‘Cinsel istismar suçlarında iktidar kendi zihniyetini dayatıyor’ 2021-07-09 10:19:42     Sevim Sütcü   ANKARA - Meclis Genel Kurulu’ndan geçen 4. Yargı Paketi’nde yer alan katalog suçlardan biri olan cinsel istismara dair somut delil şartı aranmasına tepki gösteren Avukat Aslıhan Aksoy Arıkan, “İstismar iki kişi arasında olduğu için kimse tanık zaten olmuyor.  Bir de erken yaşta evliliğin hazırlığı” diyerek olası tehlikelere işaret etti.    Kamuoyunda “4’üncü yargı paketi” olarak bilinen 27 maddelik “Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin ilk 13 maddesi 7 Temmuz günü, diğer 13 maddesi ise dün Meclis Genel Kurulu’nda kabul edildi. Maddelerde bir değişiklik olmadan Genel Kurul’dan geçen teklife, Halkların Demokratik Partisi (HDP) ile Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) muhalefet şerhi düştüğü “cinsel istismar, kasten öldürme ve işkence” gibi katalog suçlar için “somut delil” şartı aranması kabul edildi.    Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkan Yardımcısı Avukat Aslıhan Aksoy Arıkan, katalog suçlar arasında yer alan cinsel istismarda “somut delil” aranması şartına dair değerlendirmelerde bulundu.    ‘Çocuk yaşta evliliklere hazırlık’   4. Yargı Paketi ile hedeflenenin çocuk yaşta evliliklere hazırlık olduğuna dikkat çeken Aslıhan bu konuda Adalet Bakanı ve Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarını hatırlattı. Aslıhan şöyle devam etti: “’Adil yargılamanın tesisi için yeni bir takım düzenlemeler getireceğiz. Hukukta reform paketi yapacağız’ dediler. Bu paketi ‘reform paketi’ olarak adlandırdılar. Gerekçe de adil yargılama ya da hukuki güvenlik ilkesi veya mağdur halkların korunması, güçlendirmesi gibi. Özellikle bu katalog suçlarda cinsel istismarın da yer aldığı somut olgunun, somut delilin istendiği suçlar açısından bir erken evlilik onayı anlamına gelebileceğini düşünüyorum. İktidar tarafından da sık sık gündeme getirildiğini görüyoruz. İktidar tarafından erken yaşta evliliklere özendirme, eğitim politikasında da açıktan okutma, özendirici faaliyetler kapsamında yer alıyor. Çünkü insanların birçok siyasi parti liderlerinin, birçok gazetecinin hiçbir suç şüphesi, somut delil olmadan yıllardır tutuklu kaldıkları göz önüne alındığında bunun kadınlara ve çocukları koruyan hükümler açısından bir madde getirilmesini iyi niyetli bir yaklaşım olarak görmüyorum. Adil yargılamanın tesisi açısından da uygun olduğunu düşünmüyorum.”   ‘İktidar kendi zihniyetini, kendi politikalarını dayatıyor’   İktidarın söz konusu yasalarla, kendi zihniyetini ve politikalarını dayatmaya çalıştığını vurgulayan Aslıhan, “Ulusal kanallarda da gördüğümüz üzere bunların mağduriyete yol açtığı, haksız tutuklamaların olduğu bir takım istisnai dosyalar üzerinden çok göz önüne serildi. Bu tür yasaların halkın da kamuoyu tarafından da kucaklayabilmesi için hep gündemde tutuldu. Özellikle erken yaşta evliliğe götürür. Çünkü ‘beraberlik var, bebek olmuş, affetmeliyiz, devam ettirmeliyiz, bu insanların hapse girmesi haksızlıktır’ ve bunun gibi birçok şeyle ikna etmeye gidiliyor ki bu da iktidar tarafından hedefleniyor. Bu suçların soruşturma ve kovuşturmada bir darbe niteliğinde olduğunu düşünüyorum” dedi.    Mağdurun beyanı yetmiyor   Pakette yer alan 13’üncü maddede değişiklik yapıldığını anımsatan Aslıhan, bu değişikliğe ilişkin ise şunları söyledi: “’Eğer kuvvetli şüphe varsa tutuklama nedeni sayılır’, bu ne demek? Aslında ‘kuvvetli suç unsuru varsa herhangi biri de hakimin önüne geldiyse senin burada tutuklama nedenin var, kabul edip tutuklama tedbirine başvurabilirsin’ diyor. Cinsel istismar suçu da bunlardan biridir. Genel olarak hukukta buna katalog suçlar deniliyor. Burada ‘kuvvetli suç şüphesi yanında somut delillere dayanan ibaresi ekleyelim’ denildi. ‘Somut delillere dayanan suç varsa bu suçlardan tutuklama tedbirine gidebilirsin’ denildi. Diyor ki, ‘mağdurun beyanı var. Çocuk cinsel istismara uğramış, çocuk alınmış izlenme merkezinde usule göre beyanı alınıyor. Hakimin önünde istismara uğramış bir çocuk için diyor ki; ‘Evet, kuvvetli suç unsuru olabilir ama somut delil şu an yok, fiziksel bulgu yok. Adli Tıp raporu yok’ gibi somut belgeler olmadığı zaman ‘tutuklama tedbirlerine gidemem’ artık bu düzenlemeyle birlikte hakim bunu diyebilecek.”     ‘Cinsel istismar suçlarında delil elde etmek zaten çok zor’   Cinsel istismar suçlarında delil şartı aranmasına değinen Aslıhan,  böylece çocuğun beyanının esas alınmaması söz konusu olduğuna işaret etti. Aslıhan, “Cinsel istismar suçlarında delil elde etmek zaten çok zor. Genellikle olayın tek tanığı mağdur ve mağdurun beyanı oluyor. İstismar iki kişi arasında olduğu için kimsenin olmadığı ortamlarda olduğu için zaten tanık da olmuyor. Özellikle aile içi olanlar da çok önemli. Bir de somut delil olamıyor. Genelde zaten az delil olmuş oluyor. Tutuklama tedbirine neden başvuruyordu? Delillerin karartılmasının önlenmesi, mağdurun korunması gibi, özellikle aile içinden cinsel istismara uğramış mağdur bir çocuğu tekrar geri o ortama göndereceksin. Bu tür suçlarda önemli olan şu; hem mağduru korumamız gerekiyor hem de mağdur üzerinde baskı kurulmaması için tutuklama tedbirine başvurmak gerekiyor. Çünkü çocuklar da bu fiilin ne olduğunu anlamayabilirler” dedi.    ‘Somut delil olmadığı için tutuklama olmayacak’   Tutuklama olmadığı zaman failin dışarda olacağını, mağdurun üzerine baskı kurabileceğinin altını çizen Aslıhan,  avukatların en çok zorlandığı mağdurların hukuki yardıma ulaşması olduğunu kaydetti. Aslıhan, “Çünkü mağdurlar genelde baskıdan, korkudan şikayet yoluna gitmiyorlar. Kendisinin suçlu olacağını düşünüyor. İspat edilemeyeceğini düşünüyor. Öğrenilmiş çaresizlikten hiçbir şey elde edemeyeceğini düşünüyor. Zaten adli makama gitmeyen bu kadar vaka varken bir de üstüne adli makamlara gidenlere de hakimin somut delil olmadığı için tutuklama kararı vermeyerek aslında mağduru bir kez daha mağdur etmesine yol açıyorsunuz. Mağdur bir kere daha adalete olana inancını kaybetmiş oluyor.  Özellikle delillerin karartılması, mağdurun korunmaması, mağdurun üzerinde baskı kurulmaması hususunda buna çok dikkat etmemiz gerekiyor. Çünkü herkes cinsel istismar medyaya yansıdığı gibi sanıyor ama aslında öyle değil. Cinsel istismar davalarında sanki fail direk cezalandırılıyormuş gibi ama sistemde öyle bir şey de yok. Medyatik olmayan veya ifşa olmayan o kadar çok dosya var ki aslında iktidar genel için. Genel bir mağduriyet var bu suçlarda ama siz istisnai olaylar sebebiyle belki kişisel belki siyasi olaylar sebebiyle mağduriyetin hepsinden vazgeçiyorsunuz. Bu suçlarda genel bir mağduriyet var. Genel olarak çocuk ve kadınlar daha çok mağdur olacaktır” diye konuştu.    ‘Mağdur defalarca mağdur ediliyor’   Hukukta cinsel istismar davalarının nasıl işlendiğini anlatan Aslıhan, istismarın aynı zamanda cinsel şiddet olduğunu ve en travmatik şiddet türlerinden biri olduğunun altını çizdi. Cinsel şiddet davalarında ispat açısından hem mağdur hem de avukatlar açısından sıkıntı yaşandığını kaydeden Aslıhan, şu sözleri kullandı: “Mağdurların en büyük çekincesi, şikayet aşamasına geldikten sonra da yargı makamları önünde ciddi sorunlarla karşılaşmaları. Birincisi bizde usule uygun yargılamaların yapılmamış olmasıdır. Adli makamlar tarafından bu suçlar açısından etkin soruşturma, kovuşturma Türkiye’de maalesef yapılmıyor. Sıkıntı şu; cinsel istismar suçlarında ispat unsuru çok önemli. Çünkü çoğunlukla ispat vasıtası burada mağdurun beyanı oluyor. Çünkü tek yaşayan ve tanık olan mağdur oluyor. Bu suçlarda tanık bulamayacağınız, bir kişinin görmesine, duymasına bağlı olamayan, olabilen delillerin bulamayacağı suçlar oluyor. Kaldı ki fiziksel bulgular da geçmişse, eğer mağdur geç adli makama başvurduysa ya da üzerinden zaman geçip vücutta fiziksel bulgu kaybolmuşsa bu tür durumlarda etkili soruşturma veya kovuşturma yürütemiyorlar. Çünkü mağdurun beyanı Türkiye’de sağlıklı alınamıyor. En başından itibaren mağdur defalarca mağdur ediliyor. Tekrar tekrar dinlenilmek zorunda kalıyor. Önce karakola gidiyor, kendisi ifade veriyor. Savcılıkta tekrar anlatmak zorunda kalıyor. Sonra mahkeme aşamasında tekrar kendini ifade etmek zorunda kalıyor.”   ‘Delil olmadığı için takipsizlik ve beraat kararı veriliyor’   Cinsel istismar suçlarında dayanak olarak kullanılabilecek yerin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)  içtihatları olabileceğine işaret eden Aslıhan, “Bu içtihatlarda diyor ki, ‘Tecavüz suçlarında cezalandırmak ve bu suçları soruşturmak, kovuşturmak devletin tamamen pozitif yükümlülüğünde olan bir sorumluluktur. Eğer fiziksel bulgu yoksa bile bunun psikolojik bulguları araştırılmalı.’ Ama maalesef bizde hala öyle yargılamalar yapılmıyor. Yani fiziksel bulgu olmadığı zaman direk mahkemeler, savcılık kovuşturma yapılmasına yer olmadığına ya da delil olmadığı için beraat kararları verebiliyorlar. Ama asıl yapılması gereken, mağdurun beyanı da esas alınarak tüm unsurların değerlendirilmesi. AİHM kararları da aslında bunu söylüyor. ‘Ceza verileceği zaman, psikolojik unsurlar da değerlendirilmeli. Sadece fiziksel unsur ve bulgunun olmaması, bu suçun cezalandırılması anlamına gelmemeli’ şeklinde diyor. Ama maalesef biz de delil olmadığı için bu suçlarda takipsizlik veya beraat kararları veriliyor ya da çok acıdır ki özellikle mağdur ile cinsel mağdurun bir yakınlığı veya bir tanışıklığı varsa direk mahkemeler veya savcılık makamları bunu mağdur aleyhine yorumlayabilirler ve bu tür kararlar çıkıyor. Giydiği kıyafet, gece gezdiği saat, eski eş olması, rızanın varlığı gibi birçok sebebi öne sürerek mağdur aleyhine yorumlar yapıp, yine cezasızlığa doğru gidilebiliyor. Yani unsurlar tam olarak değerlendirilmiyor ve güzel soruşturmalar, etkili kovuşturmalar maalesef yapılamıyor” sözlerini kullandı.     ‘Sorun yasa uygulayıcılarında’   Pakette kadını ve çocuğu korumak için düzenlemeler de bulunduğunu ancak sorunun uygulayıcılarda ve iktidarda olduğunu kaydeden Aslıhan, devamında şu ifadeleri kullandı: “Bizi yönetenler, bizi yargılayan makamlar ya da failler eril zihniyete sahip oldukları sürece, eril kararlar çıktığı sürece, bizi tehlikeler bekliyor. En son geçtiğimiz mart ayında feshedilen, 1 Temmuz’da feshi kesinleşen İstanbul Sözleşmesi, kadınları, çocukları şiddet uygulayanların herkesi içermesine rağmen bir tek adamın kararıyla sözleşmeden vazgeçildi.”   ‘Yeni yöntem, yeni uygulamalara ihtiyacımız var’   Aslıhan son olarak şöyle konuştu: “Türkiye’de zihniyet değişirse biz toplumsal cinsiyet eşitliğini her alanda uygulayabilirsek devlet bu konuda bütüncül politikalar üretebilirse bunları aşacağımızı düşünüyorum. Oradaki hakim taraflara ön yargılı baktıysa ondan sonra toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı bir insan değilse taraflara eşit bakmıyorsa zaten var olan yasa da uygulanmayacaktır. Daha iyi bir yasa getirmenin daha çok cezalandırma getirmek aslında bizim için etkileyici bir çözüm olmayacak. Bizim yeni yöntem, yeni uygulamalara ihtiyacımız var.”