AİHM Türkiye’ye sordu: Sivil kayıpları önlemek için ne yaptın? 2018-11-13 17:40:49   HABER MERKEZİ - AİHM’de görülen Cizre Davası’nda hükümete, sivillerin korunması için nasıl önlemler alındığını sordu. Avukatlar, Türkiye Hükümeti’nin yaşananları açıklamakta ve hesabını vermekte zorlandığını, “kaçamak cevaplara” sığındığını belirtti.    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) Şırnak'ın Cizre ilçesinde 2015-16 yılları arasında ilan edilen ve 100 aşkın insanın yaşamını yitirdiği sokağa çıkma yasakları sırasında yaşanan insan hakkı ihlalleri ve katliamlara dair dava görüldü. Yaşam, özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiği belirtilen Ömer Elçi ile mahsur kaldıkları bodrum katında ambulans beklerken birçok kişiyle birlikte katledilen Orhan Tunç adına yapılan başvurular üzerine kararlaştırılan duruşma, sabah saatlerinde Fransa’nın Strasburg kentinde başladı.    Normalde 2 saat sürmesi beklenen ancak 3 saati bulan duruşma sonrasında Orhan Tunç ve Ömer Elçi’nin ailesinin de katılımıyla basın açıklaması yapıldı. Avukatlar Ramazan Demir ile Newroz Uysal’ın yanı sıra Cizre’deki katliamda yaşamını yitiren Mehmet Tunç’un eşi Zeynep Tunç ve yine yaşamını yitiren Orhan Tunç’un eşi Güler Tunç da açıklamada yer aldı. Ayrıca HDP Milletvekili Ayşe Acar Başaran ve Şırnak eski Milletvekili Faysal Sarıyıldız da ailelere destek verdi.    ‘Türkiye AİHM’in sorularına yanıt veremedi’   Cizre’deki katliam esnasında ve sonrasında AİHM’e yapılan 30’un üzerindeki başvurudan Ömer Elçi ve Orhan Tunç adına yapılan başvuruların pilot olarak ele alındığını belirten Avukat Ramazan Demir, “Bizim temel savunmamız, devletin güvenlik güçlerinin Cizre’de yürüttüğü operasyonların sivil yerleşim yerlerinin savaş araçları kullanılarak vurulmasının hukuka aykırılığı ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) tarafından yaşam hakkının korunmasına ilişkin 2’inci madde bağlamında orantılı, elverişli ve sivil kayıpları önleyecek nitelikte olmadığıydı. Aynı şekilde Orhan Tunç hakkında verilen ihtiyati tedbir kararının yerine getirilmemesiyle ilgili olarak belirttik savunmamızı. Orhan Tunç’un ölümüyle ilgili yürütülen (Türkiye) soruşturmanın etkili, bağımsız ve tarafsız olmadığını ileri sürmüştük” dedi.   AİHM’in bugünkü duruşmada Türk devletinin savunmasına yönelik doğrudan sorular sorduğunu kaydeden Ramazan, yürütülen operasyonların niteliği, sivil kayıpların önüne geçmek için herhangi bir önlem alınıp alınmadığı, Orhan Tunç’un ölümünün nasıl gerçekleştiği ve ihtiyati tedbir kararının neden yerine getirilmediğine ilişkin savunma istendiğini belirtti. Türkiye’nin savunmalarını daha önceden de bildiklerini söyleyen Ramazan, AİHM’in yanıt istediği sorulara ilişkin “Türk hükümeti bu soruların çoğuna cevap veremedi aslında. En azından mahkemenin istediği nitelikte cevaplar olmadığını düşünüyoruz. Cizre’de meydana gelen hak ihlallerinin hemen hemen hepsi dile getirildi. Ancak mahkemenin verdiği süre kısa olduğu için her şeyden bahsedemedik” diye konuştu.    ‘Karar ileri bir tarihte verilecek’   AİHM’e sunmak istedikleri tüm kanıtları ve uzman görüşlerini sunamadıklarına dikkat çeken Ramazan, kendilerine 25 dakikayla sınırlı bir süre verildiğini hatırlattı. Ramazan, Türk devletinin bugünkü duruşmada Cizre’de yaptığı katliamların açıklamasını ve hesabını veremediğini gördüklerinin altını çizerek, “Çok da kaçamak cevaplar verildi” dedi. Ramazan, kararın ileri bir tarihte verileceği bilgisini verdi.    Türkiye iç hukukun etkinliğini savundu   Hükümetin savunması ise, bir bütün olarak dosyanın AİHM tarafından kabul edilmemesi üzerine yürütüldü. İç hukukun tükenmediği gerekçesiyle dosyanın Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) görülmesi gerektiği iddiasını dillendiren Türk savunma heyeti, AYM’nin etkili bir iç hukuk yolu olduğunu savundu.   Ailelerin avukatları: Yasağın hiçbir hukuki dayanağı yok    Ailelerin avukatları ise, ihlallere ilişkin de o dönemde hukuki olarak sokağa çıkma yasağının İl İdare Kanunu’na dayandırıldığına dikkat çekti. Zira bu kanunda doğrudan valinin sokağa çıkma yasağı ilan edebileceğine dair bir madde yok, sadece “Vali, gerek gördüğünde gerekli tedbirleri alır” benzeri bir ifade var. Avukatlar, bu nedenle yasakları Anayasa ve uluslararası hukuka aykırı olduğunu ve zaten “hiçbir hukuka dayanmadığını” vurguladı.   ‘Orhan Tunç istense kurtarılabilirdi’   Cizre’nin 100 bini aşkın nüfusunun olduğuna dikkat çeken avukatlar, tanklarla sivil yerleşimlerin vurulduğunu belirterek, elektrik, su, gıda ve sağlığa erişim imkanlarının engellendiğini ve insanların dışarı dahi çıkamadığını dile getirdi. Aile avukatları, böyle bir tabloda Türkiye’de iç hukukun uygulanamayacağını ve delil açısından da delil toplama imkanının olmadığına işaret etti.   Avukatlar, Orhan Tunç’un katledilmesine yönelik değerlendirme yaptı. Ambulans gönderilmediği için yaşamını yitiren Orhan Tunç’un “istense kurtarılabilirdi” dedi. Hükümetin “güvenlik” gerekçesiyle ambulansın gidemediği yönündeki savunmasının geçersiz olduğunun altı çizildi. Orhan Tunç, yaralı olduğu halde çağrılan ambulans, bulunduğu bölgeye “güvenlik” gerekçesiyle gidememiş ve Orhan Tunç yaşamını yitirmişti.   Ne olmuştu?   Şırnak Valiliği’nin 14 Aralık 2015’te saat 23.00’da Cizre’de ilan ettiği sokağa çıkma yasağı 79 gün sürdü ve 2 Mart 2016’da sona erdi. 79 gün süren ablukada toplam 259 kişi katledildi. İçlerinde ağır yaralıların da olduğu ve bodrumlara sığınan 177 kişi yakılarak katledildi. 92 kişi kimlik bilgileri açıklanmadan kimsesizler mezarlığına defnedildi. Onlarca insan evlerinde, sokak ortasında katledildi. Abluka boyunca seçilmiş siyasetçiler dahil olmak üzere hiçbir gazeteci, kurum ya da kuruluşun Cizre’ye girmesine izin verilmedi. Yasak başlamadan önce yapılan “evlerinizi boşaltın, son uyarımızdır” anonsları, sivil yerleşim alanlarına yönelik top atışları ve başkaca psikolojik baskı yöntemleriyle halk göçe zorlandı.   Yargı Süreci   Bu kentlerdeki hak ihlallerine karşı 2015 ve 2016’da Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne çok sayıda başvuru yapıldı. Bu başvurularda AYM ve AİHM'den hak ihlallerinin önüne geçebilmek için geçici tedbir kararları vermeleri istendi. AİHM, içtüzüğünün 41. maddesi uyarınca bu başvuruların öncelikli olarak ele alınmasına karar verdi. AİHM, bu kararın bir sonucu olarak 15 Aralık 2016’da sokağa çıkma yasakları bağlamında 160'tan fazla kişiyi temsilen yapılan 34 başvuru hakkında Türkiye'den savunma istedi ve başvurucuların esası hakkında ilerleyen tarihlerde karar vereceğini duyurdu.   Mahkeme, başvuruların hem esası hem de kabul edilebilirliğiyle ilgili duruşma yapmaya karar verdiğini Temmuz’da duyurdu. Ancak bütün dosyalar için duruşma yapmak yerine içlerinden iki tane dosyayı seçip bu iki dosyada yapılacak olan usul ve esas tartışmalarını, geri kalan bütün dosyalar için de uygulamaya karar verdi. Sokağa çıkma yasağının yasallığını Ömer Elçi dosyası üzerinden, sokağa çıkma yasakları sorasında Cizre’de yürütülen operasyonun niteliği ve meydana gelen ölümlerin hukuki tartışmasını da Orhan Tunç dosyası üzerinden yapacağını açıklamıştı.