Barış demenin nesi suç?

  • 09:03 4 Ağustos 2018
  • Kadının Kaleminden
Rihan Kavak 
 
Evliyim ve 5 çocuğum var. Diyarbakır’ın Sur ilçesinde yaşananlara karşı parti olarak “Barış Çadırı” açmıştık. Çadırın açılmasının sebebi isminden de anlaşılacağı gibi kimseye bir zarar gelmesi ve olası ölümlerin önüne geçmek içindi. İlk önce Barış Anneleri nöbet tuttu. Daha sonra nöbet tutma sırası benimde içinde bulunduğum Bağlar ilçesindeydi. Biz nöbet için “Barış Çadırı”na gittiğimizde yarım saat sonra sokağa çıkma yasağı ilan edildi.  
 
Sur’a bütün giriş-çıkışlar kapatıldı ve orada mahsur kaldım. Her şeyden önce bir siyasetçi ve anne olarak tarihi sorumluluğumu yerine getirmek için “Barış Çadırı”nda kaldım. Sürekli patlamalar oluyordu. Her birimiz bir yere sığınmak zorunda kaldık. Yasak ile birlikte oradan çıkma imkanım olmadı. Savaşın vermiş olduğu psikoloji ve atmosferin yarattığı tahribatla bulunduğumuz yerden çıkmaktan korktuk. Yanımda çocuklar ve aileler vardı. Dışarı çıkan herkes “teörist” diye adlandırılıp vuruluyordu. Bu sebeplerden dolayı 93 gün orada mahsur kaldık. Orada kaldığım süre boyunca çocukların güvenliği benim için her şeyden önce geliyordu.
 
Fiziki ve psikolojik işkenceye maruz kaldık 
 
Tahliye arasında öncelik yaralı sivillere verildi, hastanelere götürülmeleri için. Kısa bir süre sonra yanıma aldığım aile ve çocuklarla koridordan dışarı çıktık. Dışarı çıkar çıkmaz fiziki ve psikolojik işkenceye maruz kaldık. Bütün vücudum da darp izleri olmasına rağmen götürüldüğüm hastanede doktor tarafından ne muayene edildim nede darp raporu verildi. Mahkemenin verdiği tutuklanma kararının ardından Diyarbakır E Tipi Cezaevi’ne gönderildim.  Orada iki gün kaldım.  Ve sonra Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’ne sürgün edildim. 
 
Kalıcı travmalar yaratıyor
 
Yaklaşık 2,5 yıldır cezaevindeyim. En büyük çocuğum yüzde 88 engeli. Fakat geldiğimiz aşamada durumu her geçen gün daha da kötüye gidiyor. Eskiden tuvalet ihtiyacını kendisi karşılayabiliyorken şuan yatalak bir halde hiçbir ihtiyacını gideremiyor. 2,5 yıldır çocuğumu göremiyorum. Diyarbakır Cezaevi’ne sevk istememe rağmen başvurum reddedildi.  Bana çok ihtiyacı duyduğu bu zamanda yanında olamamak bende büyük bir üzüntüye, çocuğumda ise kalıcı travmalar yaratıyor.
 
Bir siyasetçinin en büyük görevi, halkına olan sorumluluğudur.  Hem hukuken, hem vicdanen gerek bir siyasetçi gerek bir anne olarak savaşa ‘dur’ demek için “Barış Çadırı”nda olmanın suç sayılmasını kabul etmiyorum. Kaldı ki orada mahsur kalan çocuklara annelik görevi gördüm. Psikolojilerinin daha fazla bozulmaması için ve zarar görmemeleri için büyük çaba sarf ettim. Şuanda çocuğumun en çok bana ihtiyaç duyduğu bu dönemde yanında olamamak, bakımını üstlenmemek, anne şevkati gösterememek beni derinden üzüyor ve sarsıyor.  Her geçen gün sağlık durumu kötüye giden çocuğumun durumu beni fazlasıyla kaygılandırıyor. Bu noktada bütün sivil toplum kuruluşları ve insan hakları derneklerine dayanışma mesajı gönderiyorum. Tüm kamuoyunun sesime ses olmasını istiyorum.
 
DBP Bağlar İlçe Eşbaşkanı Rihan Kavak 
 
Ankara Sincan Kadın Kapalı Cezaevi