Eriyen bedenler değil vicdan ve insanlığımız

  • 09:02 19 Nisan 2019
  • Kadının Kaleminden
“Hala vicdan, insanlık ve ahlak yitirilmemişken, el ele verip bu ülkenin geleceği için adım atmak gerek. Birileri eriyip gittiğinde; vicdan, ahlak ve insanlık çoktan eriyip yok olmuş olacak.”
 
Bêritan Elyakut
 
6 ay... 6 küsur ay oldu. Sevdiklerimiz, dostlarımız, ailemiz gözlerimizin önünde günbegün erirken, biz sadece dua edebiliyoruz. “Sesleri duyulsun, sesimiz duyulsun” diyen analar, kardeşler ve evlatlar. Hakikaten duyulmuyor mu bu sesler? Ya da duyulmak mı istenmiyor? Boğazımız yırtılırcasına haykırırken, sesimizin duyulmaması imkânsız.
 
Her gün gözlerine baktığımız anaların kan çanağına dönen gözleri yüreklerinin yansıması olmuşken nasıl kayıtsız kalınabiliniyor? Leyla Güven, Nasır Yağız, yurt içi-yurt dışında ve cezaevlerinde açlık grevinde olan binleri aşkın insanın bedeni her gün eriyor. Evet, onların bedeni eriyor ama bu kadar mı? Tabi ki de hayır. Onların bedeni onurluca erirken, kayıtsız kalan, duymayan, konuşmayan yüzbinlerin vicdanı, ahlakı ve insanlığı da eriyor, tükeniyor. 
 
Barış sesinin ürkütücü yanı!
 
Bir seçim sürecidir tutturmuş gidiyorlar. Seçimler oldu, bitti ama ihlaller devam ediyor. Anayasası olan, hukuk normları içinde yaşandığı, demokrasi ve özgürlüğün olduğu iddia edilen bu ülke sınırları içinde neden kendimizi hapsolmuş hissediyoruz peki? Neden sesini çıkaran herkes fişlenip ya gözaltına ya da tutuklanmayla sınanıyor? Barış için kilometrelerce yolu beyaz tülbentleriyle kat eden onlarca anne neden Adalet Bakanlığı tarafından kabul edilmedi? Kabul edilmedi o da bir kenara neden Ankara sınırlarında durdurulup geri gönderildi? Bu anneler sadece yüreklerinin acısını dile getirip bir çözüm yolu aradıkları halde neden görülmedi? 
 
Hala umut varken...
 
Barışın sesi ve çözümün sesi bu kadar mı ürkütücü bu ülke için? Halkların bir aradalığını görmeyen, yok sayan bir anlayış, huzur ve refah içinde yaşayabileceğini düşünüyorsa çok büyük bir yanılgı içerisindedir. Bu ülkede Çanakkaleler, Eşme ruhları yaşanmasına rağmen nasıl olur da görmezden gelinir? El ele veren muhatapları, bir masa etrafında buluşan bir ülkenin bekası ve geleceği elimizden hızla çalınıyorsa durup düşünmek gerekmez mi kim neden korkuyor diye… Bir anne "Artık tutuklanmaktan da korkmuyoruz, ölmekten de korkmuyoruz" diye haykırabiliyorsa kaybedeceği bir şeyin kalmadığını bildiğindendir. Annelerin evlatları ellerinden kayıp giderse, bu ülkede inanç tükenir. Hala inançlar tükenmemişken çıkan sese kulak vermek ve ses olmak gerek.
 
Hala vicdan, insanlık ve ahlak yitirilmemişken, el ele verip bu ülkenin geleceği için adım atmak gerek. Birileri eriyip gittiğinde; vicdan, ahlak ve insanlık çoktan eriyip yok olmuş olacak.