Pippa’sız 10 yıl: Belki de beyaz gelinliğiyle Efrîn’de olacaktı 2018-03-31 09:07:48   HABER MERKEZİ - "Barış gelini" olarak bilinen Pippa Baca'nın katledilmesinin üzerinden 10 yıl geçti. Ortadoğu ve dünyada yaşanan savaşlara baş kaldırmak için yola çıkan Pippa, bugün yaşasaydı belki  Rojava topraklarında olacaktı. Belki de beyaz gelinliği ile Efrin'e  gidecekti.   Giuseppina Pasqualino di Marineo ya da daha çok bilinen adıyla Pippa Bacca, 34 yaşında bir kadındı. İki sanatçı ve aktivist kadın, Pippa Bacca ve Silvia Moro birlikte bir tur planlamışlardı ve 8 Mart 2008'de "Barış Gelini" projeleri için, giydikleri beyaz gelinlikleriyle yola çıktılar. Milano'dan başlayan yolculukları, Slovenya, Hırvatistan, Bosna, Bulgaristan, Türkiye, Suriye, Lübnan, İsrail ve Filistin üzerinden devam ederek, Tel-Aviv'de noktalanacaktı. İki kadın, şiddet ve savaşın yaşandığı ülkelere sevgi ve barış mesajını iletmek için otostopla yolculuk edecek ve İsrail'e varacaktı.    Barış istiyordu   Yolculuğa başlarken, internet sitelerinden "Beraberimizde yolculuk boyunca üzerinde birikecek tüm kirlerle birlikte götüreceğimiz tek elbise, beyaz gelinlik olacak" demişlerdi. Pippa ve Silvia barış istiyordu ve bu noktada koşulsuz insanlara güveniyordu.   Önce cinsel saldırıya maruz bırakıldı sonra katledildi   İstanbul'a vardıklarında Pippa ve Silvia'nın yolları Beyrut'ta tekrar bir araya gelmek üzere ayrıldı. Yoluna tek başına beyaz gelinliği ile devam eden Pippa, 31 Mart günü Kocaeli'nin Gebze İlçesi'ne geldi. İtalya'daki yakınlarıyla yaptığı telefon görüşmesinin ardından haber alınamadı. Yollarda yalnızca iki hafta geçirebilen Pippa'nın kayboluşu, yakınlarının başvurusuyla 3 Nisan'dan itibaren medyaya da yansıdı, haberler üzerine başlayan arama süreci sonunda Pippa'nın en son bindiği kamyonet belirlenerek sahibi yakalandı. Kamyonetin sahibi Murat Karataş isimli erkek Tavşanlı köyü yakınlarında aracına binen Pippa'ya önce cinsel saldırıda bulunmuş ardından da boğarak katletmişti.    2009 yılının Haziran ayında biten dava sonucunda sanık Murat Karataş, "Suçu gizlemek amacıyla kasten öldürmek" ten ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Murat bu cezanın yanı sıra "cinsel saldırı" suçundan 7 buçuk yıl, "hürriyeti kısıtlama" suçundan 5 yıl ve Pippa'ya ait fotoğraf makinası ve cep telefonunu aldığı için "hırsızlık" suçundan da 1 yıl 8 ay olmak üzere, toplam 14 yıl 2 ay hapis cezasına daha çarptırıldı.   Pippa'nın katiline 'iyi hal' indirimi uygulandı   2012 yılına gelindiğinde ise, ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası, mahkeme tarafından, Türk Ceza Kanunu'nun takdiri indirim nedenlerinin yer aldığı 62. maddesi gereği uyarınca hafifletici sebepler göz önünde tutularak, ömür boyu hapis cezasına çevrildi. Böylece Murat'ın cezası 36 yıldan 30 yıla düşmüş oldu. Temyize giden davayı gören Yargıtay 1. Ceza Dairesi de cezayı onadı.    "Barış Gelini" projesinin doğuşu ve Pippa'nın neden gelinlikle yola çıktığı kendi internet sitesinde (www.pippabacca.it) şöyle anlatılıyor:   Tek bir elbise ile yolculuk   "Pippa, sadece tek bir gün kullanılacak bir elbise için bu kadar çok özen gösterilmesini saçma buldu ve aklına gelinliği aksi bir şekilde kullanma fikri geldi. Öyle bir elbise ki; bir deneyimin tanığı olarak giyiliyor, anıları üzerinde topluyor, tükenerek ve kirlenerek… Savaşın, bir gerçeklik ya da yakın bir hatıra olduğu ülkeleri otostopla geçeceği özel bir seyahatte taşımak için tek bir elbise, sadece uyumak ya da yıkamak için üzerinden çıkaracağı.   Barış için yola çıkmak cesaret ister    Tüm bu örneklerden sonra, yakın bir geçmişte savaş yaşamış ya da şu an yaşayan ülkelerle, evliliğin pozitif sembolü arasında gerçek bir karşılaştırma yapma fikri doğdu; bu memnuniyeti orada yaşayan kadınlara ve sanatçılara götürmek, değişiklikleri aşmak, küçük günlük kadınsı eylemlerle onların sıkıntısını bir nebze paylaşmak için. Pippa aksesuar olarak da beyaz topuklu ayakkabı giymeye karar verdi; çünkü bu da kadın olmanın sembolüydü ama aynı zamanda rahatsız ve acı vericiydi. Çünkü kadın olmak ve anne olmak, hepimizin barışı sağlamak için yaptığı yol gibi cesaret ve güç gerektiren bir şeydi.   'Etek 11 ülkeyi temsil ediyordu'   Etek, saflığın ve masumiyetin simgesi olan zambağa benziyordu,  her bir katı ise zambağın yapraklarını andırıyordu. Etek, her birinin, kızların gittiği ülkeleri simgelediği (Slovenya, Hırvatistan, Bosna, Sırbistan, Bulgaristan, Türkiye, Lübnan, Suriye, Mısır, Ürdün, İsrail) değişik doğal materyallerden yapılmış on bir kattan oluşmaktaydı. Her bir kat, tıpkı gerçek bir kitap gibi numaralarla tanımlanmıştı ve bir de, yıkaması daha kolay olabilmesi için hepsinin çıkabildiği bazı katlarda da bu on bir ülkenin sembolü olarak, bayraklarının bazı desenleri dikiliydi; projenin çok kültürlülüğünü vurgulamak için eteğin bazı kısımlarında Bosna bayrağının yıldızlarını ve Türk bayrağının ay'ını, Hırvatistan'ın dama'sını, Slovenya'nın dağlarını bulabiliriz."   'Yaşasaydı belki de Efrîn'e gidecekti'   Pippa'nın katledilmesinin ardından 10 yıl geçti. Pippa, Ortadoğu'da ve dünyada yaşanan savaşlara ve kötülüklere baş kaldırmak için cesurca yola çıkmıştı. Kim bilir bugün yaşasaydı belki  Rojava topraklarında olacaktı. Belki de beyaz gelinliği ile Efrin'e  gidecekti. Orada bastığı kahverengi topraklarda üstü başı toz olacaktı... Pippa katledildikten sonra dünya daha da kötü bir yer oldu. Ne kadın katliamları bitti ne de 'barış' diye haykıranların naraları yankılanabildi.  Pippa'nın verdiği mücadelenin üzerinden 10 yıl geçerken, kadınlar dünyanın bir çok yerinde 'barış' için mücadele etmeye devam ediyor.