapılmadığını biliyoruz. Yaz dönemi, herkes iç içe. Benzin fiyatları aldı başını gitti, toplu taşıma araçları tıka basa. Dolayısıyla bununla ilgili ilkeli bir program görmedik. 15 yaş altı aşılansın diyoruz , ‘aşı yapalım mı yapmayalım mı’ dedikçe aşı karşıtları canlanıyor. Bakanlık bu konuda ‘net bir şekilde aşı yapılması gerekir. Bulaşıcı hastalıkların eliminasyonunda en güçlü silah aşıdır’ diyor. Bu cümleyi kurduğunu daha duymadık” diye konuştu.
‘Uyuz ve bit salgını almış başını gidiyor’
Kızamığın yanı sıra son süreçte kuduz vakasının da patlak verdiğini belirten Sibel, “Kuduzdan ölümler başladı. Bakanlık bununla ilgili ne düşünüyor bir açıklama yok. Biz aile hekimleri olarak bu olaya hâkim değiliz. Ama bunun ekolojik dengenin bozulması ile ilgisi var. Bunun dışında uyuz ve bit salgını almış başını gidiyor. Ekmeğin zamlanması gibi bir şey. Her gün artıyor. Bu sosyo ekonomik ve kültürel durumlarla bağlantılı" dedi.
Bilime dayalı politika üretilmesi çağrısı
“Güzel günler göreceğiz diye ümit ederken kara günlerin kapıda olduğunu biliyoruz” diyen Sibel, şunları ekledi: “Bir an önce bilime dayalı bir politika üretilmeli. Hurafelerle ticarethaneye dayalı bir zihniyetle yönetilmek sağlığa zararlıdır, sağlığı yok eder."