Mezarına dokunamadıklarımız!

  • 09:10 25 Mart 2019
  • Kadının Kaleminden
Deniz Umut
 
“Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tecridin kaldırılması için yaşamına son veren Zülküf Gezen’in cenazesi, abluka altına alınarak polis eşliğinde zorla defnedilmesi belleklere bir insan hakkı olan ‘gömülme hakkı’nı ve ‘mezarına dokunamadıklarımızı’ getirdi. Kısacası egemenliğin kesitleri ve niteliği, ölüm ve ölülere ilişkin pratiklerle sınırlandırılıyor.”
 
“Sahnenin aydınlanmasıyla ortada gri-siyah mermerden bir mezar görülmekte. Mezarın etrafında matem mumları. Adeta yıkılacakmış gibi arkaya doğru yaslanmış soğuk duvarlar. Bu duvarlarda bölümler var. Sahnenin köşesinde küçük bir toprak yığını. Ölüm atmosferi. Bu atmosfer salona yayılan tütsüyle de daha buhrani, daha katlanılmaz bir havaya dönüşüyor. Korkunç bir sessizlik hakim. Sahne ortasındaki mezardan, önce eller, sonra kollar hareket etmeye başlıyor. Sonra bedeni görüyoruz. Yaşam (!) başlıyor yavaş yavaş. Sapsarı bir kıyafetle Antigone çıkmaya başlıyor mezardan. Ve dans ediyor.”
 
Yukarıdaki pasaj, İ.Ö. 440’larda Yunan tragedyasının en ünlü yazarlarından Sofokles'in Antigone adlı oyunundan bir kesit. Oyunun baş kahramanı Antigone'nin kardeşini gömme çabalarını konu alıyor. Antigone'nin “yabancılarla birlik olup devlete karşı hareket etmekle” suçlanan kardeşi Polyneikes'i değil gömmesi ardından yas tutması bile yasaklanmış. Fakat tanrılara meydan okuyarak kardeşini gömen Antigone, kendi iradesini ilahi yasaların üzerinde tutmanın bedelini canıyla ödüyor.
 
Yaklaşık 2 bin 500 yıl önce yazılan tragedya, her ölünün gömülme hakkı olduğunu tekrar hatırlatıyor. Antik Yunan döneminde mezarsız olan ölülerin huzura ermediği için şehirlerde dolaşarak yaşayanları huzursuz ettiğine inanılırdı. Mezarsız bırakılan bir ölü, isimsiz, yaşamamış bir insana işaret ederdi. Aslında iktidar tarafından gömülmesi reddedilen bedenler onun toplum ve halk üzerindeki gücünü de gösteren bir imlem. Yani Polyneikes’in mezarsız bırakılma ısrarının boşa olmadığı; tıpkı Cumartesi Anneleri’nin gözaltında kaybedilenlere ve faili meçhullere ilişkin eylemlerinin, toplu mezar tahriplerinin ve cenazesi alıkonulan Zülküf Gezen’in taşıdığı politik anlam gibi.
 
Geçtiğimiz günlerde Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tecridin kaldırılması için yaşamına son veren Zülküf Gezen’in cenazesi, abluka altına alınarak polis eşliğinde bazı aile bireylerinin katılımıyla defnedilmişti. Dini vecibelerin dahi yerine getirilmesine izin verilmeyen cenazenin zorla defnedilmesi belleklere bir insan hakkı olan ‘gömülme hakkı’nı ve ‘mezarına dokunamadıklarımızı’ getirdi. Yasal bir düzenlemeyi dahi gerektirmeyecek kadar doğal bir hak olan gömülme, ölüm sonrası kişiliğin korunmasının ve herkesin onurlu bir şekilde gömülmesinin tartışmasız ön kabulünü oluştururken, iktidarların da egemenliklerini ölüm ve yaşam üzerinden sürdürdüğü ve yeniden ürettiği pratikleri de sergiliyor. Böylelikle egemenler, denetim mekanizmasını dolaylı olarak ‘yaşam’ ve ‘ ölüm’ üzerinden; ‘yaşamaya izin vermemeye’ ve ‘öldürmeye’ dönüştürmekte. Kısacası egemenliğin kesitleri ve niteliği ölüm ve ölülere ilişkin pratiklerle sınırlandırılıyor.
 
Zorla kaybedilenlerden cenazesi alıkonulanlara, gömülmesi reddedilen ve mezarlarına dokunamadıklarımızın bazıları:
 
* Mahmut Kaya: 1959 doğumlu olan Mahmut Kaya, 23 Aralık 1980’de Kars’ta kaybedildi ve bedeni hala bulunmadı.
 
* Sosyalist kimliğiyle bilinen 30 yaşındaki Hasan Ocak İstanbul/Avcılar’da yaşıyordu. 21 Mart 1995 tarihinde annesini arayarak akşam için yemek hazırlamamasını kendisinin balık getireceğini söyledi. Hasan ne o akşam ne de sonrasında bir daha eve gelemedi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele’de gördüklerini söyleyen tanıklar vardı. Ancak Ocak Ailesi’nin başvurduğu tüm resmi merciler Hasan’ın gözaltına alındığını reddetti. 58 günlük ısrarlı bir arayışın sonunda Hasan’ın ağır işkence taşıyan bedeninin gizlice Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’na  ‘meçhul kişi’ olarak defnedildiği açığa çıktı.
 
* Ayşenur Şimşek: Ankara’da yaşayan 27 yaşındaki Ayşenur Şimşek sağlık çalışmaları içerisinde yer aldı. Bu çalışmaları yürüttüğü sırada 2 kez gözaltına alındı ve ağır işkence gördü. Hakkında yakalama kararı çıkarılan Ayşenur’un ailesi, son olarak 24 Ocak 1995 tarihinde kızlarının ağır işkence izlerini taşıyan bedenine Kırıkkale Kimsesizler Mezarlığı’nda ulaştı.   
 
* Serdar Tanış- Ebubekir Deniz: 25 Ocak 2001’de yeni açılmış olan Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) Silopi İlçe Başkanlığı’nın biri başkan biri ilçe yöneticisi olan iki yöneticisinin zorla kaybedilmesi.
 
* Nusaybin Bagok Toplu Mezar Alanı’nın Tahrip Edilmesi (02.09.2013): Nusaybin ilçesinde bulunan Bagok Dağı sırtlarında yurttaşlar tarafından inşa edilen mezarlığın suç teşkil ettiği gerekçesiyle kolluk kuvvetleri tarafından gece saatlerinde yıkılması.
 
* Aziz Güler (2015): Rojava’da DAİŞ’e karşı savaşırken hayatını kaybetti ve cenazesi 2 ay sınırda bekletildi.
 
* Taybet İnan (19 Aralık 2015): Silopi’de zırhlı araçlardan açılan ateş nedeniyle ölen 11 çocuk annesi 57 yaşındaki Taybet İnan’ın cenazesi 7 gün sokakta bekletildi.
 
* Eylem Ataş (2016): Minbiç/Rojava’da DAİŞ’e karşı savaşırken yaşamını yitiren Eylem Ataş’ın cenazesi 100 gün sonra doğduğu topraklara getirildi.
 
* İsa Oran- Mesut Seviktek (23 Aralık 2016): Diyarbakır’ın Sur ilçesinde cenazeleri uzun süre teslim edilmedi, ailelerin başlattığı açlık grevinden 28 gün sonra cenazeler alındı.
 
* Bitlis Garzan Mezarlığı (2018): Bitlis merkeze bağlı Yukarı Ölek köyü kırsalında bulunan ve farklı dönemlerde yaşamını yitirmiş 267 PKK’linin mezarının bulunduğu Garzan Mezarlığı iş makineleriyle yıkılıp, mezarlar açılarak cenazeler İstanbul Adli Tıp Kurumu’na (ATK) gönderildi. 
 
* Hatun Tuğluk (14 Eylül 2017): Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk’un annesi Hatun Tuğluk’un cenazesi Ankara Batıkent’te bulunan Ergazi Pir Sultan Cem Evi’nde yapılan törenden sonra defnedilmek üzere Gölbaşı’na bağlı İncek mahallesinde bulunan mezarlığa getirildi. Bu esnada ırkçı bir grup, ilkin cenazesini defnetmeye çalışanlara sözlü saldırıda bulundu, cenaze defnedildikten sonra ise sayıları kalabalıklaşan grup, cenazeye katılanlara taş ve sopalarla fiziki saldırıda bulundu. 50 kişilik grubun saldırısı ardından gömülen cenaze mezardan tekrar çıkarıldı ve cemevine geri götürüldü. Hatun Tuğluk’un cenazesi daha sonra ailesinin isteği üzerine Dersim’e götürülerek toprağa verildi.