Gaia'dan mesaj var!
- 09:07 4 Haziran 2020
- Kadının Kaleminden
"Belli belirsiz, soğuk ve karanlık yeni bir kışın dünyaya yayılmakta olduğunu hissediyoruz. Ölümün güçleri baskın geliyor ve Toprak Ana’mızı tarih boyunca olduğundan daha fazla bir şiddetle yağmalıyoruz."
Gülistan Azak
“Belli belirsiz, soğuk ve karanlık yeni bir kışın dünyaya yayılmakta olduğunu hissediyoruz. Ölümün güçleri baskın geliyor ve Toprak Ana’mızı tarih boyunca olduğundan daha fazla bir şiddetle yağmalıyoruz. Savaşlarla, toprağı kapattığımız betonlarla, ekolojik kıyım ile… Sonuç ise, salgınlar, afetler, kuraklık, açlık ve ölüm… Gaia için, insanlık için, yeni bir ilkbaharın çiçeklenmesini için, savaşa, ekolojik kıyıma meydan okumayı göze alabilir misin?
Tellus, kutsal tanrıça,
Yaşayan Doğanın Anası,
Gıdası yaşamın,
Sonsuz dürüstlükle cezalandırılıyor ve ödüllendiriliyorsun,
Yaşam bizi terk ettiğinde,
Sığındığımız sensin
Çünkü dağıttığın her şey bağrına döner.
Haklı olarak tanrıların anası diye nitelendirildin
Değil mi ki sen dürüstlüğünle
Tanrıların gücünü kazandın
Sen gerçekten de tanrıların ve halkların anasısın.
Değil mi ki sensiz hiçbir şey gelişemiyor ve var olamıyor
Sen tanrıların arasında en güçlüsün.
Sen kraliçesin, Tanrıçasın."
Eulogie (M.Ö.II. Yüzyıl)
En eski zamanlardan beri, toprak insanlar tarafından Ana Tanrıça olarak algılanmıştır. Besleyen, yaşam veren, iyileştiren, tedavi eden ve aynı zamanda ölümü bağrına basan dişiliğine dayandırılır bu mit.Tarih öncesi dönemlerde, büyük tanrıça yaşamının yeniden dölleyicisi, yaratıcısı, üretme gücünün merkezi olarak temsil edilmiştir. Yontma Taş Çağı (Paleolitik) insanı için o, ölümün ve yaşamın gizlerini yöneten ana figürdü. Ana Tanrıça her şeyin bağrında yaşam bulduğu verimli bir topraktı.
Gaia’ya (Toprak ana), topraktan meyvelerin çıkmasını sağlayan bu güce teşekkür olarak eski Yunanlılar, ona topladıkları meyveleri sunarlardı. Eski dünya görüşü toprağı, bir kadın, bir varlık, canlı bir beden olarak algılıyordu. Ancak eril düşüncenin baskıladığı dinler toprağı, doğayı insanın emrine sunarak maddesizleştirdi. Böylece yaşamın kaynağı olarak kutsadığı toprağa saygısızlık etmekten dahi imtina eden insan topluluklarının yerini, beton ve çelikle donatılmış topraksız alanlarda yaşamayı tercih eden, toprakla temasını neredeyse bütünüyle kesen insan toplulukları aldı. Toprakla mesafeli şekilde yaşayan, toprağın takvime göre değişimini dahi gözlemlemekten uzaklaşan insan, toprağın kutsal kaynaklarını ve onun yaşamsal işlevlerini göremez oldu.
Belli belirsiz, soğuk ve karanlık yeni bir kışın dünyaya yayılmakta olduğunu hissediyoruz. Ölümün güçleri baskın geliyor ve Toprak Ana’mızı tarih boyunca olduğundan daha fazla bir şiddetle yağmalıyoruz. Savaşlarla, toprağı kapattığımız betonlarla, ekolojik kıyım ile… Sonuç ise, salgınlar, afetler, kuraklık, açlık ve ölüm…
Toprak Ana’ya bakışımızı değiştirerek, O’na ondan koparmaya çalıştığımız değerlerin ötesinde var olma onurunu geri vermek sadece bize bağlı. Eğer Doğa’ya sadece gözlerimizle değil, yüreğimizle bakmayı yeniden öğrenirsek bilgelik yeniden doğabilir ve her varlığı kardeşimiz olarak kabul eden çok daha geniş bir görüş açısıyla yeniden yaşayabiliriz.
Gaia'dan mesaj var! Anamız Gaia için, insanlık için, yeni bir ilkbaharın çiçeklenmesini için, doğayla yeniden kavuşmak istediğimiz o gün için savaşa, ekolojik kıyıma meydan okumayı göze alabilir misin?