Neydi vicdan?

  • 09:04 31 Mayıs 2022
  • Kadının Kaleminden
“Patlama gününde bazılarının hiç tanımadığı ama hepsinin annesi gibi olan bir annenin isyan çığlıklarından dökülen sözcükler oldu: ‘Vicdan değil cüzdan!’ Neydi vicdan?”
 
Jîn Kobanê
 
Tarih 20 Mayıs 2022’yi, saatler 13.00 sıralarını gösterdiğinde herkesi şoke eden patlama sesi. Duyanlar ilk birkaç saniye gelen sesi zihninde netleştirmeye çalıştıktan sonra yüksek damlara çıkıp sesin hangi yönden geldiğine bakınırken kimileri de telaşla yoldan geçen arabalara binerek olayın yaşandığı bölgeye yöneldi. En ilginci ise korkması, ağlaması gereken çocukların, sokaklarda koşarak avazı çıktığı kadar “Arabayı vurdular, araba yanıyor” sözleriyle bağırmasıydı. Bu çocuklar, daha küçük yaşta düşmanını tanıyıp, onlara karşı bilediği öfkesiyle büyüyen çocuklardı.
 
Yanan aracın kara dumanı gökyüzüne dağılırken yaşlısı, genci, kadını, erkeği herkesi isyana, direnişe sokaklara çağırıyordu. Olay yerine erken varanlar, kutsallığı, aydınlığı, arınmayı, yenilenmeyi simgeleyen ateşi bu kez söndürmeye çalışıyorlardı. Biliyorlardı yanan ateş bu sefer yenilik kutsanma ve aydınlık için yanmıyor, canlarından can almak için gürleşiyordu.
 
Tüm felsefelerde dört element ateş, su, toprak ve havanın insan varlığındaki önemi dile getirilir. Peki, şimdi neyi ifade ediyordu? Topraktan geldik toprağa gidiyoruz diye dillendirilen deyimi mi gerçekleştiriyordu? Ateşi kutsallığı söndüren avuçlardaki toprak araçtaki bedeni mi kutsuyordu? Toprak o bedeni bağrına basıp alevlerden mi koruyordu? Eller, avuçlar dualara değil toprağa açılıyordu, gözyaşları ile sulanarak toprak atılıyordu alevlerin ortasına. Nasırın nakış gibi işlendiği avuçlarda toprak tanecikleri yaşama filiz tutmak için akan kana karışıyordu. Tıpkı karıncanın ağzıyla su taşıması gibi.
 
Evrende hava nerelerde geziniyor ne işle meşgul oluyordu? Bir anda gökyüzünden kampın sokaklarına yayılan koku ile havanın, kara haberi çocuklardan önce çocukların sesinin ulaşmadığı mahallenin diğer kısımlarına dağıtmak için acılı, işkence gibi gelen bir görevin başında olduğunu herkesler öğrenmiş oluyordu.
 
Ruhları bedenlerinden büyük olanlar…
 
Bunlar bir masaldan, hikâyeden alınmış kesitler gibi gelebilir ama bir mülteci kampında yaşayanlar için ne bir hikâye ne de bir masal. Beşikteyken duydukları bombardıman sesleri ile uyuyup uyanan çocuklar için bir intikam nedeni. Her anı diğer çocuklardan farklı olarak yaşama mücadelesi veren çocuklar için patlama sesleri, erken büyüme nedeni. Küçük bedenlerinde büyük ruh, düşünce ve duygular taşırlar. Duydukları sözcükler, dualar ve beddualar tanrıyı tanrı, peygamberleri peygamber yapan vicdan seslerinin yankısını dinlemeye, anlamaya ve sorgulamaya çağırır. Bunlardan bir tanesi de o patlama gününde bazılarının hiç tanımadığı ama hepsinin annesi gibi olan bir annenin isyan çığlıklarından dökülen sözcükler oldu: “Vicdan değil cüzdan!”
 
Peki, neydi vicdan? Kimlerde vardı? Hangi zaman ve koşullarda ortaya çıkardı?  Vicdandan pay almamış birey ve toplumlar hangi tahribatları yaratırlar? Kaosa neden olan vicdan olgusunun yoksunluğuna karşı nasıl bir zihniyet savaşı gerekir?
 
Ahlak nedir
 
Ahlak, toplumun yazılı olmayan, toplum içinde yaşayan insanların birbirileriyle ilişkilerini düzenleyen; iyi olanla kötü olanın niteliklerini belirleyerek insanların hal, hareket, tavır ve davranışlarına bir takım ölçütler getiren ilkeler, değerler ve kurallar bütünüdür. Ya da bunu Başkan APO’nun tanımı ile yapacak olursak “Toplumun zora dayanmayan kurallı yaşamı”dır. Eğer bugünkü koşullarla var olan yazılı hukuksal şekli ile ele alıp ona uygun biçimde hareket edersek, hukuksal zora dayanan bir yaşamı kabullendiğimizi de belirtmekte fayda var. Ahlak, toplumsal düzen kurallarının en kadimi ve toplumsal dokuyla en fazla uyumlu olma özellikleriyle toplumsal sistemlerin parametresi gibidir. “Ahlak” kelimesi “huy”, “doğa”, “yaratılıştan olan haslet” anlamları taşıyan Arapçadaki “hulk”tan gelmektedir. Latincede ise, “mores”ten gelir. Mores “uzlaşılar”, “pratikler”, “davranış kodları”, “belli bir kişinin ya da grubun karakteri” gibi anlamlar içerir. Yani toplumun oluşturduğu doğal kurallar ve kuralların insanda oluşturduğu karakter yapısıdır.
 
Toplumsal vicdan olarak ahlak
 
“Ahlak”, toplumun vicdanı olarak ahlak düşünüldüğünde, toplumsallıktan kopmak vicdansızlaşmaktır. Sınıflı toplum tarihi, insanın doğal gelişimini saptırdığından, vicdansızlık ve ahlaksızlık tarihini geliştirmektedir. İçinde yaşadığımız bilgi çağı akılla özdeşleştirilirken, vicdan, yürek yoksunluğu ile taşmaktadır. İdealizmin devamı niteliğindeki kaba materyalizmin sonucu olan bilimin, iktidarlaşma gerçeğinden hareketle insanlığın hizmetine sunulması gerektiği ve toplumda yaşanan köleliğin, özgürlüğe evrimi ancak felsefeye dönüş ilkesiyle gerçekleşebilecektir.
 
Duygu ve zeka
 
Diğer bir çarpıcı ortaklık, değişim yöntemi olarak seçilen eski tarihlerdeki felsefenin dine yakınlığından kaynaklı çilecilik, yani sorunu kendinde çözme olmaktadır. APOCU felsefenin bilimsel yanından kaynaklı olan çözümlemeye dayalı sorunu ve evreni insanda yani birey olgusunda çözme esas alınmaktadır. Duygu yüklü zekâ, sentezinin sonucu olmanın dışında, en çok kadının düşünme yapısına denk gelmektedir. Vicdanı ve yüreği içinde barındıran akıl, eşitsizlik ile özgürlüksüzlere karşı bir önlem ve ölçüdür. Dünyayı alım-satım ilişkilerinin sonucu çöplüğe dönüştüren erkek aklı, yürek ve vicdan özellikleri taşıyan kadının duygulu aklıyla frenlenmek istenmektedir.
 
Savaşların sonuçları
 
Günümüzde erkek aklının yarattığı tahribatları, savaşları ve savaştan geriye kalanları hepimiz biliyoruz, hatta bilmekle kalmayıp bedelini, sonuçlarını her şekilde yaşıyoruz. Şimdi sormak gerekir, Türkiye devletinin bu kampa yaptığı saldırıları hangi vicdan, hangi ahlak kabul eder. Hangi dine, inanca sığar, insanları bu şekilde katletmek. Tüm dünyanın gözleri önünde güya BM denetiminde olan bir mülteci toplumun her gün sinsi planlarla öldürülmesi ne ile açıklanır…