'Ağa' sistemine göz yumulan cezaevinde cinsel istismar: Yargı sümen altı etti 2019-01-30 09:04:23   Şehriban Aslan   DİYARBAKIR - Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nde 2017 yılının Kasım ayında yaşanan akran istismarı ve zorbalığı, cezaevi idaresi görmezden geldi, mahkeme 4 ayda karara bağladı.  Avukat Öykü Çakmak, “Maalesef yargının; istismar, şiddet, işkence, kötü muamele dosyalarının kamu idarelerini ilgilendirmesi durumunda gösterilen sümen altı etme, görmezden gelme refleksi bu dosyada da vücut buldu” dedi.    Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde ve Türkiye’nin ulusal yasası olan Çocuk Koruma Kanunu’nda, çocukların özgürlüğünden yoksun bırakılması başvurulacak en son çare olarak düşünülmesi gerektiği ve uygun olabilecek en kısa süre ile sınırlandırılması gerektiği vurgulanıyor. AKP Hükümeti’nin 2 yıl aradan sonra tekrar kamuoyunun gündemine getirdiği yasa tasarısıyla şu günlerde tartışılan çocuklara yönelik cinsel istismar cezaevlerinde de devam ediyor. Yakın tarihteki örneklere rağmen bakanlıklar bağımsız izleme taleplerini dikkate almıyor.    Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi’nde 2017 yılının Kasım ayında tutsak bulunan çocukların akranlarına şiddet, kötü muamele ve cinsel istismarda bulunduğu ortaya çıktı. Daha önce de aynı cezaevinde yaşanan istismar tekrarlanırken,  cezaevi yönetimi tarafından herhangi bir önlem alınmaması akıllarda soru işaretleri bıraktı.   Yönetimden ‘koğuş ağası’ sistemine sessizlik!   Suça Sürüklenen Çocukların (SSÇ) tutulduğu 15 kişilik koğuşta, kendini “koğuş sorumlusu” (ağa) olarak gören bir çocuğun akranı olan 2 çocuğa hem cinsel istismarda bulunduğu hem de fiziksel şiddet uyguladığı, koğuştaki diğer akranlarını ise sistematik olarak fiziksel şiddet uyguladığı öğrenildi. Kendisini “koğuş sorumlusu” olarak betimleyen kişinin şiddet ve tecavüze maruz bıraktığı akranlarını aynı zamanda kimseye bir şey anlatmamaları konusunda da tehdit ettiği öne sürüldü. Cinsel istismar ve şiddete uğrayan çocukların, olayı cezaevi gardiyanları O., İ., İ. ve başgardiyan olan R.’ye anlattığı ve olayın cezaevi yönetimi tarafından da bilindiği aktarıldı.   Gardiyan ve cezaevi yönetiminin ayrıca “koğuş sorumlusu” olarak uygulanan sistemden de haberdar olduğu belirtildi. İstismara maruz kalan çocukların koğuşta güçlü olan başka bir çocuktan korktukları için tepki veremedikleri kaydedildi.    ‘Sümen altı etme refleksi bu dosyada da vücut buldu’   Bilgileri aldığımız Diyarbakır Barosu İnsan Hakları Merkezi Cezaevi İzleme Komisyonu üyesi Avukat Öykü Çakmak, çocukların güvenliği sebebi ile mağdur ve sanık olan çocukların isimlerini veremeyeceklerini söyledi. Cezaevi yönetiminin de haberi olduğu anlaşılan bir grup çocuğun zorbalık yaparak 2 çocuğu fiziksel şiddet ve akran istismarına maruz bıraktığını kaydeden Öykü, koğuşta bulunan başka çocuklarında istismara uğramış olabileceği ve çocukların korkup ses çıkaramadıkları ihtimali olabileceğine dikkat çekti.    Dosyaya ilişkin bilgi veren Öykü, “İstismara uğrayan 2 çocuğun ailesi tarafından Baro’ya yapılan başvuru ile birlikte dosyaya, soruşturma aşamasından bu yana müdahil olduk. Cezaevi İzleme Komisyonu adına ben, Çocuk Hakları Merkezimiz adına da Avukat Ömer Sansarkan ile birlikte dosyayı takip ettik. Delillerin toplanması, soruşturmanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi amacıyla savcılıkla da temaslarımız devam ediyordu. Ancak maalesef yargının; istismar, şiddet, işkence, kötü muamele dosyalarının kamu idarelerini ilgilendirmesi durumunda gösterilen sümen altı etme, görmezden gelme refleksi bu dosyada da vücut buldu. Sonuç olarak kamu görevlileri ve kurum yetkilileri açısından cezasızlıkla sonuçlanan bir yargılamaya daha tanıklık ettik” dedi.    ‘Dosya hızlıca karara çıkarıldı’   Öykü, Diyarbakır Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’nin kamu görevlilerinin soruşturulması ve yargılamaya şüpheli sanık olarak eklenmesi talebini ret ettiğini aktardı. Duruşmaların 4 celse şeklinde sürdüğüne dikkat çeken Öykü, celselerden ikisinin 10 gün ara ile yapıldığını ve toplamda kovuşturma süresinin 4 aydan kısa sürdüğünü ifade etti. Öykü, “İlk celseye katıldık, 2 ay sonra 2. celse oldu ve yaklaşık 1 ay sonra yapılan 4. celsede de dosya karara çıktı. Mahkemece kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunma talebimiz de reddedilerek hızlı bir şekilde dosya karara çıkarıldı. Bazılarımız şehir dışında, bazılarımız ise dosyanın karara çıkarılacağını dahi bilmiyordu ve dosya hızlıca karara çıkarılmış oldu. Oysa mahkeme, onlarca tanık dinlendi, her tanığın beyanından kamuya dönük suç sayılabilecek ifadeler ortaya çıktı. Hatta mahkeme başkanı artık reaksiyon göstererek, ‘bunca şey olmuş cezaevinde, bunların hiçbiri nasıl duyulmaz’ diye tepki dahi gösterdi. Ancak buna rağmen mahkeme re’sen suç duyurusunda bulunma kararı almadı” diyerek hukuki gerekliliklerin yapılmadığını söyledi.    ‘Cezaevi idaresi suç işlemeye devam etmiştir’   İstismara uğrayan çocuklardan birinin başka bir dosyadan dolayı hala tutsak olduğunu fakat diğer çocuğun tahliye olduğunu ifade eden Öykü, “Olaydan sonra da mağdur olan çocuklar ve SSÇ aynı koğuşta tutulmuş ve bu durum sebebi ile cezaevi idaresi suç işlemeye devam etmiştir. Cezaevinde olan müvekkilimiz henüz kendini toparlamış değil, psikolojik olarak da herhangi bir destek almamıştır. Devletin mağdur ettiği bu çocuklar cezaevinde daha büyük travmalar yaşıyor ve akabinde de yapıcı-onarıcı hiçbir güvenlik-tedavi önlemi dahi alınmıyor” diye konuştu.   ‘Koğuş ağalığından cezaevi yönetimi haberdar’    “2 ay süren istismarın dışında, cezaevi içinde koğuş ağalığı-koğuş sorumlusu gibi bir işleyiş varmış” diyen Öykü, bundan da cezaevi idaresinin haberdar olduğunu vurguladı. Öykü, bu hususun mahkemece dinlenen çocuklar tarafından ifade edildiğine de dikkat çekerek, çocukların yaşanan olayları idareye bildirdiklerini ancak herhangi bir önlemin alınmadığını da mahkemede ifade ettiklerinin altını çizdi. Öykü, “Ayrıca koğuş sorumlusu olan kişi tahliye olduğunda yerine bir başka tutuklunun geldiği ya da koğuş sorumlusunun başkasını seçip öyle tahliye olduğu da mahkemede ifade edildi. Koğuş sorumlusu diye tanımlanan çocuk, koğuşta bulunan diğer çocuklar üzerinde yeniden tahakküm kuruyor, keyfi sebeplere dayalı olarak kaba dayak şeklinde fiziksel şiddet uyguluyor. Hatta bu şiddet bazen koğuşun tüm çocuklarını kemer ya da sopa benzeri bir eşyayla aynı anda darp etmek şeklinde de olmuştur. Bu zorbalık uzun bir süre devam ediyor. Ve yine olay günü özelde 2 çocuğun cinsel istismara uğradığı olaylar yaşanıyor” ifadelerini kullandı.    ‘Çocuk cezaevleri kapatılmalı’   Öykü, devamında şöyle dedi: “Böylesine günlerce süren, sopaların, kemerlerin kullanıldığı, şiddetin en uç düzeyde görüldüğü bu olayların cezaevi görevlilerince duyulmamış-görülmemiş olması en basit haliyle görevi ihmal suçunu oluşturur. Nitekim bu çocuklar, devlet koruması altında olması gereken bir alanda en ağır suçlara maruz kalıyorlar. Bu kabullenilemezdir. Ayrıca burada detaylarını vermek istemiyorum ama olay ve saldırıların oluş şekli de gerçekten çocuklar için fazlasıyla travmatiktir. Tam da burada çocuk cezaevlerinin ıslah sağlamadığı, devletin algısındaki ıslah mantığının doğru olmadığı bu haliyle cezaevlerinin suçu önleyici değil, çocukları çok daha kötü olaylarla, yeni suçlarla baş başa bıraktığı gerçekliğini görmekteyiz ve bu nedenle bir kez daha çocuk cezaevleri kapatılmalı diyoruz.”    ‘Mahkeme suç duyurusunu görmezden geldi’   Yine çocukların mahkemedeki ifadelerine göre istismarın gerçekleşmesinden bir gün sonra çocukların durumu cezaevi personeline aktardıklarını kaydeden Öykü, personelin olayı hemen savcılığa ilettiğini aynı gün içinde ÇİM’de ifadeleri alınmak üzere sürecin başlatıldığını ifade etti. Öykü, “Bu süreçte yani istismar ve şiddet gerçekleşirken çocuklar yalnız bırakılmış adeta dört duvar arasında yeni bir duvar daha örülmüş, saatler süren olaylar boyunca adeta çocuk koğuşu görünmez olmuştur. İhmaller zinciri sadece olayın öncesinde değil, sonrasında da istismar suçunun mağdurlarıyla ve SSÇ’lerin aynı koğuşta tutulmasıyla devam etmiştir. Düşünün ki bu kadar ağır suçların işlendiği bir dava dosyasının mağdur ve sanıklarını aynı odada tutmaya devam eden bir cezaevi idaresi var, bu durumda bir beis görmüyor. Bu durum zaten ağır travma yaşamış çocukları daha büyük ve yeni travmalara itiyor ve adeta yeni suçların işlenmesine zemin hazırlıyor. Bu durum cezaevi personelinin mahkemede verdiği ifade ve mağdur çocukların beyanı ile ortaya çıktı buna rağmen mahkeme, suç duyurusunda bulunmaya dahi gerek görmedi” dedi.    ‘Cezaevleri kapatılmadığı sürece yeni suçlar oluşacaktır’   Öykü, “Bu dosyanın bizler açısından özgünlüğü istismar suçunun faillerinin de çocuk olmasıdır. Bu bağlamda sanıklarının da çocuk olduğu bu dosyayı takip etmek oldukça zordu. Sonuçta bizler ilkesel olarak çocukların suçlu olduklarını değil suça sürüklendiklerini düşünmekteyiz. Ve suça neden olan ortamı ve şartları sağlayan idarenin kusuru ve ihmalleri açısından yargılanmadığı sürece ve cezaevleri kapatılmadığı sürece yeni suçların oluşması her zaman çok kolay olacaktır, olmaktadır da. Bu istismarda başat rol oynadığı düşünülen SSÇ’lerden birine; 2 mağdurdan her biri için 12 yıl olmak üzere toplam 24 yıl hapis cezası verilmiştir. Diğer çocuklar açısından, mağdur çocuklara dönük ‘çocukları tutma, suç eşyalarının getirilmesi gibi’ eylemleri ile ilgili olarak kendi iradeleri dışında cebir ve tehdit altında hareket ettikleri anlaşıldığından diğer çocukların tamamının ceza verilmesine yer olmadığı karar verilmiştir” diye belirtti.    Bu dosyaya ilişkin bir diğer taleplerinin Baro adına katılma taleplerinin kabul edilmemesi olduğuna vurgu yapan Öykü, “Ancak bu tür dosyaların birçoğunda olduğu gibi bu dosyada da ‘mahkemece suçtan zarar görme hususu’ dar yorumlanarak katılma talebimiz reddedilmiştir. Oysaki kamuoyunu derinden sarsan ve toplumun manevi yönden zarar gördüğü bu olaylarda Baro’nun katılma talebinin kabul edilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.”   ‘Dosyanın takipçisi olacağız’   Öykü, şöyle devam etti: “Buradaki şiddeti ve istismarı cezaevi idaresi nasıl duymadı, daha doğrusu nasıl duymazdan geldiği geliyor akıllara. Bizi ilgilendiren ve yaralayan hem çocukları ısrarla cezaevine kapatan bu zihniyet hem de buna rağmen bu korumayı sağlayamayan bu zihniyettir. Mahkeme kararını, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf incelemesi ile bozulması talebiyle başvurumuzu yaptık. Başvurumuzun esası Baro adına katılma talebimizin kabul edilmemesi, kamu görevlileri ile ilgili etkin bir soruşturma yürütülmemesi ve mahkemece öğrenilen suçlar ile ilgili olarak suç duyurusunda bulunulmamış olması ile ilgiliydi. Ayrıca ilgili kamu görevlilerinin tespiti ve görevi kötüye kullanarak-görevi ihmal ederek suça iştirak etmeleri ile ilgili suç duyurusunda bulunduk. Diyarbakır Barosu olarak dosyanın takipçisi olmaya devam edeceğiz.”