‘Yemekhaneler ve sığınaklar yoğun bakıma dönüştürüldü’
- 09:04 4 Aralık 2020
- Sağlık/Spor
ANKARA - Türkiye genelinde hastanelerin neredeyse tümünde yoğun bakım yatak doluluk oranının yüzde yüze ulaştığını söyleyen SES Genel Sekreteri Pınar İçel, “ Hastaneler, sığınaklarını, koridorlarını, yemekhanelerini yoğun bakım servisi haline çevirmiş olmalarına rağmen bu durumda bile yetişilemiyor” dedi.
Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan son verilere göre günlük vaka sayısı 30 bini aşarken salgının başından beri yaşamını yitirenlerin sayısı 14 bine yaklaşıyor. Bakanlık verilerinin şeffaflığı tartışılırken, bir başka eleştiri de yoğun bakım servislerin doluluk oranına ait veriler. Bakanlığın son verilerine göre yoğun bakım doluluk oranı yüzde 60. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) ve Türk Tabipleri Birliği(TTB) gibi sağlık örgütleri ise yoğun bakım ünitelerinin neredeyse tümünün dolduğunu belirterek, tamamen kapanma çağrısında bulunuyor.
En son Batman’da bir buçuk yaşındaki Sakine Akdağ isimli bebeğin, yoğun bakım yataklarının dolu olması gerekçe gösterilerek tedavi edilmemesi ve koronavirüs (Covid-19) teşhisi sonucu yaşamını yitirmesi tartışmalara neden olurken, çok sayıda hastanenin ameliyat ve yoğun bakım servisi pandemi için kullanılmaya başlandı.
SES Genel Sekreteri Pınar İçel, hastane ve yoğun bakımdaki doluluk oranları ile alınan yeni tedbirlere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘Pandemide tsunami yaşanıyor’
Salgının şiddetini artırdığı bu günlerde sağlık alanının da doğal olarak bir tartışma alanı haline geldiğini ifade eden Pınar, 9 ay içerisinde 192 sağlık emekçisinin yaşamını yitirdiğini kaydetti. Yaşamını yitiren sağlık emekçilerinin anısını yaşatacaklarını vurgulayan Pınar, “Ankara’da 12 arkadaşımız covid-19’dan yaşamını yitirdi. Covid-19’un bir meslek hastalığı olması gerekiyor ama Sağlık Bakanlığı bununla ilgili herhangi bir düzenleme yapmadı. Şu anda sağlık emekçilerinin en güncel problemlerinden biri de bu. İstanbul, Ankara, Kocaeli, Bursa gibi büyükşehirler başta olmak üzere covid-19 ile şu anda bir tsunami yaşanmakta” ifadeleriyle pandeminin geldiği noktaya işaret etti.
‘Hastanelerin sığınakları ve yemekhaneleri yoğun bakıma çevrildi’
Sağlık Bakanlığı’nın sürecin en başından beri pembe bir tablo çizdiğine işaret eden Pınar, hastanelerdeki doluluk oranlarına dikkat çekti. Hastaneler ve yoğun bakım yataklarının dolduğunu sözlerine ekleyen Pınar, “Yatak doluluk oranları yüzde 54, erişkin yoğun bakımları için yüzde 71 diye ifade ediliyor. Ancak biz şubelerimiz ve üyelerimizden gelen bildirimlerle hastane yataklarının yüzde yüz dolduğunu biliyoruz. Acillerde hastalar sıra bekliyorlar. Yoğun bakımda olan bir hasta ya iyileşecek ya da vefat edecek ki onun yerine başka acil bir hasta gelebilsin. Hastalar, günlerce acillerde tedavi almak zorunda kalıyorlar. Hastaneler, sığınaklarını, koridorlarını, yemekhanelerini yoğun bakım servisi haline çevirmiş durumda ama bu durumda bile yetişilemiyor” sözlerine yer verdi.
‘Özel hastaneler yoğun bakım yataklarını açmıyorlar’
Pınar, Batman’da koronavirüs tanısı konulan ancak yoğun bakım servisinde yer olmadığı gerekçesiyle hastaneye yatırılmadığı için yaşamını yitiren bir buçuk yaşındaki Sakine Akdağ isimli bebeği hatırlatarak, şöyle konuştu: “Yatak bulunamadığı için bebeğimizi kaybettik ama buna rağmen hala önlemler alınmamakta ısrar ediliyor. Halkın temiz hastanelerde, salgın dışındaki hastalıklar için tedavi almaya devam etmesi gerekiyor. Sağlık Bakanlığı bu konuda herhangi bir uygulama yapmadı. Bu durum özel hastanelerin işine yaradı. Özel hastaneler cep telefonu mesajlarıyla, reklamlarıyla kendilerini temiz hastane olarak ilan edip salgın döneminden karlı çıkmanın peşindeler. Ve yoğun bakım yataklarını dolu gösteriyorlar. İnsanların yoğun bakım yataklarına ihtiyacı olmasına rağmen özel hastaneler yoğun bakım yataklarını açmıyorlar. Bu yüzden de Sağlık Bakanlığının acilen özel hastaneleri kamulaştırması gerekiyor. Hastaların sağlık ihtiyaçlarının özel hastaneler aracılığıyla da giderilmesi gerekiyor.”
‘Sağlık Bakanı kamuoyuna farklı yansıtıyor’
Sağlık alanındaki ihtiyacın ve hastanelerdeki yoğunluğun arttıkça, sağlık emekçileri üzerindeki yükün de arttığına işaret eden Pınar, binlerce sağlık çalışanının virüs sebebiyle enfekte olduğunu dile getirdi. Sağlık emekçilerinin 9 aydır devam eden süreçte artık tükenme noktasına geldiğine dikkat çeken Pınar, “Sağlık Bakanı kamuoyuna farklı yansıtıyor. Gerçek verileri nasıl ki hasta, vaka ayırımı yaparak saklıyorsa, sağlık emekçileri açısından da gerçek verileri saklıyor. Bu gerçekliğin artık kamuoyu gündemine girmesi gerekiyor. Sağlık emekçilerinin taleplerinin tüm toplum tarafından paylaşılması gerekiyor. Bu salgın sadece ikinci, üçüncü basamakta hastanelerle, sağlık emekçileri ve onların inanılmaz çabalarıyla göğüslenebilecek bir durum değil. Bunu hep birlikte yaşıyoruz ve kış aylarının iyice bastırmasıyla maalesef ki tablo daha da kötüleşecek ama ısrarla alınması gereken toplumsal önlemlerin hiçbiri alınmıyor” diyerek hükümete çağrıda bulundu.
‘Tedbirleri bütünlüklü ele almak gerekiyor’
Pandemi tedbirleri kapsamında yayınlanan son genelgeye değinen Pınar, akşam 21.00 ile sabah 05.00 arasında sokağa çıkma yasağının ilan edilmesinin uygun olmadığını söyledi. İnsanların işe gitmek zorunda olduğunu belirten Pınar, sözlerini şöyle sürdürdü: “İnsanlar toplu taşıma kullanmak zorundalar. İşyerlerinde yeterli tedbir alınmadan dip dibe çalışmak zorundalar. Bununla ilgili hiçbir toplumsal önlem alınmadan vatandaşlar hasta olmaya ve yoğun bakımlarda, hastanelerde yer bulamadığı için hayatını kaybetmeye de devam edecek. Sağlık için alınacak tedbirleri bütünlüklü ele almak gerekiyor. Sağlık alanında yapılması gereken ve yapılmayan çok düzenleme var. Sağlık emekçilerinin taleplerinin karşılanması gerekiyor. En az 14 gün boyunca insanların evlerinde kalabilecekleri şartların sağlanması gerekiyor. Tüm bu önlemler alınmadan maalesef ki salgının şiddetini artırarak devam edeceğini öngörmek mümkün. Alınan tedbirler bize ‘İnsanların iş yaşamından geri durmasını istemiyoruz. Gerekirse çalışırken ölsünler’ diyor. Yurttaşlarını korumuyor ve göstermelik önlemler bunlar. İnsanların evde kalma koşulunu yaratmadan insanları işe gitmek zorunda bıraktığınız durumda akşam 21.00’den sonra evde kalmalarını sağlamak maalesef ki salgının hızını hiçbir şekilde azaltmayacaktır.”
‘Covid aşısını da bir çözüm olarak görme şansımız yok’
Aşı tartışmalarını da ele alan Pınar, Türkiye’nin kuruluş öncesinden beri aşı konusunda iyi çalışmalar yapmış olduğunu ancak sağlıkta dönüşümle beraber özelleştirmelerin aşı çalışmalarını bitirdiğini ifade etti. Bu noktadaki politikaları eleştiren Pınar, “Hıfzıssıhhayı kapattı, üniversitelere hiçbir ödenek ayırmadı. Araştırma geliştirme aşı çalışmaları için herhangi bir çalışmada bulunulmasına teşvik etmedi. Şu anda Türkiye bırakın aşı üretmeyi grip aşısında yaşadığımız gibi maalesef 25 milyondan fazla insanın riskli grupta olup aşı olması gerekirken, bir buçuk milyon gibi komik rakamlarla ancak ithal edebildi. Aşı üreten ve dünyaya ihraç eden bir ülkeyken, ithal bile edemeyen bir ülke durumuna gelmiş bulunmaktayız. Aşıların çok uzun dönemde ancak geliştirilebildiğini biliyoruz. Grip aşısının rezaleti ortadayken covid aşısını da bir çözüm olarak görme şansımız yok” dedi.