Beka sorunu arıyorsanız, ‘yüce’ yargının arşivlerini açın!

  • 10:43 22 Haziran 2019
  • Kadının Kaleminden
“Beka sorunu arıyorsanız alın size beka sorunu. Bu ülkede 4 insan silahla, taşla, sopayla “arazi” uğruna katledilebiliyorsa, henüz 2 aylık bebekler tecavüze uğruyorsa, 1 ayda 30 kadın katledilebiliyorsa bu beka sorunu hükümetin beka sorunudur. Bu sorunu uzaklarda aramayın, açın adliye arşivlerinizi, bakın ‘yüce’ yargınızın kararlarına. Bakın da yüzleşin beka sorununuzla.”
 
Beritan Canözer 
 
2003 yılında bir arazi kavgasıyla başladı her şey ve 17 yıl önce başlayıp bugün hala bitmeyen bir kavga. Önce Hakkı İzol cinayet işlemekle suçlandı ve iki kardeşiyle beraber tutuklandı. Ardından Zozan İzol’un çocuklarıyla beraber ilk mücadelesi başladı. İlk günden beri avukatlarla, hak arayışlarıyla eşini cezaevinden çıkarmaya çalıştı Zozan. Bu süre içinde çocuklarını tek başına büyüttü, çocuklarını okuttu. “Kız çocukları okumaz” diyenlere inat kız çocuklarını üniversiteye gönderdi. Yıllarca tek başına her şeye karşı mücadele etti. Bu mücadeleyi verirken gücünü de çocuklarından aldı. Çocuklarının varlığıyla kendini güçlü hissetti ve başaracağına olan inancı yüksekti. Öyle ki, onu ve ailesini tehdit edenlere karşı da hep dimdik durdu, geri adım atmadı. Sonunda başardı, eşi bırakıldı ama en çok böyle başladı sorunlar.
 
Hakkı İzol, cezaevinde olduğu sürede, öz kuzeni olan AKP eski Milletvekili Zülfikar İzol’a emanet olarak verdiği arazilerinin tapusunu istedi. Zülfikar İzol ise Hakkı İzol’a ait olan tapuları vermeyerek, aileyi köyden göndermek için elinden geleni yaptı. Tehditler, darp etmeler, tacizler… Sonu gelmeyen bu tehditler 15 Haziran günü 6 kişinin ölümüyle sonuçlandı. Önce Zülfikar İzol'un kardeşleri Hakkı, Zozan, Musa Serhat ve Meral İzol'u katletti, sonra kaçtıkları sırada ise araçlarıyla iki kişiye çarparak, ölümlerine sebep oldu. 
 
Annesiz ve babasız bırakılan çocuklar!
 
Tüm bu sürecin sonunda bugün Dilan ve kardeşleri hem annesiz hem babasız bırakıldı. Sadece Dilan değil, Dilan’ın bir de 5 kardeşi var. Tehdit edildikleri için, can güvenlikleri olmadığından bırakın evlerine, köylerine dahi gidemiyorlar. Babasını, yengesini ve 22 yaşında olan kuzenini gecenin bir köründe zırhlı araç ve jandarma eşliğinde defnedebildiler. Annesini ise başka bir yerde defnettiler. Neden mi? Çünkü 4 kişiyi katlettikleri yetmemiş gibi, bir de “cenazeler bu köye girmeyecek” diye tehdit ettiler.
 
6 kardeş can güvenliği nedeniyle taziyelerini farklı yerde kurdu
 
Taziyenin kurulduğu yere (can güvenlikleri nedeniyle yeri belirtemiyoruz) giderken nasıl bir atmosferle karşılaşacağımızı bilmiyorduk. Açıkçası katliamın yaşandığı Çeltik köyüne gideriz diye bekliyorduk, yolda giderken öğrendik köye gidemeyeceğimizi. 6 kardeş bir yer bulmuşlar sığınacak, kurmuşlar taziyelerini. Gelen tüm misafirlerini onlar ağırlıyor. Yanlarına doğru ilerlerken çekimserdik. Karşımızda dimdik duran 3 genç kadın, 2 erkek çocuğu ve henüz 9 yaşında olan Jinda... Anne ve babalarının ardından 6 kardeş dimdik duruyor, çünkü soracakları bir hesapları var ve “Hesabını sormadan ağlamak yok” diyorlar. 
 
Bu bir cinayet değil, katliamdır!
 
Dilan ve Yekbun, “kan davası”, “arazi kavgası” denilerek üstü kapatılmaya çalışılan bu katliamı sosyal medya hesaplarından dünyaya duyurdu. Birçok kişinin belki de cesaret edemeyeceği şeyi yaptılar ve korkmadılar, ailelerine yapılanın hesabını sormak için mücadele etmeye başladılar. Sosyal medyada katliamın gündem olmasının ardından bir duyarlılık da oluştu ve herkes bu olayın peşine düştü. CHP’lisi, Saadet Partilisi, herkes Dilan’ı ve kardeşlerini arayarak yanlarında olduklarını söyledi ama hangi teselli, hangi destek mesajı dindirir Dilan ve kardeşlerinin acısını? Hem annesinin hem babasının katledilişini izledi, izlediği yetmedi bir de elinde delili olsun diye telefonla videoya almak zorunda kaldı. Çünkü biliyordu, başka türlü kanıtlayamayacaktı.
 
Gözleri fişek gibi bakan bir kadın…
 
Taziyede gelen tüm misafirleri kendileri karşıladı. 6 kardeş yan yana, dip dibe, el ele. Birbirlerine derman olurcasına bakıyorlar birbirlerinin gözlerine. Dilan omuzlarına aldığı yükün farkında. Şimdi 5 kardeşine hem anne hem baba olacak. Kuzenine hem anne hem baba hem kardeş olacak. Bu yükün ağırlığıyla duruyor ayakta. “Ben ağlarsam kardeşlerim de ağlar” diye düşünüyor. Gözleri fişek gibi bakıyor. Konuşurken elleri titriyor ama onu bile belli etmemeye çalışıyor. Günlerdir bağırıyor, çağırıyor, yetkilileri görevini yapmaya çağırıyor. Yaralı olmasına ve saldırıya uğrayan olmalarına rağmen şu an iki kuzeni de tutuklu. Onlar için de bağırıyor, adalet istiyor. 
 
24 yaşında hem anne hem babanı kaybetmek, hem adalet mücadelesi vermek hem de anne ve baba olmak. Kiminize kolay kiminize zor gelir ama zor, çok zor. Dilan, ailesinin katledilişini belki de her gün kabuslarında görecek, belki güzel bir şeye dalıp gittiğinde hatırlayacak ve o güzellik yerini hüzünlü bir ana bırakacak. Belki acısı hafifleyecek ama asla bitmeyecek. Ne gelen gidenin tesellisi, ne birkaç güzel ve umutlu cümle. Bu gençlerin içini serinletecek tek şey ailelerinin katillerinin yargılanması ve hesap vermesi olacak. 
 
Dilan, ailesi için ağlayamadı bile. “Bana ve kardeşlerime ulaşamadılar, ulaşsalar bizi de yok ederlerdi” diyor Dilan. “Bu bir cinayet değil, bu bir katliamdır” diyor.
 
Neredeydi yasalarınız?
 
Yaşanan katliamın ve bugünlere dek üstü kapatılan olayların sorumlusu olarak karşımızda tek sorumlu duruyor ve oda bu ülkenin hükümeti… Bireysel silahlanmaların artması, devlet sisteminin olduğu bir dönemde, sözde demokrasi ve yargı ülkesinde köylerde ağalık sisteminin hala devam edebiliyor olması, aşiretçiliğin hala arazi, kan davası, "namus" adı altında can alabiliyor olması hükümetin sorumluluğudur. Sormazlar mı? Bu ülkede her canı sıkılan eline silahını alıp insan öldürebilecek mi? Bu ülke hani hukuk, yargı, adalet ülkesiydi? Diye…
 
Sorarlar elbet. Toplum soracak, Dilan ve kardeşleri soracak. “Benim ailem katledilirken siz yoktunuz” diyecekler. “Bizi koruyamadınız, 6 kardeş yetim ve öksüz bırakıldık” diyecekler. Daha dün Suruç’ta Şenyaşar ailesi yok edildi, Halfeti’de onlarca insan işkenceyle tutuklandı, bugün de Siverek. Hiç mi ders çıkarılmadı yaşananlardan? Akşamın bir körü kendini tanıtmak için üşenmeyip Zozan ve Hakkı’nın evine gelen jandarma komutanı, Zozan ve Hakkı öldürülürken neredeydi?
 
Beka sorunu arıyorsanız alın size beka sorunu. Bu ülkede 4 insan silahla, taşla, sopayla “arazi” uğruna katledilebiliyorsa, henüz 2 aylık bebekler tecavüze uğruyorsa, 1 ayda 30 kadın katledilebiliyorsa bu beka sorunu hükümetin beka sorunudur. Bu sorunu uzaklarda aramayın, açın adliye arşivlerinizi, bakın ‘yüce’ yargınızın kararlarına. Bakın da yüzleşin beka sorununuzla.”