Kadınlara ‘insan statüsü’ için mücadele eden öncü: Emily Murphy

  • 09:02 13 Mart 2019
  • Portre
Sibel Özalp
 
HABER MERKEZİ - Kanada Senatosu’nda “insan” statüsünde dahi görülmeyen kadınların hakları için mücadele eden Emily Murphy 151. yaşında. 4 kadın arkadaşıyla birlikte muazzam bir mücadelenin öznesi olan Emily, eşitlik için mücadele eden öncülerden biri oldu. 
 
Emily Murphy, kadının hukuken 1929 yılında “insan”dan sayıldığı Kanada’nın ilk kadın yargıcı. Dolayısıyla Birleşik Krallık’ın da. Bugün batı tarihindeki ilklerden biri olarak kolaylıkla telaffuz ettiğimiz bu unvanın elde edilmesi kuşkusuz hiç kolay olmadı. O yıllarda Kanada Anayasası, sadece “nitelikli insanların” Kanada Senatosu'na atanabileceğini söylüyor ve o insanlardan bahsederken de erkekler için olan “he” (o) kişi zamirini kullanıyordu. Bu ise ancak erkeğin bir insan olarak görüldüğü anlamına geliyordu. 
 
Kadının politikaya katılımının önünde koca bir “HE” otururken, “Meşhur Beşli” (Valiant Five) diye tarihe geçen 5 Kanadalı kadın; Emily Murphy, Henrietta Muir Edwards, Nellie McClung, Louise McKinney ve Irene Parlby, 27 Ağustos tarihinde Kanada Yüksek Mahkemesi'ne dilekçe verdi: "İnsan tanımına kadınlar da dahil midir?"
 
Meşhur Beşli'nin önemli ismi Emily Murphy
 
Emily, 14 Mart 1868 tarihinde Kanada'nın Ontario, Cookstown şehrinde Emily Ferguson olarak dünyaya geldi. Babası Isaac Ferguson tanınmış bir iş insanı ve toprak sahibiydi. Çocuklarının tamamını kendi işlerine yardım etmeye teşvik eden baba profili, Emily'nin daha sonraki medeni cesareti yüksek, mücadeleci kişiliğinin oluşmasında da etkili oldu. Emily'nin doğduğu yıllar, batı medeniyetinin Rönesans ve reformlarla elde ettiği maddi refahı, temel insan hakları, eşitlik ve kadın hakları gibi sosyal haklara henüz yansımadığı yıllardı. Batı, kendi Ortaçağından kalma bağnaz düşüncelerde ısrar etmekteydi.
 
Edmonton Hastanesi'nin yönetimine giren ilk kadın oldu
 
Çocukluğu bu döneme denk gelen Emily, 19 yaşına geldiğinde bir Anglikan rahip olan Arthur Murphy ile evlendi. Arthur ile evliliklerinden 4 çocukları olan Emily'nin çocuklarından biri difteriden yaşamını yitirdi. Bu ölümün ardından aile, Edmonton Alberta'ya taşındı. Çocuğunun ölüm hadisesi, Emily'nin sosyal sorumluluk sahasına çıkmasının başlangıcını oluşturdu. Bu tarihe kadar Janey Canunk adıyla vatansever skeçler yazıp yayımlayan Emily, çocuğunun vefatından sonra artık kadın ve çocukların refahı, yaygın yoksulluk gibi sosyal meselelerle ilgilendi. Yaptığı çalışmalarla fark edilen bir kişilik olan Emily, 1910 yılında Edmonton Hastanesi'nin yönetimine giren ilk kadın oldu.
 
Mülkiyet hukukuna karşı kampanya başlattı
 
Edmonton Hastanesi'nin yönetiminde kadınların ve çocukların sağlık hizmetlerinden daha çok yararlanması için çalışan Emily, bambaşka bir gerçeği fark etti. Kadın ve çocukların mülkiyet hakkının bulunmadığını, kadınların aile malını satan “kocalarına” karşı hiçbir hak ileri süremeyeceklerini öğrenmek Emily için bambaşka bir eşik oldu. Bu adaletsiz mülkiyet hukukuna karşı bayrak açan ve bir kampanya başlatan Emily, kampanyanın en etkili konuşmacılarından biri oldu. 1916 yılına gelindiğinde kadınlar, eşlerinin mal varlığının üçte birine sahip olma hakkını elde etti ve bu başarılı kampanyayla elde ettikleri mülkiyet hakkı Emily'nin kamuoyunda daha çok tanınmasını sağladı.
 
Alberta'da kadınlar 1916 yılında seçme hakkını elde etti
 
Emily'nin ilgi ve çalışma alanları birbirinden çok farklıydı, tek bir konuda değil toplumu ilgilendiren her konuda sesini yükseltti, itiraz etti ve mücadele verdi. Nitekim adaletsiz mülkiyet hakkına karşı çıkıp kampanya yürütürken bir yandan da kadınların seçme hakkı için çalışan Eşit İmtiyazlar Grubu üyesiydi. Emily'nin de içinde yer aldığı aktivistlerin çalışmaları sonucu Alberta'da kadınlar, 1916 yılında seçme hakkını elde etti. Kanada genelinde kadınların seçme hakkına kavuşmalarına ise daha 3 yıl vardı.
 
Yine aynı yıl Emily ve bir grup kadın aktivist, fuhuşla suçlanan bir kadının yargılandığı davayı takip etmek istedi. Ancak mahkeme yargıcı bunun “uygunsuz” olduğunu söyleyerek, kadın izleyicileri salona almadı. Bu yasak, Emily için yeni bir mücadelenin konusu oldu. Emily, kadınların tümüyle erkeklerden oluşan bir mahkeme salonunda yargılanmalarının adil olmadığını belirterek, eğer kadın izleyici alınmıyorsa en azından kadın yargıçlar tarafından yargılanmaları gerektiğini vurguladı.
 
‘Kadınlar yasada tanımlanan 'kişi' kavramına dahil değildir’ 
 
Bu protestonun ardından Emily, 1 Ocak 1916'da Commonwealth'de Kanada'nın dolayısıyla Birleşik Krallık'ın ilk Sulh Hakimi olarak göreve başladı. 1 Temmuz 1916 yılında Emily, ilk davasının yargıcı olarak kürsüye çıktığında, savunma tarafının avukatı Emily'nin yargılama yetkisinin olmadığını ileri sürdü. Gerekçesi ise çok ilginçti: "1867 tarihli BNA Yasasında (British North America Act - Britanya Kuzey Amerika Yasası) tanımlanan 'kişi' kavramına kadınlar dahil değildir ve 'kişi' olmayan bir yargıcın yargılama yetkisi de yoktur." 
 
Bu gerekçeyle Emily, yargıçlık görevinden alındı. Aynı durum Alberta hakimi Alice Jamieson'un da başına geldi. 1917 yılında verdiği bir karar, sırf kadın oluşu nedeniyle Alberta Anayasa Mahkemesi'ne taşındı. 1917 yılında Alberta Yüksek Mahkemesi tarafından kadınların da “kişi” olduğu kararı verildi. 
 
‘İnsanların Davası’ ülke çapında hızla nam saldı
 
Bu yasal meydan okumaya karşı yeni bir kampanya başlatan Emily'nin artık hedefi, 1867 tarihli yasanın kadınları “kişi” saymayan hükmünün ortadan kaldırılmasıydı. Yasa değişikliğini yapmanın yolu olarak gördüğü için öncelikle Senato üyeliğine aday olan Emily, öncelikle kadının “kişi” olduğunu ispat etmek zorundaydı. Kadının insan olarak görülmediği bir toplumda, kadınların insan olduklarını kanıtlamaları şarttı. Meşhur Beşli olarak tanınan kadınlar burada ortaya çıkıyordu, diğer partilerden kendisine katılan dört aktivist kadınla birlikte 1867 tarihli BNA Yasası'na karşı kampanyaya başladılar. Bu beş kadın - açtıkları dava da "Persons' Case" yani "İnsanların Davası" olarak ülke çapında hızla nam saldı. Kanada Yüksek Mahkemesi'nin cevabını aradığı soru şudur: "1867 İngiliz Kuzey Amerika Yasası'nın 24'üncü bölümünde yer alan 'kişiler' kelimesi kadın kişileri içeriyor mu?"
 
'Kadınların kamu alanlarından dışlanması, barbarlık dönemlerinin bir kalıntısıdır'
 
24 Nisan 1928'de Kanada Yüksek Mahkemesi'nden, "Hayır" cevabı geldi. Kanada Yüksek Mahkemesi, oy birliğiyle kadınların “nitelikli kişiler” olmadığına karar vermişti. Kadınların Senatoda oturmaları uygun değildi. Başbakan Mackenzie King'in moral ve maddi desteğiyle Kanada'nın en yüksek temyiz mahkemesi olan İngiliz Yargıçlar Komitesi Danışma Meclisi'ne, kararla ilgili itirazda bulunuldu, artık bu komite en yüksek karar makamıdır. 18 Ekim 1929'da İngiliz Yargıçlar Komitesi Danışma Meclisi'nin verdiği kararla, 1867 İngiliz Kuzey Amerika Yasası'nın 24'üncü maddesindeki “kişilerin” hem erkekleri hem de kadınları içerecek şekilde yorumlanacağı ilan edildi. Karar metninde "Kadınların kamu alanlarından dışlanması yıllar önceki barbarlık dönemlerinin bir kalıntısıdır. Neden ‘insan' kelimesinin kadınları da içerdiğine dair soracak olanlara en açık cevap, neden içermesin olmalıdır" ifadeleri yer aldı. 
 
Meşhur Beşli kazandı
 
Bu kararla artık kadınların Senato'da yer almasını engelleyecek bir şey kalmadı ve 15 Şubat 1930'da Cairine Wilson Kanada'nın ilk kadın senatörü oldu. Emily ve diğer 4 aktivist kadın kazandı. Kişinin yeniden tanımlanmasıyla kadının Anayasa'da önüne çıkabilecek engel ortadan kalktı. Cinsiyetçiliğe karşı kazanılmış bir zafer bir kadının değil, onunla birlikte birçok kadının birlikte güçlü bir ses oluşturmasıyla kazanıldı.
 
Her yıl Ekim ayı Kadın Tarihi Ayı olarak kutlanıyor
 
Yürütülen kampanya sonucu Komite'nin verdiği karar, kadınların Senato üyeliği de dahil olmak üzere pek çok profesyonel alanda yer almasını sağladı. Emily Murphy ve 4 aktivist kadın arkadaşı yani Meşhur Beşli ve meşhur olmayan onlarca kadının mücadelesi ve zaferi sadece kadınların Senato'ya girmesini sağlamadı, toplumdaki her alanda etkili oldu. Mücadeleleriyle toplumun en tepedeki ve en erkek egemen kurumuna girmeyi başaran kadınlar, bugün hala her alanda eksik olan eşitlik için kararlılıklarını göstermek adına, her yıl Ekim ayını Kadın Tarihi Ayı olarak kutluyor. 
 
Women Are Persons! (Kadınlar İnsandır!)
 
Kadınların elde ettikleri bu başarının bir simgesi olarak 1999 yılının Ekim ayında Alberta'daki Olympic Park'ta heykeltıraş Barbara Paterson tarafından bir anıt dikildi. Anıtın bir kopyası da siyasetin başkenti Ottawa'da dikildi. Meşhur Beşli'nin Kanadalı kadınlar için verdiği mücadeleyi yansıtan anıtın ismi Women Are Persons! (Kadınlar İnsandır!)