Savaşın karanlığını belgeleyen fotoğrafçı: Gerda Taro
- 09:01 1 Ağustos 2019
- Portre
Sibel Özalp
HABER MERKEZİ - İspanya’daki iç savaşa tanıklık edip, yaşanan vahşeti fotoğraflarıyla belgeleyen Gerda Taro’nun katledilişinin üzerinden 82 yıl geçti. Fotoğrafları tarih sayfalarında yerini alan ve fotoğraf tarihinin ilk kadın kaybı olan Gerda, 1 Ağustos’ta doğdu.
Gazeteciler, foto muhabirleri, geçmişten bu yana savaşların orta yerinde kurşun sesleri ve bombaların altında insanlığın belleğine kazınan fotoğraflarla gerçekleri belgeledi. İspanya iç savaşında panzer altında kalarak savaşta ölen ilk kadın fotoğrafçı olan ve yaşadığı savaşta deklanşörüne tanıklık ettiği vahşeti belgelemek için basan Yahudi asıllı Alman savaş muhabiri ve fotoğrafçısı Gerda Taro da bunlardan biri.
20’nci yüzyılın başlarında Almanya, Fransa ve daha birçok Avrupa ülkesinde sınıflar mücadelesi bütün keskinliğiyle çatışma hali içerisindeydi. Bu dönemde korkunç denebilecek toplumsal olaylar yaşanmasının yanı sıra işçiler ve yoksul olan halk, sömürüden kurtulmanın mücadelesini veriyordu. İktidarı elinde tutan sömürücü egemenler ise kendi amaçları peşindeydi. Fotoğraf tarihinin ilk kadın kaybı olan Gerda Taro, çatışmaların olduğu bu yıllarda dünyaya geldi. Gerda, Yahudi bir esnafın göçmen çocuğu olarak 1 Ağustos 1910 yılında Stuttgart’ta doğdu. Gerda’nın okul hayatına hazırlandığı yıllarda Birinci Dünya Savaşı çoktan başlamıştı.
Yahudi düşmanlığı had safhadaydı
Babasının askerliği reddedip savaşa karşı bir tutum içerisinde olduğu o dönemlerde Almanya’da savaşın haydutluk olduğunu söyleyen Clara Zetkin, Karl Liebknecht, Rosa Luxemburg gibi isimler öne çıkmıştı. Milyonlarca insanın ölümüne neden olan savaşın bitimine doğru gerçekleşen 1917 Ekim Devrimi ise dünyanın dört bir yanında büyük bir sevinçle karşılandı. Almanya’nın yenilgisiyle sona eren savaş sonrası ülkede açlık ve yoksulluk had safhadaydı, bununla beraber Yahudi düşmanlığı da artarak devam ediyordu. O dönemlerde Yahudiler bir nebze de olsa baskıdan kurtulmak için isimlerini değiştirmeye başladı, bazıları ise Almanya’yı terk etti.
Ailesiyle Leipzig’e taşındı
Yıl 1929’a geldiğinde ise Gerda, ailesiyle birlikte Leipzig’e taşındı. Buradaki mevcut sıkıcı yaşam tarzından kurtulmak ve kendini geliştirmek için spor derneğine üye oldu. Dernek, sosyalist fikirleri benimseyen Yahudiler tarafından kurulmuştu. Gerda, dönemin öğrenci gençlik hareketinin öne çıkmış isimlerinden olan sosyalist Georg Kuritzkes, Ruth Cerf gibi isimlerle tanıştı. Bu tanışmalara kadar sıkıcı ve anlamsız bir hayat yaşayan Gerda, kendisini değiştiren arkadaşlar edinerek faşizan uygulamalara karşı mücadelede yer aldı.
Alman işçi sınıfının önderlerinden olan Ernst Thalmann’ın konuşmacı olarak katıldığı Leipzig mitinginin hazırlık çalışmalarında aktif olarak yer alan Gerda’nın erkek kardeşi de faşizme karşı direniş mücadelesinin örgütleyenler arasındaydı.
Gözaltına alındı
Almanya Sosyal Demokrat Partili (SPD) olan ve Nazilerin değil Almanya Komünist Partisi’nin (KDP) güçlenmesinden korkan Leipzig belediye başkanı, polisin sosyalist fikirlere savaş açmasına el altından destek veriyordu. 30 Ocak 1933 tarihinde ülkenin başbakanı Adolf Hitler oldu. Kısa bir süre sonra komünistlere, Yahudilere ve demokratlara açıktan savaş başlatıldı. Artık ülkede faşist terör kol gezmeye başlamıştı. Böylesine tehlikeli bir süreçte KPD’nin çalışmalarına destek vermekten çekinmeyen Gerda, yasadışı (Devrimci Sendikal Muhalefet-RGO) bildiri dağıtımına katıldığı iddiasıyla gözaltına alındı. İki hafta sonra serbest bırakılan Gerda için yeni bir yaşam başlıyordu, çünkü artık Leipzig’de kalamazdı. Dönemin faşizan ruhu “Yahudiler ve komünistler düşmandır, Alman ırkı en üstün ırktır” şeklinde sloganlarla insan avına çıkmıştı ve bu gelecek katliamların habercisiydi. Gerda, arkadaşlarının da yardımıyla kısa bir süre sonra Avrupa’da özgürlük mücadelesi veren savaşçılara kucak açan Paris’e kaçtı.
Gerda Taro ve Robert Capa’nın tanışması
Gerda, Paris’te yoğun tartışma ortamında bulunarak kendini daha da yetkinleştirdi ve çoğu toplantılara katıldı. Bu toplantıların birinde, 1934 yılının Eylül ayında Macar fotoğrafçı Andre Friedmann (Robert Capa) ile tanıştı. Gerda, Robert ile birlikte Paris’teki işçi eylemlerini fotoğraflamaya başladı. Başlangıçta usta-çırak olarak başlayan ilişkileri gelişti ve ilerledi.
Savaştan ve hayattan kareler
Paris’te işçi eylemleri sürerken, Avrupa’nın diğer ülkelerinde de çeşitli sorun ve sıkıntılar baş gösterdi. Faşist Francisco Franco ve generaller askeri bir darbeyle İspanya’da iktidarı gasp etti. Gerda, gönüllü olarak Barcelona’ya giderek, korkusuzca cephelere ve barikatlara katıldı ve savaşın korkunç görüntülerini tüm dünyanın görmesini sağladı. Gerda’nın haber ajanslarına geçen fotoğraflarında yakılan yıkılan köyler, ölüm saçan panzerler, yetim kalan çocuklar ve bütün bunlara rağmen devam eden hayattan kareler vardı.
Gerda ve Robert savaş muhabirleri olarak İspanya’da
Gerda Taro ile Robert Capa, savaş muhabirleri olarak İspanya'da cepheden cepheye koşarak defalarca ölümle burun buruna geldi. Gerda Taro, Nazi Almanyasının faşist Franco rejimini desteklemek için gönderdiği Legion Condor adlı birliklere karşı direniş cephesinde, 25 Temmuz 1937'de Nazilere ait bir panzer altında ezildi. Yaralı olarak kaldırıldığı hastanede tüm müdahalelere rağmen yaşamını kaybetti.
Gerda Taro’nun ardından
Gerda’nın yaşamını kaybetmesinin ardından yoldaşları ve arkadaşları doğum günü olan 1 Ağustos'ta Paris'te büyük bir tören düzenledi. Cesaretin sembolü olan fotoğrafçı Gerda’nın cenaze törenine binlerce kişi katıldı. Törende, Pablo Neruda ve Louis Aragon kısa konuşmalar yaptı. Cenaze töreni, faşizme karşı direnişin manifestosu oldu.
Henüz 27 yaşında Alman faşistleri tarafından katledilen Gerda Taro ve yaşamı hakkında batı uzun süre sessiz kaldı. Leipzigliler, cesaret timsali olmuş Gerda Taro'nun adını her vesileyle yaşatmaya çalıştı. Adını Georgi Dimitrov ile yan yana yazıp bir sokağa verdiler.
Yıllar sonra ilk kez Gerda Taro'nun fotoğraflarından oluşan bir sergi New York'ta açıldı. 1994'te ise yazar Irme Schaber tarafından hazırlanan biyografi kitabı Stuttgart'ta basılarak sergiler açıldı. Demokrat ve ilerici çevrelerin baskısı sonucu, Stuttgart'ta doğduğu caddeye yakın bir meydana Gerda’nın adı verildi.