Yasemin kokusu ve Cudi asilliğiyle halklara adanan bir ömür: Hevrîn Xelef

  • 09:02 6 Kasım 2019
  • Portre
Nûdem Têkoşer - Rojda Seyîtxan
 
DÊRIK - En sevdiği çiçeğe ve coğrafyaya benzerdi Hevrîn: Yasemin gibi kokardı, Cudi gibi asildi. Dicle gibi akardı. Kısa yaşamına çok şey sığdırdı Hevrîn Xelef. Henüz ömrünün yarısında bile değildi. Hem güzel hem de çalışkandı. Suriye’de halkların özgürce bir arada yaşamasına adamıştı ömrünü. 
 
Yadê Suad politik bir kadın. Yıllarca inkâra karşı varlık mücadelesi yürüttü. Dört erkek, iki kız çocuğu doğuran Yadê Suad, kızlarını da kendi gibi politik bilinç ve PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın felsefesiyle yetiştirdi. Kızı Zozan’ı kendi eliyle özgürlük mücadelesine uğurladı. Zozan, 24 Ekim 1998’de, Beytüşşebap’ta yaşanan bir çatışmada askerler tarafından işkenceyle katledildi. Zozan, bir aracın arkasına bağlanarak bedeni teşhir edildi. Yadê Suad, kızı Zozan’a yapılan insanlık dışı uygulamaları henüz unutamazken, acılarına yenilerinin ekleneceğinden habersizdi.
 
Hevrîn el üstünde büyütüldü, çok sevildi
 
Yadê Suad’ın ikinci kızı ise Hevrîn Xelef. 15 Kasım 1984’te, dört erkekten sonra ilk kız çocuğu olarak doğdu Hevrîn. Annesi büyük bir özenle büyütmüştü onu. İlkokula kadar kucağından bile indirmemişti. Giydiği önlükleri özenle seçmişti. Her gün bir ritüel gibi saçlarını tarardı… Hem arkadaşları hem de öğretmenleri tarafından çok sevilen Hevrîn, başarılı bir öğrencilik geçirdi. En yüksek puanlarla mezun oldu. Okulda Arap, Hristiyan ve Kürt çocukların arasına hiçbir fark koymayıp hepsiyle güçlü bağları olan arkadaşlıklar kurdu. Ama özellikle İngilizce öğretmeni, kendi çocuklarından dahi çok sevmişti Hevrîn’i. Öğretmenlerin ona aldığı hediyeleri odasında büyük bir özenle sakladı. Öğrenci arkadaşları ve öğretmenleri arasında çok sevilen bir öğrenci olarak okulunu tamamlamayı da başardı. 
 
Kimliği nedeniyle tıp okuyamadı
 
Üniversite sınavına hazırlandığı 12’nci sınıfta ablası Zozan’ın esir alınıp katledilmesi Hevrîn’de büyük bir öfkeye dönüştü. Bu nedenle okulu bırakmayı düşündü. Annesinin ısrarıyla okuluna devam eden Hevrîn’in hayali tıp okumaktı. İkinci kez girdiği sınavda tıp fakültesini kazandı. Fakat Hevrîn Kürt olduğu için Suriye rejimi onun tıp fakültesinde okumasına izin vermedi.
 
Pes etmedi
 
Annesi, kızı Hevrîn’in hayalini kurduğu tıp fakültesinde okuması için çalmadık kapı bırakmadı. Kürtlüğü gerekçe gösterilerek okumasına izin verilmemesini kabullenmedi. Ancak çabaları sonuçsuz kaldı. Bir kez daha sınava giren Hevrîn, bu kez Halep’te mühendislik fakültesini kazandı. Fakat bu kez de Suriyeli ırkçı bir hocası Hevrîn’in puanlarını kırarak mezun olmasını engelledi. İki yıl üst üste, başarılı olmasına rağmen sınıf tekrarına bırakıldı. Hevrîn ise kendisine yapılan bu haksızlığa karşı pes etmedi. 
 
En yüksek puanla üniversiteden mezun oldu
 
Eğitim gördüğü okulda Kürt kimliğini gizlemeyen Hevrîn, haksızlığa rağmen tüm puanlarını yükseltip üniversiteden mezun olmayı başardı. Dayê Suad, kızı Hevrîn’i Halep’te hem yalnız bırakmamış, hem başarılarıyla gururlanıyordu. Bu gururunu göğsünü gere gere herkesle paylaşması, ona dualar etmesi kadar, yaşadığı Dêrik’ten Halep’e, kızı için yemekler de göndermişti. Sahip oldukları zor şartlara rağmen yılda iki kez de Halep’e gitmişti. Hatta heyecanla beklediği mezuniyet töreninde Hevrîn’i İnşaat Mühendisliği diplomasını aldığında yalnız bırakmamıştı. 
 
Evi ikinci okuldu
 
Üniversitedeyken Hevrîn’in, arkadaşlarıyla yaşadığı öğrenci evi, birlikte kitap okudukları, felsefe tartıştıkları bir düşünce mekanı oldu. Eve sadece Kürt öğrenciler gitmemişti. Farklı kültür ve inançlardan öğrenciler de bu evin müdavimleri arasındaydı. Halep’te tanıştığı arkadaşlarının da yüreklerinde ve akıllarında unutulmaz bir yer edinmeyi başaran Hevrîn’i uğurlamak, arkadaşları için zor olmuştu. Halep’ten ayrılık vakti geldiğinde, arkadaşları Hevrîn’i gözyaşları içinde Dêrik’e uğurlamıştı. 
 
Hevrîn, Dêrik’te çalışmak için önce bir devlet kurumuna başvurdu. Suriye rejimi ise Hevrîn’in başvurusuna karşılık, işbirliği teklifinde bulundu. Hevrîn, bu tekliflerine tepki göstererek, reddetti ve iş başvuru formunu yırtarak yüzlerine fırlattı. 
 
Devrime aktif katıldı
 
Hevrîn, Dêrik’te bir hizmet kurumunda çalışmaya başladıktan bir süre sonra Suriye’de iç savaş başladı. Hevrîn için yeni bir dönemin başlayacağı günler yakındı. O, bunu bilmese de aynı dönemde tüm dünyayı derinden sarsan “Rojava Devrimi” sürecine kayıtsız kalmayacaktı. Hevrîn, Kuzey ve Doğu Suriye’deki devrim sürecine aktif katılmıştı. Hatta çalıştığı hizmet binasını, Nuri Dersimi Sosyal Bilimler Akademisi’ne dönüştürmüştü. Kuruculuğunu yaptığı Nuri Dersimi Sosyal Bilimler Akademisi’ne ilk eşbaşkan olarak seçilmişti. Bu, Hevrîn’in yaşadığı dönüm noktasının emekle yoğrulmuş ilk büyük zaferiydi.
 
Adaletsizliği ortadan kaldırdı
 
Akademide üst üste eğitim devreleri başlatılmıştı. Devrelerde, devrimden sonra ortaya çıkan eğitmen ihtiyacının karşılanması için Kürtçe eğitim verebilecek eğitmenler yetiştiriliyordu. Fakat Kürtlük, Kuzey ve Doğu Suriye devrimi sonrasında da Kürtlüğü reddedenlerin bir gerekçesi olmuştu. 2013’te Türkiye’nin destek verdiği El Nusra çetelerinin Serêkaniyê’ye saldırısı gerçekleşmişti. Rejim de en az bu saldırılar kadar devrim karşıtı bir pozisyondaydı. Ülkede yaşanan iç savaş ve kaosu bahane edip Kürtlerin ağırlıkta yaşadığı Kuzey-Doğu Suriye bölgesini elektriksiz ve susuz bırakmıştı. Hevrîn de halka yapılan bu zulme sessiz kalamadı, yöneticisi olduğu akademiden ayrıldı ve devrimin Enerji Bakanı oldu. İlk iş olarak da rejimin adaletsiz elektrik dağılımının önüne geçti. Bunun için de tüm mahallelerde elektrikleri tek merkeze bağladı ve büyük bir elektrik dağıtım sistemi kurdu. Zengin- fakir, Arap veya Kürt, Hıristiyan ya da Müslüman ayrımını ortadan kaldırarak herkesin aynı anda ve eşit şekilde elektrik ihtiyacının karşılanmasını sağlayan bu büyük projenin kuruculuğunu yaptı. 
 
Enerjiden sonra Ekonomi Bakanı oldu
 
Enerji Bakanlığı yaptığı bir buçuk yıl boyunca halkın arasındaki adaletsizliği gidermek için çalışmıştı. Bu süre sonunda Ekonomi Bakanlığı görevini alan Hevrîn, burada da halkın yoksulluk ve açlık sorununu gidermenin arayışlarına girişti. Rejim, yıllarca Cizîrê Bölgesi’nde halkın bir domates dahi ekmesine izin vermemişti. Hevrîn, halkı açlıkla terbiye etmeye çalışan bu düşmanca politikaları reddetmekle kalmayıp alternatif politikalar üretti. Ekonomi Bakanlığı görevinde, halkı kendi toprağını işletmesine teşvik eden Hevrîn, ağaçlandırma faaliyetlerini de temel gündemlerinde biri haline getirmişti. Çok kısa sürede de halkın kendi toprağındaki üretimin adaletli bir pazar anlayışına tabi olması için komün ve kooperatif projelerine de imza atmayı ihmal etmemişti.
 
Suriye’ye yeni bir umut oldu
 
Devriminin halklaşması ve halkın içinde yaşanan adaletsizliğin giderilmesi için kafa yorup projeler hazırlayan Hevrîn, bunlarla da yetinmeyerek Suriye halklarının birliğinin sağlanması için siyasete daha aktif katılmaya karar verdi. Suriye halklarının partisi olacak, Arap, Ermeni, Süryani, Türkmen ve Kürt halkının kendisini ifade edebileceği ve halkların birliğini inşa edecek umutlu bir gelecek vadeden bir parti kurmayı hedefledi. Hevrîn böylece bir grup arkadaşıyla 2018 yılında Suriye Gelecek Partisi’ni kurdu. Arap, Türkmen, Süryani halkının katıldığı partinin kuruluş konferansında partinin Genel Sekreteri olarak seçildi. Rakka’da kuruluşunu ilan eden Suriye Gelecek Partisi’nin temel hedefi ve temel sloganı ise “Demokratik, Çoğulcu, Adem-i Merkeziyetçi Suriye” idi.  Logosunda da Suriye haritası ile Şam’la özdeşleşen ve Hevrîn’in en sevdiği çiçeklerden biri olan beyaz yasemin çiçeği vardı. Bölgenin tüm etnik kimliklerini temsil etmesi nedeniyle Suriye Gelecek Partisi’nin kuruluşu, uluslararası kamuoyunda olumlu karşılanarak Suriye’deki krizin askeri değil siyasi yolla çözülmesi için önemli bir adım olarak yorumlanmıştı. Kısa sürede partinin uluslararası alanda yankı uyandırmasında Hevrîn’in çalışma tarzı, halklarla kurduğu sevgi bağı ve diplomatik dilinin önemli bir etkisi olmuştu.
 
Yasemin kokulu bir oda
 
Hevrîn arkasında büyük bir davayı miras bıraktı. O da halkların ve kadınların özgürlüğünün davasıydı. Yadê Suad, yüreğindeki acıyla kızı Hevrîn’in odasındaki yatağının başucuna oturup sevdiği şarkıları söylüyor. Bir nebze de olsa, o yanık sesiyle dengbêjî parçalarla büyüttüğü kızlarının acısını, yine yaktığı ağıtlarla dindirmeye çalışıyor. Elinde de Hevrîn’in fotoğraf albümü. Hepsine tek tek, en ince ayrıntısına kadar, hasret gidererek bakıyor. Her fotoğrafın onda bir anısı olduğunu söylüyor. Hevrîn’den geriye, bıraktığı mücadelenin mirası, yasemin kokulu bir oda, yanık mumlar, okuduğu kitaplar, kurutulmuş çiçekler kaldı.  
 
Yeni Şafak ‘vahşeti’ meşru gördü
 
Hevrîn’in kurşungeçirmez aracına yüzlerce mermi sıkılmıştı. Siyasetçi olduğunu söylediği halde çeteler Hevrîn’i saçlarını kökünden kopartıp, vahşice katletti. Boynundaki kolye dahil her şeyi çalındı. Türkiye’de iktidara yakınlığı ile bilinen Yeni Şafak gazetesi ise siyasetçi Hevrîn’in katledilmesi ile ilgili haberi zafer kazanılmış gibi abonelerine servis etti. Gazetenin bu katliamı meşrulaştırarak vermesi kafalarda soru işaretlerine neden oldu. Hevrîn’in katledilmesi herkeste şaşkınlığa neden olurken, birçok çevre tarafından “Türkiye’nin işlediği bir savaş suçu olarak” kayıtlara geçirildi. 
 
İki kız kardeşin faili de Türkiye
 
Ekim ayı Hevrîn’in annesi Yadê Suad için karanlık bir ay. İlk göz ağrısı Zozan’ı da son çocuğu Hevrîn’i de ekimde kaybeden Yadê Suad’ın birbirinden başarılı ve tanrıça güzelliğine sahip kızlarından Zozan’ı askerler, Hevrîni ise Türkiye’nin desteklediği gruplar katletti. Yadê Suad için ekim ayı demek, sadece her iki kızının katledilmesi değil, aynı zamanda Türkiye’nin saldırdığı Suriye’den Abdullah Öcalan’ın çıkmasının ardından başlayan uluslararası komployu ifade ediyor. 21 yıldır siyah dışında hiçbir şey giymeyen Yadê Suad, bitmeyen bir yasla, parçalanmış bir yürekle yaşamını sürdürüyor. Yadê Suad devrimci, direnişçi bir kadın. Abdullah Öcalan’ın özgürlük felsefesiyle yetiştirdiği kızlarını, halkların özgürlük davasına adadı. Kızları da annelerinin izinde yürüdüklerini gösterdi.
 
Yadê Suad, Hevrîn ile anne kız değil, aynı zamanda çok iyi birer arkadaştı. Hevrîn annesiyle her şeyini paylaşmış, annesi de her şeyi Hevrîn’e danışmıştı. Hevrîn, attığı her adımdan annesini haberdar etmişti. Annesine “Ben de senin annenim” demişti. Annesi de ona “Sen benim annem, ben senin kızınım” demişti. Annelik ve arkadaşlık bağının en güçlü örneklerinden biri Yadê Suad ile Hevrîn’de hayat bulmuştu, onlarda sembolleşmişti. 
 
‘Erdoğan, Suriye halklarının birliğinden korktu’
 
Yadê Suad, Hevrîn’in Suriye Gelecek Partisi’ni nasıl kurduğunu şöyle anlattı: “Halkların eşitliği ve özgürlüğünü savunuyordu. Hevrîn, bu partide iki yıldır gecesini gündüzüne katarak çalıştı. Okumalarıyla, mühendisliğiyle, yaptığı çalışmalarla daima halkların eşitliği ve özgürlüğü için mücadele etti. Reqa’da partinin kuruluş kongresine arkadaşlarıyla birlikte katıldım. Partisi köylerde, ilçelerde, her yerde geniş kapsamlı çalışmalar yürüttü. Haklı siyasetleri bir yıl içinde dünyada duyuldu. Kızım tek başına, yüzlerce Arap aşiret üyelerinin katıldığı toplantılarda sözünü dinletebiliyor ve dikkate alınıyordu. Erdoğan, Suriye’de halkların birliğinden korktuğu için, Suriye Gelecek Partisi’nin gelişmesini engellemeye çalıştı. Bunun içinde Erdoğan, istihbaratıyla kızımı savaşın ortasında 12 Ekim’de pusuya düşürdü.” 
 
‘Hep ona bir şey olacak korkusuyla yaşadım’
 
“Hevrîn korkusuzdu” diyen Yadê Suad, bir gün kızının başına bir şey gelmesinden duyduğu korkuları da anlattı ve “Kendime bile itiraf edemediğim hislerimi ona söyleyip onu tedirgin etmek istemiyordum. Sadece ona ‘Hevrîn’im kendine dikkat et’ diyordum. O da bana ‘Beni merak etme’ derdi. Fakat bir defasında bana ‘Bir gün kızının cenazesi sana gelebilir’ derdi. Onun bu sözü beni korkutmuştu. O zaman istihbaratın onun peşinde olduğunu anlamıştım. Aracının kurşungeçirmez, tekerleklerinin sağlam olması içimi biraz rahatlatıyordu. Korkumu kendi içimde yaşıyordum, ona yansıtmamaya çalışıyordum” dedi.
 
‘Savaşa rağmen işinin başındaydı’
 
Hevrîn’in Türkiye’nin desteklediği grupların pususuna düşmeden önceki gün Dêrik’te olduğunu anlatan Yadê Suad, “Şoförü, babasının vefatı nedeniyle Dêrik’e taziyeye geldi. Dêrik’te kaldığı gece bir televizyon kanalına bağlanarak Türkiye’nin Kuzey-Doğu Suriye’ye yönelik işgalini değerlendirecekti. Reqa’ya bu işlerinden dolayı bir gün sonra gideceğini söylemişti. Şoförü babasının taziyesi nedeniyle Dêrik’te kalırken, arkadaşının şoförüyle akşam Hesekê’ye gitti. Hevrîn’e ‘Savaş var, gitme’ dememe rağmen, işlerini erteleyemeyeceği için gitmek zorunda olduğunu söyledi. Gidişini engelleyemedim” diye belirtti. 
 
‘Kızımdı, annemdi, arkadaşımdı’
 
Yadê Suad kızı Hevrîn’le son kez vedalaşma anını ise şu sözlerle aktardı: “11 Ekim günü akşam saat 18.15’te arabasına binip evden ayrıldı. Ona ‘Bende seninle gelmek istiyorum’ dedim. O da bana akşam Hesekê’de kalacağını, ertesi gün de Reqa’ya gideceğini söyledi. Ona ‘Dur sana evdeki Kur’an’ı getireyim. Küçüktür, göğsüne koy. Seni kötülüklerden korur’ dedim. O da bana elini göğsüne koyarak kalbini işaret etti ‘Benim Kur’an’ım buradadır. Bana bir şey olmaz’ dedi. Son kez bana sarıldı. Omzuma başını koydu. Kokumu içine çekti ‘Kokun ne güzeldir anne’ dedi. Ben de ona ‘Senin annenim, o yüzden kokum sana güzel geliyor. Sen de benim annemsin, O yüzden senin de kokun bana güzel’ dedim… Kızımdı, annemdi, arkadaşımdı, her şeyimdi…”
 
Yadê Suad, Hevrîn evden ayrıldıktan sonra saat başı onu aradığını söyledi ve ekledi: “Evden ayrıldıktan sonra ilk aradığımda Qamişlo’ya ulaştığını söyledi. İkinci kez aradığımda Hesekê’ye ulaştığını ve halkın evinde kalacağını söyledi. Vedalaşıp onu öper gibi telefonu öptüm sonra telefonu kapattım.” 
 
‘Pusuya düştüğünde ilk beni aradı’
 
Türkiye’nin saldırılarının yaşandığı üçüncü gün yani 12 Ekim’de Reqa’da halk toplantısına gitmeye çalıştığı sırada çetelerin Til Temir-M4 yolunda kurduğu pusuya düşen Hevrîn’in ilk anda kendisini aradığını belirten Yadê Suad, o anları da şu ifadeler ile dile getirdi: “Ertesi gün sabah saat 07.15’te telefonum çaldı. Telefona baktım, Hevrîn’di arayan. Abisi telefona cevap verdi. Hevrîn’in sesi yerine Arapça erkeklerin bağırma sesleri geliyordu. Oğlum bana o an ‘Anne Hevrîn değil, Arapça sesler geliyor’ dedi. Aldım telefonu, dinledim. Normal değildi sesler. ‘Oğlum, Hevrîn gitti’ dedim. Telefon elimde üst üste alo, alo, alo diye bağırdım. Ama sesimi kimse duymuyordu. Telefonu sadece onun parmak iziyle açılıyordu. Başka hiç kimse açamazdı. Pusuya düştüğü anda hemen beni aramış, ama konuşmaya fırsat bulamadı. Sadece çetelerin sesi geliyordu. Onu götüreceklerini söylüyorlardı.” 
 
‘Kızıma yetişemedim…’
 
Hevrîn’in Til Temir’de pusuya düştüğünü belirten Yadê Suad, “O Til Temir’de, ben ise Dêrik’teydim. Yetişemedim kızıma. Şoförünün evine koştum. Durumu bildirdim. Şoförü ikinci telefonunu defalarca aradı, kimse cevap vermedi. Yanındaki şoförün telefonunu da açan olmadı. Şoförü evden çıkıp hemen gitti. Ben koşarak eve geldim. Göğsümü parayla doldurdum. Oğlum paralara ne yapacağımı sordu, ben de çeteler para istiyor. Hevrîn’i kurtarmak için istedikleri parayı vereceğimi söyledim. Para yetmezse evimi de onlara veririm, yeter ki, bana Hevrîn’imi versinler. Yolda istihbarat, asayiş ve önüme geleni aradım. Hevrîn’in kaçırılmaması için herkese bilgi verip yardım istedim. Beni aradıktan yirmi dakika sonra Hevrîn’imden bir daha haber alamadım” ifadelerini kullandı. 
 
İnsan hakları savunucuları davayı takip etmeli
 
Bu vahşetin Hevrîn’in düşüncelerine, mücadelesine, halkların kardeşliğine yapıldığını söyleyen Yadê Suad, “Türkiye’nin çetelerle yaptığı bu saldırılar Hevrîn’im şahsında, öncülüğünü yaptığı mücadelesine dönüktür. Amerika ve Erdoğan şunu bilsin ki; ben annesi olarak onun bu mücadelesini yürüteceğim. İnsan hakları savunucuları da bu katliamın peşini bırakmamalı ve bunun hesabını Amerika’dan ve Türkiye’den sormalı. Amerika ve Erdoğan’dan davacıyım” diyerek Hevrîn’in katledilmesinden Türkiye ve Amerika’nın sorumlu olduğunun altını çizdi. 
 
‘Suriye rejimi de suçlu’
 
Kuzey-Doğu Suriye topraklarında Türkiye’nin katliam yapması için tüm kapıları Amerika’nın açtığını belirten Yadê Suad, “Dünyada siyasetçilere her kapı açılıyor. Benim kızım sadece siyasetçiydi. Suriye bile kızıma kapılarını kapattı. Suriye rejimi kızımın özgürce siyaset yapmasına izin vermedi. Hatta Suriye rejimi Hevrîn’e iki yıl hapis cezası vermişti. Kızımın partisinin ismi Suriye Gelecek Partisi’ydi. Sadece Arapların, Türkmenlerin hakkını savunmuyordu. Süryanilerin ve Ermenilerin haklarını da savunuyordu. Suriye topraklarında halkların birliği için mücadele etti” diye vurguladı. 
 
‘Doğan kız çocuklarına Hevrîn ismi veriliyor’
 
Hevrîn’in daha cenazesini toprağa verilemeden doğan kız çocuklarına Hevrîn isminin konulduğunu ifade eden Yadê Suad, “Bir Hevrîn gitti. Ama dokuz Hevrîn bir haftada doğdu. Doğan her kız çocuğuna Hevrîn ismi veriliyor. Erdoğan’ın gücü Hevrîn’lere yetmez” dedi. Avrupalı kadınlara da seslenen Yadê Suad, “Avrupalı kadınlardan bir isteğim var. Kızım Hevrîn’in heykelini Avrupa’nın merkezinde yapsınlar ve dünya kadınları onun etrafında kenetlensin” çağrısında bulundu. 
 
Yadê Suad, kızı Zozan ve Hevrîn… Üç kadın, üç devrimci… Kızlarının mücadelesini anneleri Yadê Suad, yaşamının her anında diri duruyor…