Özgürlük yürüyüşünde bir yörük, enternasyonalist devrimci: Eylem Ataş

  • 09:03 26 Haziran 2019
  • Portre
Sibel Özalp
 
HABER MERKEZİ - Aladağ’ın yörük kadını Eylem Ataş, DAİŞ’e karşı savaşırken Minbic’te yaşamını yitirdi. Umudu sırtlayıp sınırları aşan Eylem’i, kara çarşaflarını fırlatarak çiçekli fistanını kuşanan Minbicli Türkmen, Arap ve Kürt kadınların özgürleştiği karelerden tanıdık.
 
Eylem Ataş, DAİŞ’in Kuzey-Doğu Suriye’ye yönelik 2014 yılında başlattığı işgal girişimleri sırasında “Rojava Devrimi” ile dayanışan enternasyonalist bir devrimci. Türkiye’de devrimci savaş cephesini yükseltme çağrısına uyan 23 yaşındaki Eylem Ataş, “Cemre Heval” adıyla Kasım 2015 tarihinde Kuzey Suriye’ye gitti ve Birleşik Özgürlük Güçleri’ne (BÖG) katıldı. Eğitim devresini tamamladıktan hemen sonra Şubat 2016’da başlayan Tişrin Hamlesi’ne katılan Eylem, Tişrin Hamlesi başarıyla sonuçlanınca Enternasyonalist Özgürlük Taburu ile birlikte Siluk alanında görev aldı. 
 
Minbic Hamlesi başlayınca da Eylem, BÖG Mahir Arpaçay Taburu ile DAİŞ’e karşı savaşa katıldı. Minbic’i özgürleştirme hamlesinde girdiği çatışmada ise 27 Haziran 2016 tarihinde yaşamını yitirdi. Demokratik Suriye Güçleri’nin (QSD) DAİŞ’e karşı yürüttüğü operasyonda yaşamını yitiren Eylem’in cenazesi, 101 gün sonra kamuoyunda yaratılan tepkiler sonucunda bekletildiği sınırdan alınarak doğduğu topraklarda uğurlandı. 
 
Kadının gerçekliğinden hareketle başladı yürüyüşüne 
 
Eylem, tıpkı yoldaşları gibi, yoldaşlarının yıllardır dilinden düşüremediği “özgürlük” sloganıyla büyüdü. Her bir zerresinde yoldaşlarının özlemleri ve insanların umudu olan Eylem, sisteme karşı da öfkeliydi. Egemenlere ve onların ideolojisi olan erk zihniyete. Beş bin yıllık kölelik sisteminin suratına bir tokat gibi indi. Tıpkı neolitiğin yaratan, var eden ana tanrıçaları gibi o da modern yüzyılın ana tanrıçaları arasında yerini aldı. Eylem, kadın eksenli uygarlığın felsefesi ve kadın rengiyle yaratılan dünyanın sürdürücüsü olarak, kadının sade ve arınmış özünde yattığı gerçekliğinden hareketle başladı eşsiz yürüyüşüne.
 
‘Devletlerin çizdiği sınırları yok saydı’
 
Eylem, Adana'da doğdu. Ailesi Adana’nın Aladağ ilçesinden Yörük/Türkmen bir aileydi. Eylem, lise yıllarından itibaren devrimci mücadelenin içinde ve ön saflarında yer aldı. Enternasyonalist bir devrimci olan Eylem’in ağabeyi kardeşiyle ilgili şu cümleleri kuruyor: “Yüzünde hiçbir çizgi oluşmadan, saçlarına aklar düşmeden, bedeni daha yorulmadan-devletlerin çizdiği sınırları yok sayarak-kardeş bir halkın çığlığına ses verdi kardeşim. Onurumdur.” 
 
‘İhtiyaç olan biraz vicdan ve cesaret’
 
Eylem, Kuzey Suriye’ye gitmeden önce de veriyordu insanlık mücadelesini. Yakılan, yıkılan Cizre’de mor meşalesi ile Yeryüzü Kadınları olarak büyüttüğü barış talebiyle, DAİŞ ile savaşta yaşamını kaybeden ve 59 gün sonra naaşı alınan Aziz Güler’in defin hakkını savunmasıyla, çocuk istismarına ve işçiliğine karşı çıkarken Ankara sokaklarında polis şiddeti ile gözünün yüzde 80’ini kullanamaz hale gelmesiyle… Cizre’de yaşanan katliama ilişkin de “Sadece Cizre’de katliam var demekle olmuyor, ihtiyaç olan biraz vicdan, biraz da cüret ve cesaret” diyordu Eylem. Sonsuz cüret ve cesaretiyle savaştı.
 
Çocukluk arkadaşına duyulan sevgi ve bağlılık
 
Eylem’in Dersim’de yaşamını yitiren PKK’li Heval Yeşilgöz ile çocukluk arkadaşı olduğunu anlatan arkadaşı Burçak Görel, bu yüzden kendine “Cemre Heval” ismini aldığını anlatıyor ve ekliyor: “Benim yanıma taşındığı zaman başucunda Heval’in fotoğrafını koymuştu. Onun Heval’e duyduğu şey sevginin ötesinde, Heval’in kişiliğine ve karakterine duyduğu saygıydı. Heval Yeşilgöz’ün yaşamını yitirdiği haberini alan Eylem, ilk önce çok üzülüyor. Heval’in cenazesini defnetmek için gittiği Dersim’den ise çok güçlü dönüyor. Heval’in annesi Kıymet’in cenaze getirilirken alkışlayarak karşılaması Eylem’de büyük bir etki yaratıyor.” 
 
Aladağ’ın yörük kadını son yolculuğuna uğurlandı
 
Eylem, doğduğu, büyüdüğü toprakları bırakarak insanlık düşmanı DAİŞ’e karşı mücadele etmeyi tercih etti. Daha 23 yaşındaydı ve ailesi 101 gün Eylem’in cenazesini alamadı. Çocuklarının cenazesini doğduğu topraklara, Adana’ya getirmek için mücadele etti ve sonunda yine Eylem kazandı. Tabutu Şakirpaşa Cemevi’ne kadar kadınlar tarafından taşınan Eylem, Küçük Oba Mezarlığı’na defnedildi. Aladağ’ın yörük kadını Eylem son yolculuğuna uğurlandı.
 
‘Çocuklarımızın cansız bedeni kıyılarımızı vurmasın diye…’
 
Eylem, ardından bıraktığı mektupta da şöyle diyordu:  “Değiştireceğimiz adil bir hayat için aldığım bu kararı sizinle paylaşıyorum. Öncelikle şunu belirtmeliyim, Ortadoğu’da ezilen insanlardan yana yeni bir tarih yazılıyor. Bize düşen de bu tarihi yazanların yanında yer almaktır. Yani çocuklar daha çok ekmek yesin diye, yani insanlar gözlerimizin önünde parçalanmasın diye, yani bizim çektiğimiz sıkıntıları yeğenlerim Mahir Ulaş ve Eylül yaşamasın diye. Bir alıntıyla, Mamoste Çorumi’nın de dediği gibi biz Peter Pan olup yanlarına gidelim ki çocuklarımızın cansız bedeni kıyılarımızı vurmasın diye…”
 
Kadınların yırtığı karanlıktan tandık 
 
Eylem tıpkı Arîn Mîrxan gibi, yoldaşı Aziz Güler, Heval Yeşilgöz gibi umudu sırtlanıp sınırları aşabildi. Halkların özgürlük mücadelesinde simgeleşti. İradenin, cüretin ve cesaretin vücut bulmuş haliyle tanıdık Eylem Ataş’ı. Daha çok da kara çarşaflarını fırlatarak çiçekli fistanını kuşanan Minbicli Türkmen, Arap, Kürt kadınların özgürleştiği karelerden tanıdık…