Avukatlardan Suruç katliamı davasına ilişkin rapor 2020-07-18 18:01:03   URFA - Suruç katliamı soruşturması ve yargılamasındaki 5 yıllık süreci hazırladıkları raporla kamuoyu ile paylaşan dava avukatları, yargının pratikleri ile bu suçun işlenmesine katkı sağladığına dikkat çekti.   Urfa’nın Suruç ilçesindeki Amara Kültür Merkezi bahçesinde DAİŞ’in gerçekleştirdiği canlı bomba saldırısında 33 kişinin yaşamını yitirmesine ilişkin süren davanın müşteki avukatları, katliamın soruşturma ve yargılama sürecine ilişkin hazırladıkları raporu katliamın 5’inci yılında kamuoyu ile paylaştı. Urfa Barosu Konferans Salonu’nda düzenlenen basın toplantısına rapor, dava avukatları Sezin Uçar, Gülhan Kaya ve Serdil İzol tarafından paylaşıldı. Toplantıya  Urfa Barosu ve Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatların yanı sıra HDP Urfa  Milletvekili Ömer Öcalan ile ESP Eş Genel Başkan Yardımcısı Beycan Taşkıran katıldı.     ‘Suruç halkı bu adamı yakaladı’   Toplantıda ilk konuşan dava avukatlardan Serdil İzol, olay yerine daha ilk gittiklerinde bile hukuksuzluğa  şahit olduklarını söyledi. Serdil, “Olayın aydınlatılması için birçok kez başvuruda bulunduk. Ama taleplerimiz kabul edilmedi. Şayet Suruç patlaması aydınlatılsaydı, diğer katliamlar yaşanmayacaktı. Davanın tek tutuklusu Yakup Sahin. Mahkemede sanık koltuğunda kimse yok. Yine İmam Abdullah Ömer Aslan, ilk soruşturma aşamasında takipsizlik verilerek bu dosyadan çıkarıldı. Bu kişinin çantasında IŞİD bayrağı çıktı. Suruç halkı bu adamı yakaladı. Ama kolluk tarafından serbest bırakıldı. Dosyada eksik olan 5 saat görüntü dosyanın kapatılmasına yöneliktir” diye belirtti.    ‘Tek tutuklu Yakup Şahin’    Suruç katliamı soruşturmasının 18 ay sürdüğünü, bu süre zarfında ‘gizlilik’ kararı kaldırıldıktan sonra soruşturmada hiçbir delilin toplanmadığını gördüklerini söyleyen avukatlardan Gülhan Kaya ise, şunları dile getirdi: “Esasında bir soruşturmanın yürütülmediğini görmüş olduk. Ankara Katliamı’ndan gelen belgelerden sonra ancak bir dava açıldı. Soruşturma dosyasına gelen belgelerden şunlar çok dikkat çekiciydi. Suruç bombacısı Abdullah Alagöz hakkında ailesinin kayıp ilanı verildiğini gördük. Yine bu konu hakkında bütün istihbarat ve emniyet müdürlüklerine gönderilen bilgi olduğunu gördük. Bunları 18 ay sonra görmüş olduk. Bu kişilerin canlı bomba olabileceğine dair istihbarat bilgilerinin mevcut olabildiğini gördük. Fakat buna rağmen bombacının saatlerce Suruç’ta gezdiğini, emniyet müdürlüğünün önünde gezdiğini öğrendik. Bu kişi herhangi bir güvenlik önlemine takılmamış ve araması yapılmamış. Bombacı hiçbir güvenlik önlemine takılmadan Amara Kültür Merkezi’nde kendini patlatarak katliamı geçekleştirmiştir. Bu davanın tek tutuklusu Yakup Şahin'dir. İlhami Balli ve Deniz Çelebi ise dosyanın firari şahısları.”   ‘Önlem ailelere karşı alınıyor’   Bugüne dek 14 duruşması görülen davaya dair gözlem ve tespitlerini de paylaşan Gülhan, “Duruşmanın Hilvan Kapalı Cezaevi Kampüsü’ne taşınması ve orada görülmesi davanın takip edilmemesine yönelik uygulamaları beraberinde getirmiştir. Kolluğa yetki verilerek aileler sürekli aranıyor, duruşmadan sonra açıklamanın yapılmasına izin verilmiyor. Yani katliamı önlemek için alınmayan önlemler bugün duruşmayı takip eden ailelere karşı alınıyor. Duruşmanın daha uygun bir yere alınması talebimiz hep reddedilmiştir” ifadelerini kullandı.   ‘Yakup Şahin duruşma salonunda hazır edilmemiş’   Gülhan devamında şöyle konuştu: “Yine Yakup Şahin, hiçbir şekilde duruşmaya getirilmemiş sürekli ifadesi SEGBİS üzerinde alınmıştır. Tüm taleplerimize rağmen mahkeme Yakup Şahin’in SGBİS üzerinden duruşmaya katılmasını sağladı. Esasında bu kararın alınmış olmasının hiçbir hukuki gerekçesinin olmadığını biliyoruz. Şahsın mahkeme salonunda yargılanmasına yönelik taleplerimiz reddedilmiştir. Biz bu kararın dışardan bir müdahale ile aldırıldığını, mahkemenin de bu yönlü karar aldığını biliyoruz. Bugüne kadar da Yakup Şahin duruşma salonunda hazır edilmemiştir.”     ‘Yargı suçun işlenmesine katkı sağlamakta’   Katliam görüntülerinin dosyaya getirilmesinin 3 buçuk yıl sürdüğüne dikkat çeken Gülhan, “Olay yeri görüntüleri dosyaya en başta eklenmesi gereken görüntülerdir. Fakat mahkeme 3 buçuk yıl boyunca getirmedi. En son geldiğinde ise getirilen görüntülerin 5 saatlik kayıtların silindiğini ya da ellerinde ise bu dosyaya gönderilmediğini gördük. Patlama öncesi ve sonrasına ait görüntüler 14 celse boyunca kolluğun Amara Kültür Merkezi etrafında bulunan işyeri ya da diğer kamera kayıtlarını topladığı bilinmesine rağmen, kolluğun topladığı görüntüler hala dosyaya getirilmemiş. Katliamın öncesinde hiçbir önlem alınmamıştı. Patlamadan sonra çevik kuvvet olay yerine gelerek havaya ateş açıp, panik yarattığı, yine yaralıları taşımak isteyen halka biber gazı sıkıldığını gördük. Yine patlamada yaralananların biber gazı ile boğulup yaşamını yitirdikleri yönünde raporlar var. Fakat bu görüntüler dosyaya getirilmeyerek suç işlenmektedir. Yargı bu suçun işlenmesine katkı sağlamaktadır” diye konuştu.    ‘Tespitler dosyaya eklenmemiş’   Patlamada parmağı olduğunu ifade ettiği İmam Abdullah Ömer Aslan’ın olay yerindeki insanlar tarafından yakalanarak polise teslim edildiğini hatırlatan Gülhan, fakat hakkında hiçbir işlem yapılmadığını belirtti. Ancak Arslan’ın telefonu incelendiğinde Suriye tarafındaki kişilerle çok fazla görüşme gerçekleştirdiğinin ortaya çıktığını kaydeden Gülhan, “Bu tespitler soruşturma esnasında dosyasına eklenmemiş. Tanık olarak dinlendikten sonra savcılıkta bu tespitler üzerinde hakkında soruşturma başlatmış. Tabi bir yıldır hakkında soruşturma kararı yürütülmesine rağmen hakkında her hangi bir yakalama kararı verilmemiştir. Bir katliamın sorumlusu olan bir kişi yine hakkında soruşturma olan bir kişi elini kolunu sallayarak aramızda geziyor. Yine kaçmasını önleyecek bir önlemin alınmadığını görüyoruz” dedi.     ‘Bu dava devam ediyor’   Katliamla ilgili bazı kamu görevlileri hakkında davalar açıldığını, Emniyet Müdürü Mehmet Yapalıal hakkında 8 ay 10 gün hapis cezası verildiğini, fakat bu cezanın para cezasına çevrildiğini belirten Gülhan, "Yine 2 polis hakkında dava açılmış. Bu dava devam etmektedir. Biz bu kişilerin dava dosyalarının dava ile birleştirilmesini talep ettik. Taleplerimiz reddedildi. Yine mahkeme heyeti bu kişileri tanık olarak dinlemeyerek, davanın ilerlemesinin yollarını kapatma tavrı sergilemektedir. Mehmet Yapalıal hakkında talimat ile dinlenme kararı verilmiş. Bu şahıs Muğla’da duruşmaya gittiğimizde kendisinin bir gün önce mesai saatleri içerisinde ifadesinin alındığını öğrendik. Bu şekilde biz avukatlardan kaçırılmıştır. Yine bu şahsın dinlenmesi yönündeki taleplerimiz reddedilmiştir. Alınması gereken önlemleri almayarak katliama yol açan kamu görevlileri hakkında hiçbir işlem yapılmazken, Suruç için adalet yürütenler engellenmiştir. Yine gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır” sözlerini kullandı.    Gülhan, dava yargılamasına dair taleplerini ise şu sözlerle paylaştı.     "Kovuşturma derinleştirilmeli, sorumluların bulunması için cesaretli davranılıp, gerekli özen ve ciddiyet gösterilmelidir. Duruşma başka bir yere alınmalı ve davayı takip edenler üzerinde kurulan baskıya son verilmedir. Sanık Yakup Şahin duruşmada hazır edilmelidir. Katliam sonrası görüntüleri yok eden kamu görevlileri tespit edilmeli ve haklarında işlem başlatılmalıdır. Abdullah Ömer Aslan’ın korunmasından vazgeçilmeli ve tutuklanmalıdır. Katliamda sorumluluğu bulunan polisler hakkında açılan davalar ana dava ile birleştirilmeli, katliama ilişkin deliller birlikte değerlendirilerek, kovuşturma kamu görevlilerine doğru genişletilmelidir. Firari İlhami Bali ve Deniz Bükükçelebi’nin yakalanması için gerekli işlemler yapılmalıdır. Suruç katliamının soruşturulması ve kovuşturulması aşamalarında görevi kötüye kullanan yargı mensupları hakkında cezai ve idari işlem yapılmalıdır. Suruç için adalet mücadelesi yürütenler üzerindeki baskılar son bulmalı, adalet arayanlarla değil, katliamda sorumluluğu olanlar ile mücadele edilmelidir. Yine katılımda sorumluluğu olan, Cumhurbaşkanı, Başbakan, İçişleri Bakanı, Milli Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı, Emniyet Genel Müdürü, Urfa Çevik Kuvvet Şube müdürü, MİT müsteşarı ve sorumluluğu bulunan tüm kamu görevlileri hakkında yapılan başvurularımızın hukuksuz gerekçelerle reddinden vazgeçilmeli, kamu görevlileri üzerindeki yargı eli ile yaratılan koruma zırhı kaldırılmalıdır.”