İhaneti kabul etseydim, Shell Shock sendromu yaşamazdım

  • 09:03 22 Haziran 2020
  • Kadının Kaleminden
“Bizi anlatılması bile mümkün olmayan o işkenceler altında imzalattıkları önceden yazılıp, hazırlanan ifadelerle, ömür boyu birer Shell Shock sendromlu kişi haline getirdiler...”
 
Gül Güzel
 
Onların gerçek sayıları bilinmiyor. Çünkü resmi değil, gizli ve adı konulmayan kirli savaşların, işkencelerin mağdurlarıdır. Adı konulan savaşlardakinden daha korkunç olan işkencelerin sonuç ve tahribatlarını yaşamları boyunca hisseden, bazen de herkesten saklanarak yaşayanlardır. Ağır travma ve ‘Shell Shock Sendromu’ mağduru olan bu kişiler, yakınlarımız bizlerden birileri. 
 
Kömür siyahı saçları düzgünce yana taranmış. Siyah gözlerine yansıyan nereden, hangi taraftan geleceğini bilemediği ölümcül şiddette uğrama korkusu bütün bedenini sarsıyor. Korku, hüzün, sitem, isyan dolmuş kara gözlerine... Nisan’ın şimşekle karışık yağmuru misali korkuyla akıyor gözyaşları. Gözlerinden akan yaşlar, titreyen göğsü ve dizlerinin üstünü ıslatıyor...
 
Hemen hemen her görüştüğümüzde böyle oluyor veya biz onu öyle görüyoruz. Gözyaşlarına boğularak, “Biz talebeleri hep özel bir gözetim, takip altında tutuyorlardı. Biz nereye gitsek, gölgemiz olurlardı. Yine bir halk parkında oturmuş, üniversitede okuyan bir arkadaşımı bekliyorum. Sırt çantamı oturduğum bankta yanıma indirdim. İçinde yayınlar vardı. Öteki arkadaşımla halkımıza ulaştırmak için yarı yarıya paylaşacaktık, dağıtacaktık ama dağıtamadık” deyip saçından, ayağının tırnağına kadar elektrik şok işkencesi altında titreyen bir bedene bürünüyor yine. 
 
Kendini kontrol altında tutmak isterken, elinde tuttuğu su şişesi çatırdamaya başlıyor. Ama o, bu sesin ve elindeki şişeyi nasıl sıktığının hiç farkında değil. Nerede ve etrafında kimlerin olduğunu bilmek istercesine şaşkın gözlerle etrafına bakınırken söze başlıyor: “Bizim ülkede o zaman, ‘üç yalan bir doğruyu götürür’ derlerdi. Ben onlara, ne kadar aradığınız kişi ben değilim desem de…” 
 
Şaşkınlık, hıçkırık, çaresizlik ve isyana bürünen sesiyle devam etmeye çalışıyor: “Biliyorsunuzdur 90’lı yıllardaki Kürdistan Bölgesi ve halkına uygulanan zulümleri. Ben arkadaşımı beklerken, karşı banka gelip oturan o iki kişiden biri, bana bir soru yöneltiyor, ‘Diyelim ki, karşıdan gelen adam senin düşmanın. Sen onu öldürmek istiyorsun. Ne ile öldürürsün?’ Ben de, ‘tabancamı çeker, kurşunu alnına sıkarım deyince, ‘Yok bilemedin. Cevap doğru değil. Sen kurşunla değil, bomba atarak onu imha ettin!’ diyor.” 
 
Herkesten gizlenmeye çalışarak yaşayanlardan biri anlatıyor: “Evet, işte devlet zihniyeti ve mantığı buydu. Kürt köylerini basıp, soyup ardından bombalayan ve ardından kendini temize çıkarmaya çalışan zihniyet. Bana uyguladıkları gibi, Kürt gençlerini çeşitli işkenceler altında itirafçılığa ve suça ortak etme mecburiyeti. Devlet olarak, kendi işlediği insanlık dışı suçlardan dolayı, uluslararası insan hakları mahkemeleri önünde kendini temize çıkarma hileleri. Sanki köyleri bombalanarak yakıp yıkan devlet güçleri değil de ben ve benim gibi işkenceler altında ihanetçiliğe varan suçları kabul ettirdikleri Kürt halkından birileri yapmış. Bizi, anlatılması bile mümkün olmayan o işkenceler altında imzalattıkları, önceden yazılıp hazırlanan ifadelerle, ömür boyu birer Shell Shock sendromlu kişi haline getirdiler... Böylelikle bir kere değil, her gün yaşayan ölü insanlar haline getirdiler bizi. Sayılarımız, belki de binleri aşıyordur. Çünkü hiç birimiz bu konuda kendimizde konuşacak cesaret,  güç bulamıyoruz. Konuşma ortamları da zaten çok kısıtlı. Benim açımdan üç yanlış, bir doğruyu yok etmedi. Ancak benden, bana ait her şeyimi aldı, götürdü. Kendi kendime yabancılaştım. Bana ait biraz da olsa uykum vardı. Bu son süreçte o da beni bıraktı. Siz günün 24 saatinde uyuyamamanın ve takip eden günlerde de uyuyamamanın ne olduğunu nereden bileceksiniz ki?
 
İşkencelerle benden her şeyimi aldılar; her şeyimi yitirdim ama gururumu asla alamadılar. Kimliğim, ruhumda duruyor. Ben Kürdüm ve bundan da gururluyum. Yalnız ben değilim. Bu tür işkencelerden dolayı travma yaşayan binlerce Kürt vardır. Biz okullarda/derslerde Vietnam savaşından dönen askerlerin halüsinasyon, zihin kayması olan Shell Shock sendromunu okuyorduk. Onlar gibi ben de her an bir taraftan gelecek kurşun veya bomba ile öleceğimin kâbuslarını görüyorum. Aniden gelen krizle kendimden geçiyorum. O yüzden hiç bir iş yerinde çalışamıyorum, olan ailemi de kaybettim. Bir ara sanki iyileştiğimi sanıyorum ama bu hastalık, korku olayı ardından ve yeniden kendini yineliyor. İşte bize uygulanan devletin karanlık korkunç yüzü!”
 
Shell Shock sendromu ve bu hastalığa neden olanlar
 
Halüsinasyon ve zihin kaymasına yol açan savaş sonrası psikotik travma durumudur. Shell Shock çevirisinden de anlaşıldığı gibi, savaşta görev yapan askerler üzerinde oluşan ve savaş stresi tepkisi olarak tanımlanan psikolojik bir problemdir. 1. Dünya Savaşı'nın en kanlı muharebelerinden biri olan Somme Savaşı'nın ardından ortaya çıkmış bir psikolojik fenomendir Shell Shock. 20 yıl süren Vietnam savaşında 58 bin 175 Amerikan askeri öldü. Kuzey ve Güney Vietnam’da ise 2 milyondan fazla asker ve sivil hayatını kaybetti.  Amerika’nın komünist birliklerin gizlenmesini önlemek için ormanlar ve tarım alanlarına yaprak dökücü zehirli ilaçlar püskürtmesi on binlerce kişinin hastalanmasına ve yüz binlerce hektar alanın kullanılamaz hale gelmesine sebep oldu. Şimdi olduğu gibi Amerika o zamanlar da dünyanın en güçlü askeri ülkesiydi.
 
Shell Shock sendromu belirtilerini şöyle sıralamak mümkün: Bitkinlik, nefes darlığı, çarpıntı, baş ağrısı, göğüs ağrısı, kas ve eklem ağrısı, ishal, aşırı terleme, baş dönmesi, bayılma, uyku bozukluğu, unutkanlık, konsantrasyon güçlüğü.