Direnişin izlerini taşıyan yollar yeni bizleri yansıtandır
- 09:04 31 Ocak 2022
- Kadının Kaleminden
“Bir dokunabilsek kendimize, var olduğumuza inansak sorgulasak isimlerimizi çözeriz o vakit tarihin neresinde gizli kaldığımızı. Git gel hallerimiz suyun berraklığında son bulur, içimizde taşıdığımız sahte kimlikler çıplak çöllerde çürüyerek kaybolur. Yeter ki dokunalım kendimize ve sevdamıza inanalım. Gözyaşlarımız tanıklık ediyor yolculuğumuza. Zaferin direnişin izlerini taşıyan yollar yeni bizleri yansıtandır”
Jîn Kobanê
Senle çağların en savaşçısını yaşıyoruz. Kimi silahla saldırmakta kimi Truva atı misali aramıza sızmakta. Zamanın nehir gibi aktığı şu yaşamda kirlenmiş kişilikler maskelerin arkasında saklanarak hançeri sırtımızdan vurmaya çalışmakta. ‘Yekvücut olduk’ dediğimiz insan görünümlü lanetlenmiş kişilikler bugün ihanetin şarabından payını alarak maskesini indirdi. Saklı kalmıyor kimliklerimiz doğru, gizleyemiyoruz fakat gerçekler ortaya çıkıncaya kadar bizden çalınan zamanı ve hakikatin yolcusu olmuş olan yoldaşlarımızı geri getirmiyor ne yazık ki.
İnsanlıktan, mücadeleden vazgeçmek teslimiyettir. Hayatımız bir deniz bir nehir gibi sonu ve başı hiç olmayan sonsuzlukla anlamlanmış iken tarih ihanet edenleri affetmeyecektir ve an gelecek halkın vicdanı ve devrimin değerleri bunların hesabını elbette soracaktır bizden. Hiçbir şey yaşanmamış gibi sırtını özgür yaşama dönenler feleğin rüzgarında tufanın da kaybolacaklardır.
Arayışlarımızdı bizleri bu nehre getiren bazen yapraklar misali döküldük ve su ile kaybolduk bazen kayalar misali suyun sert akışına rağmen ona sarılmayı öğrendik. Nehrin suyu ile yıkandık arındık ve suyun varlığı ile yaşam bulduk. Şimdi ise sudan ayrılıp çıplak topraklarda dolaşmak neden? Gölgelerini aramak neden? Yansıman suda var iken. Yoldaşının gözlerin de hayat pınarı akarken. Gerçeklik gölgede aranmaz ki, kaybolunur. Gölgeler korkutur onu görmezden gelemeyiz hiçbir zaman. Kendimizi kandırmak avutmak, yalan hayaller ile duygularımızı yanıltmamız bizlere bir şey kazandırmaz. Doğrusu ve yanlışı ile bizler hakikatiz ve hakikatimiz suyun derinliklerinde hap saklı. Ölümden korkmak neden? Korkacak ve savaşacak daha çok gerçekçi nedenlerimiz var iken.
Kişiliğimiz ile savaşmamız gerekirken korkup teslimiyeti tercih etmek aciz ve zayıflığımızdan değil mi?
Bir dokunabilsek kendimize, var olduğumuza inansak sorgulasak isimlerimizi çözeriz o vakit tarihin neresinde gizli kaldığımızı. Git gel hallerimiz suyun berraklığında son bulur, içimizde taşıdığımız sahte kimlikler çıplak çöllerde çürüyerek kaybolur. Yeter ki dokunalım kendimize ve sevdamıza inanalım. Gözyaşlarımız tanıklık ediyor yolculuğumuza. Zaferin direnişin izlerini taşıyan yollar yeni bizleri yansıtandır. Unutmayacağız tabi ki sırtımızdan vuranları.
Birlikte yürüdüğümüz yollar ve savaştığımız bu toprakları dolaşıyoruz yoldaşlarınla. Dün yanımızda olanlar adını aşk ile andıranlar bugün toprak ve suyun aşkına sarılarak yollarımıza izlerini bıraktılar. Kutsallık iksiri onlara doğdukları an da anaların sütü ile içirildi. Evrenin tüm bilgelikleri ve güzellikleri ile bedenleri ana kucağında büyüyenler yaşamı uğrunda ölecek kadar sevmesini öğrendiler. Yaşamın büyük sırrına ulaşmanın edası ve aşkı ile bugün Kemal ê, Mazlum a, ermesini erişmesini gerçekleştirdiler.
Dönüp bir bakmak gerekiyor bazen geriye, yağmur suyu ile nehrin ahenkle büyüleyici bir ritimle seslendirdiği o türküyü duydum mu diye sormak gerek kendine. Amansız verilen savaşlarımız da bende ki beşeri zafiyetlerin hangisine yenildim diye dönüp de kendimize sormamız gerek. An’da oluşmak önemli an da insan doğup ölebiliyorsa, anda da kaybediyoruzdur. Teslim olabiliyoruzdur. Kanımızda hangi kapitalist mikrop dolaşıyorsa o kanı akıtıp arınmasını başarmalıyız. Aşka erişmek ve sevdanın özgürlük hakikatinin sevgilisi olmak istiyorsak ilk adımızı sorgulamalıyız ve tarih adımızla beraber ardılları olduklarımızı bize aktaracaktır.