Korona mı Tehlikeli Erkeklik mi?

  • 09:07 12 Nisan 2020
  • Kadının Kaleminden
“Geceleri eve giderken sokak tenha ise arkadan gelen bir gölgenin kalbinizi gittikçe hızlandıran ve arkanıza dönüp bakmaya cesaret ettirmeyen korkuyu yaşamayanlar, hayatında bir kez ütü yapmamış, bir kez bulaşık yıkamamış olanlar hala ‘ya millet can derdinde siz ne ile uğraşıyorsunuz?’ demeye devam edebilir. Cevabımız çok net. Can derdindeyiz. Emek derdindeyiz. Yıpranıp giden, kimsenin umursamadığı ömrümüzün derdindeyiz.”
 
Rojda Yıldız
 
Her şeyin en iyisini bildiğini düşünen erkek zihniyetinin “ya millet neyin derdinde siz neyin derdindesiniz” serzenişlerini, “uğraşacak işiniz mi yok” sitemlerini duyabiliyorum. Duyabiliyorum çünkü şu ara kullanabildiğimiz tek mecra olan sosyal medyada kadınlar için yapılan en ufak farkındalık çalışması, “yalnız değilsiniz” temalı yapılan her hastag çalışması erkeklerin lincine uğruyor. Devletin insanların hayatlarını kötü etkileyen hiçbir politikası bu kadar toplu lince uğramamıştır!
 
Başa dönersek;
 
İlk olarak Çin’de görülmeye başlanan ve neredeyse bütün dünyaya yayılan korona virüsü milyonlarca insanı oto-karantinaya aldı. Bir kısmı ise zorunlu karantinada. Evlere hapsolan yaşamlarda tek sağlık sorunu korona virüsün ortaya çıkardığı fiziksel sorunlar değil. Dört duvara hapsolan yaşamlar birçok psikolojik, ruhsal sorunu da beraberinde getiriyor. Ekonomik krizin giderek derinleştiği, kimilerinin evde kaldığı için çalışamadığı, kimilerinin evden çalışmak zorunda olduğu, kimilerinin işe gittiği için psikolojisinin yıprandığı süreçler yaşıyoruz. Bu süreçleri atlatabilmek, her türlü sağlığı koruyabilmek için ilk olarak dayanışmak zorundayız. Evi paylaştığımız kişilerle, alt-üst komşularımızla, tanımadığımız ama ihtiyacı olduğunu bildiğimiz insanlarla. Yaşamak için, insan olduğumuzu hatırlamak için… 
Fakat dünya verileri bize gösteriyor ki bırakalım tanımadığımız insanlarla dayanışmayı, aynı evi paylaştığımız, yanı başımızda olan insanlarla, kadınlarla dayanışmayı dahi beceremeyen, yapmak istemeyen bir zihniyet ile karşı karşıyayız. Hatta dayanışmayı da bırakalım, sürecin hırsını, öfkesini, psikolojik sorunlarını evde beraber yaşadığı kadınlardan çıkarmak isteyen bir zihniyet. 
 
Birleşik Krallık Uluslararası Kalkınma Departmanına bağlı UK Aid Direct Kuruluşu tarafından yayınlanan rapora göre, Çin’in Wuhan kentinde 2020 Şubat ayı itibari ile karantina süresince kadınların şiddete uğrama oranı üç kat, polise yardım talebi ile ulaşan kadınların sayısı iki kat, kadın kurumlarına yapılan başvurular da yüzde 90 artmış. Salgının en çok yayıldığı ülkeler olan İspanya, İtalya gibi ülkelerde de polise gelen şikayetler oldukça artmış durumda. Türkiye ve Kürdistan’da ise toplamda 2018 yılında 440, 2019 yılında 474 kadın (bunlar maalesef ki ulaşılabilen rakamlar) erkekler tarafından katledildi. Hükümetin her gün kışkırttığı erkek egemen zihniyet, söylem ve politikaları ile her geçen gün kadın cinayetleri artarken bizi tam da bu süreçte tedirgin eden durum bu işte. Erkekler salgının bedelini de kadınlara mı ödetecek? 
 
Bu yazıyı yazdığım saatlerde haber sitelerine bir haber düştü. Malumun ilanı… Zaten bu sonuçların olduğunu, olacağını biliyorduk ama resmi sayı olunca kadın olarak kendinizi ispat etmek daha kolay oluyor! İstanbul emniyeti açıkladığı verilerde geçen senenin Mart ayında kendilerine iletilen “aile içi şiddet” vakalarının 1804 iken bu sene başvuran kişi sayısının 2493 olduğunu belirtmiş. Yani geçen seneye göre “aile içi şiddet” vakalarında %38.2’lik bir artış var. 2020 Mart ayı itibari ile de 29 kadın erkeklerde tarafından katledildi. 
 
Yoksulluğun, krizin, salgının daha da tetiklediği erkeklik halleri öfkesini en yakınındakine, yanı başındakine çevirmekten en ufak bir tereddüt etmiyor. Belki can havli ile kendini dışarı atabilecek olan kadınlar, dışarıdaki salgın yüzünden “gidecek yerim yok” korkusu ile şiddete belki de daha çok göz yumacak. Evde kalan çocuklara, işe gitmeyen aile bireylerine ve sokağa çıkma yasağı olan 65 yaş üstü kimselere “daimi-değişmez” hizmet eden kadınların, bu süreçte artan ev yüklerini kimse umursamıyor ve tarihin en büyük yanılmalarından biri olan ev işlerinin küçümsenmesi, kadına zimmetlenmesi devam ediyor.  Jinnews’te çıkan bir röportajda söylendiği gibi “ev’de kalmak Makbule için daha fazla iş dışında bir şey ifade etmiyor”. Üstüne üstlük her an evdeki erkeklerden biri tarafından dışarı atılma, şiddete uğrama ve hatta katledilme tehlikesi ile yüz yüzeyken. 
 
Klasiktir, ama söyleyeceğim. Geceleri eve giderken sokak tenha ise arkadan gelen bir gölgenin kalbinizi gittikçe hızlandıran ve arkanıza dönüp bakmaya cesaret ettirmeyen korkuyu yaşamayanlar, hayatında bir kez ütü yapmamış, bir kez bulaşık yıkamamış olanlar hala “ya millet can derdinde siz ne ile uğraşıyorsunuz?” demeye devam edebilir. Cevabımız çok net. Can derdindeyiz. Emek derdindeyiz. Yıpranıp giden, kimsenin umursamadığı ömrümüzün derdindeyiz. 
 
Geçen gün bir erkek arkadaş, “korona erkekleri daha çok öldürüyormuş, ölen kadın sayısı daha az” dedi. Kendince laf atmaya “hadi iyisiniz” demeye getiriyordu. Sonrasında baktığımda ciddi ciddi bu rakamları gösteren ajanslar vardı. Hiç biri altına şu notu düşmemişti, dışarıda olan nüfusun yüzde 70’i erkekler, kadınlar evlerde ve yakalanma riskleri daha düşük. Evlerde çünkü kamudan, toplumsal yaşamdan dışlanalı, evlere hapsedileli yüz yıllar oldu. Bunun altındaki gerçekliği, toplumsal hakikati kadın hakikatini görmeden bana yapılan bu “şaka”, günlük yaşamda, twitter'da kadınlara yönelik yapılmaya çalışılan çalışmaları karalamaya, yok saymaya, küçük görmeye devam eden ve bunun hakikatini okuyamayan bir zihniyetin sonucu. 
 
Korona mı tehlikeli erkeklik mi bilmiyorum açıkçası. Fakat bildiğim bir şey var, koronadan hayatını kaybeden insanların sayısını toparlasak, yüz yıllardır erkekler tarafından katledilen kadınların çeyreği bile etmeyecek. Salgını bile fırsata çeviren devletten bir farkı yok olanların. Farklı olan bir şey var ise o da biz kadınların artık eskisi gibi olmadığı! Alt komşum, üst komşum nasıl diye meraklandığımız, “kol kırılır yen içinde kalır” sözünün tarihe karıştığı, görmesek de işitmesek de şiddete maruz kalan kadınlar için sessiz kalmayacağımızı bilmemiz. Dayanışma ve mücadele bin yıllardır bitmedi, bu korona günlerinde de bitmeyecek.