Nusaybin davasında 2'nci gün: Soykırıma karşı duruş en büyük onurdur 2018-01-17 18:41:43     MARDİN - Nusaybin’de 74 gün süren özyönetim direnişinin ardından tahliye edilen 50 kişinin yargılandığı duruşma Mazlum Yaşa'nın savunmasıyla devam etti. Kürtçe savunma yapan Mazlum, özyönetim ilanının devletin Kürt halkına yönelik saldırılarına  karşı özsavunma olduğunu söyleyerek, "Soykırıma karşı duruş en büyük onurdur. Toplumu bu politikalara karşı elimden geldiği kadar savundum" dedi.    Mardin’in Nusaybin ilçesinde 74 gün süren özyönetim direnişinin ardından gözaltına alındıktan sonra tutuklanan 17’si çocuk 76 kişinin yargılandığı davanın ikinci bölümü, 18 yaşından büyüklerin savunmasıyla Mardin 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam etti. 17 çocuğun yargılandığı duruşmanın ilk bölümünün 10 Nisan’a ertelenmesinin ardından 18 yaşından büyüklerin yargılanmasıyla devam eden dava, Sosyal Güvenlik Kurumu Mardin İl Müdürlüğü binasında yapıldı.    Yargılamanın ikinci gününde duruşma salonuna alınmayan tutsakların aileleri ve gazeteciler mahkemeye yaptıkları itiraz üzerine duruşma salonuna alındı. İkinci gününe giren duruşmada Enes Taşkın, Akar İkbal, Fırat Dari, İlyas Doğan, Mahmut Aydın, Mahsun Çay, Melis Teksan, Onur Bozkurt, Recep Yel, Rojhat Aydın, Sadık Ten, Sinan Şahin, Sıraç Yüksek, Süleyman Göksel ve Şeyhmus Koç savunma yaptı. Öte yandan Melis Teksan, Enes Taşkın ve Mahsun Çay’ın geniş kapsamlı savunma yaptığı belirtildi.   'Direnişimiz saldırılara karşı özsavunmadır'   Dava kapsamında Kürtçe savunma yapan Mazlum Yaşa, özyönetim ilanının devletin Kürt halkına yönelik saldırılarına  karşı özsavunma niteliği taşıdığını söyleyerek,“Bu politikalar topluma soykırım dayatıyor. Soykırıma karşı duruş en büyük onurdur. Toplumu bu politikalara karşı elimden geldiği kadar savundum. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri bu politikalar uygulanıyor. En köyü yöntemler uygulandı. Bu politikalar sonucunda Kürdistan topraklarında devletin minneti altında yaşamamız istendi. Türk olarak büyümeyi kabul etmedim. Birer asimilasyon aracı olan okullarda okumak istemedim. Türk devleti köle bir halk yaratmak istedi. Her gün her an bu politikaları yaşadım. Bizim varlığımız Türk varlığı sayıldı. Kurbanlık koyun haline getirilmek istendik. Bu militarist bir düşüncedir. Çocuklar asker gibi büyütülüyor ve bu Hitler zihniyetine benziyor. Ben bunları okullarda gördüm” dedi.    'Yaşam ve düşüncem Kürtçedir'   “Yaşam ve düşüncem Kürtçedir” diyerek devam eden Mazlum, şöyle konuştu: “Türkiye’de ki okullar Türkçe düşünmemi istediler. Bu nedenle Türk okullarında başarılı olamadım, benim eksikliklerimi tamamlayacak bir kurum değil. İlkokulu Diyarbakır’da okudum. Daha sonra üniversite için Muğla’ya gittim. Kültür farklılığını burada gördüm. Türk halkının Kürdistan’a bakışı dikkatimi çekti, ne kadar barbar ve vahşi olduğunu gördüm. Bana eşkıya gözüyle baktılar. Bunun nedeni ise Türk medyasının Kürdistan’a dair yaptığı haberlerdir. Bizi bu haberlere göre tanıdılar. Biz Kürt çocuklarına baskı ve tehditle yaklaştılar. ‘Burası Türkiye burada işiniz yok’ dediler. Bu yaklaşımla yaşamı zehir haline getirdiler.”   'Devlet Kürt halkını iç düşman olarak görüyor'   Türkiye’de farklı kimliklerin kabul görmediğini ve devletin Kürt halkını “iç düşman” olarak gördüğünü dile getiren Mazlum, “Bu nedenle yeni nesil de Kürt halkını düşman olarak görüyor. Bu milliyetçiliğin faşizme dönüşmesinin nedeni de devlettir” dedi. PKK Lideri Abdullah Öcalan tarafından başlatılan süreci hatırlatan Mazlum,  “Yüz yıldır devam eden Kürt sorununun demokratik çözümü için önemli adımlar atılan bir dönemi yaşadık. Sadece Kürdistan’da değil, Türkiye’nin batısında da çözümün mümkün olduğu görüldü. Türkiye’nin yüzde 80’i sorunun çözümünden yanaydı” dedi.   'Devlet 'barış' adına tek bir adım atmadı'   PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın çözüme dair önerilerine dikkat çekerek devam eden Mazlum, “Sayın Öcalan Anayasa değişikliği fikrini ortaya koydu, silahlı güçleri geri çekme şartını kabul etti, PKK’nin elinde bulunan devlet yetkililerinin bırakılmasını istedi. Bunlar bile Sayın Öcalan’ın çözüme yaklaşımını ortaya koyuyor. Buna rağmen devlet hasta tutukluları bırakmadı, geri çekilme noktasında gerekli anayasal adımları atmadı. Bu nedenle PKK 2013’ün sonbaharında geri çekilmeyi durdurdu. Bu anayasal güvence altına alınmadı. Devlet Anayasa’yı değiştirmek için tek adım atmadı. Sözde sürecin adı barış süreciydi. Barış adına tek adım atılmadı. 2014 yılında süreç farklı şekilde sürdürüldü. Buna rağmen toplumda barış umudu güçlüydü. 2014 yerel seçim sonuçları toplumun barış ısrarını gösteriyor. Ancak devlet 100 yıllık politikalarından vazgeçmedi. Aynı yıl DAİŞ Rojava’da Kürtlere saldırdı. Bu saldırılarla Rojava’da Kürtler yok edilmek istendi. DAİŞ’i ortaya çıkaranların devletler olduğunu herkes biliyor. Türkiye sınırının nasıl kullanıldığı biliniyor” şeklinde konuştu.   Mazlum’un savunmasına ara veren mahkeme heyeti, duruşmanın yarın devam etmesine karar verdi. Duruşma yarın Mazlum Yaşa’nın savunması ile devam edecek.