Nurcan Bakır’ı kardeşleri anlattı: Etrafına neşe saçan çocuk ruhlu biriydi
- 09:07 19 Ocak 2020
- Portre
Filiz Zeyrek
ADANA - Son süreçte yaşanan baskı politikalarına karşı tutuklu bulunduğu cezaevinde protesto eylemi gerçekleştirerek yaşamına son veren 28 yıllık hasta tutsak Nurcan Bakır’ın kardeşleri, güler yüzlü, etrafına neşe saçan çocuk ruhlu olarak tanımladıkları Nurcan'ın diğer yandan yaşamı boyunca emek veren ve mücadele eden bir kadın olduğunu söyledi.
Balıkesir Burhaniye T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan hasta tutsak Nurcan Bakır, ailesiyle son yaptığı telefon görüşmesinde zulme karşı sessiz kalamayacağını ve her gün rüyasında katledilen çocukları gördüğünü söylemişti. 28 yıllık tutsak Nurcan, 15 Ocak günü gerçekleştirdiği protesto eylemi ile yaşamına son verdi. Adana’nın Seyhan ilçesine bağlı Dağlıoğlu Mahallesi’nde kurulan taziyede görüştüğümüz ablası Kesüba Atalay ve Emine Bakır, Nurcan’ı anlattı.
'Her şeyin üstesinden gelirdi'
Yedi kardeş olduklarını bunlardan üçünün kız olduğunu söyleyen Kesüba, üç kız kardeşten en küçüğünün Nurcan olduğunu dile getirdi. Kesüba, şöyle devam etti: “Nurcan güçlü bir kadındı ve hep mücadele eden biriydi. Çocukluğundan beri çalışan emekçi bir kadındı. Ev işi, buğday, arpa ve mercimek gibi ürünlerin biçimini beraber ellerimizle yapardık. En çok da hayvanlara çobanlık ederdi. Mücadelesiyle her şeyin üstesinden gelirdi.”
'Herkesi çok seven insan canlısıydı'
Köyde yaşadıkları zorluklar ve sonrasında Adana’ya göç etmeleriyle beraber geçen süre zarfında hiç çocuk olamadıklarını, sürekli çalıştıklarını söyleyen Kesüba, bu yüzden hem kendi hem de Nurcan’ın çocukluğuna dair hiçbir şey hatırlamadığını kaydetti. Nurcan’ı güler yüzlü, etrafına neşe saçan biri olarak tanımlayan Kesüba, “Herkesi çok seven insan canlısıydı. Kimsenin kalbini kırmayan bir yapısı vardı. Köydeki cehalete, onca zorluğa rağmen topraklarımızda yaşamak bize iyi geliyordu. Ama sonra köyde her şey değişti. Baskılar çoğaldı, zulüm başladı ve her gün köyümüz basıldı. Bizlere koruculuk dayatıldı. Bunu kabul etmeyince baskılar daha fazla arttı. Köy artık çekilmez olmuş, nefes alamayacak hale gelmiştik. Uzun bir süre bununla yaşamaya çalışsak ta onca zulme dayanamayıp köyü terk ettik” dedi.
'Sürekli farklı bir cezaevine sürgün ediliyordu'
Adana’ya göç ettikten sonra kendisinin evlendiğinden dolayı İzmir’e gittiğini söyleyen Kesüba, “Nurcan ile belirli tarihler dışında görüşemedik. Annemle birlikte tarlaya gidiyordu. Emek vermeye burada da devam etmişti. En son Nurcan’ın gittiğini duyduk ve o günden sonra yıllar önce tutuklandığını ve yaralı olduğunu duymuştuk. Ben görüşlerine fazla gidemedim, çünkü sürekli farklı bir cezaevine sürgün ediliyordu” diye belirtti.
'Yıllarca emek verdi, mücadele etti'
Nurcan’ın herkes tarafından çok sevildiğini ifade eden Kesüba, Nurcan’ın yaşamına son vermesine ilişkin ise şunları söyledi: “Bu durum bizi fazlasıyla üzdü. Yıllarca emek verdi, mücadele etti. Tabii ki ölmesini değil aramızda olmasını istiyorduk. Baskı çok fazla var ve bu baskılara karşı canını verdi. Bitsin artık bu zulüm, yaşamımız boyunca hep zulüm gördük. Yeter artık içimiz kan ağlıyor. Artık kimsenin yüreği yanmasın, annelerin gözyaşları akmasın. Yeter bunca baskı.”
'Sürekli Kürt mücadelesini düşünüyordu'
Bir diğer kardeşi Emine Bakır ise Nurcan’ı şu sözlerle anlattı: “Köyde hiç çocukluk yaşamadık, hep birlikte bahçede, tarlada işimizi yapardık. Sürekli çalışan kadınlardık. Nurcan küçüklüğünden beri çok çalışkandı. Sonra köydeki baskılara dayanamayıp Adana’ya geldik. Kendi topraklarımızda değil, başkalarının topraklarında çalışıyorduk. Nurcan sürekli Kürt mücadelesini düşünüyor, siyasete merak salmıştı. Hareketleri de değişmişti. Emekçilere karşı yaşanan zorbalığı kabul edemez olmuştu, hep karşı çıkardı. Mandalina, portakal, mısır ve patates toplardık. Herkes onu çok sever ve işini de beğenirdi. Sonrasında ben başka bir yerde o başka bir yerde çalışmaya başladı. Ondan dolayı nasıl gitmeye karar verdiğini bilmiyorum. Hiç paylaşmadı. Gittiği gün banyo yapmak için suyu ısıtmıştı. Sonra dışarı çıktı ve bir süre sonra geri geldi. Banyo yapmadan elbiselerini tekrar giyip gitti ve bir daha da dönmedi. Günler sonra öğrendik ki katılım yapmıştı.”
'Her yerde baskı çoğalmış' derdi'
Sonrasında ise Nurcan’ın yaralı olarak tutuklandığını duyduklarını söyleyen Emine, “Her görüşe gittiğimde heyecanla ‘dışarıda neler oluyor?’, ‘ne değişti?’ diye sorardı. Kendisiyle ilgili konuşmazdı. Sürekli benim konuşmamı isterdi. Çocuk gibi sevinen mutlu olan bir yapısı vardı. Cezaevinde de bunu sürdürdü. Cezaevine yeni girdiğinde baskıların olduğunu ve ‘benim buradan çıkmam gerekiyor, burası çekilmiyor, baskı çok fazla var. Dışarıda da durum çok iyi değil, her yerde baskı çoğalmış’ derdi” diye konuştu.
'Baskıyla mücadeleyi bitiremezsiniz'
Nurcan’ın son telefon görüşmesini kendisiyle yaptığını dile getiren Emine, “Annem nasıl öldü, abilerim nasıl öldü diye sordu, bende ona anlattım tekrar. Halalarımı, aile büyüklerini sordu ve bana ‘Seni öpüyorum. Kendinize iyi bakın’ dedi Yaşanan bu olayın sorumlusu baskı uygulayan cezaevleridir. Bitsin arık bu zulüm. Bıkmadınız mı bu güzel insanlara zulüm etmekten. Baskıyla asla bu mücadeleyi bitiremezsiniz. Yeter artık bu kan dursun, gözyaşları dinsin” dedi.