Ayşegül Doğan: Çözüme dair kolektif iradenin varlığı ortaya çıktı
- 09:07 9 Aralık 2025
- Güncel
Melike Aydın-Elfazi Toral
İSTANBUL - Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı’na ilişkin konuşan DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, konferansın barış ve demokratikleşme tartışmalarına olan ihtiyacı ve çözeme dair kolektif bir iradenin varlığını ortaya çıkardığını söyleyerek, “Umut hakkının”, demokratikleşme ve entegrasyon başlıklarının, oturumların merkezinde yer aldığını vurguladı.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), Barış ve Demokratik Toplum Süreci kapsamında 6-7 Aralık’ta İstanbul’da iki gün süren “Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı”nı düzenledi. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın paradigmasını merkeze alan konferans, uluslararası alanda tanınan birçok önemli ismin dikkatini çekti. Bask’tan Güney Afrika’ya, Sinn Féin’den Birleşik Krallık’a, Kazakistan’dan Belçika’ya uzanan geniş bir katılımcı profiliyle gerçekleşen buluşmada, Abdullah Öcalan’ın paradigmasının çözüm süreçlerine katkısı ve yaratacağı etki kapsamlı biçimde tartışıldı.
Konferansa katılan isimlerden DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan JINNEWS’e konuştu.
Konferansa gösterilen ilgiyi değerlendiren Ayşegül Doğan, Türkiye toplumunda farklı kesimlerde hem barış hem demokrasi hem de demokratik bir toplumun inşasına dair konuşmaya ihtiyacı olduğunu söyledi. Böylesi bir konferansa ihtiyaç duyulduğunu ifade eden Ayşegül Doğan, “Bu yalnızca Türkiye ile sınırlı değil. Biz zaten Kürt meselesi ve Türkiye'nin demokrasi meselesinin artık Türkiye ile sınırlı olmadığı, bölgesel etkileri olduğu, aynı zamanda dünya tarafından da yakından takip edildiğini hep söyleyegeldik bugüne kadar. Bu konferansın programı ile birlikte aslında bu da teyit olmuş oldu diyebiliriz. Bir daha gördük bunu. İşte Meksika'dan konuklar İrlanda'dan Güney Afrika'dan İtalya'dan konuklar da var. Türkiye'nin çeşitli yerlerinden gelenler de var. Hem katılımcı, konuşmacı olarak hem izleyici olarak. Bunu bir arada değerlendirdiğimizde pek çok parametrenin içinden geçtiğimiz sürece dair etkileri olduğunu da görmüş oluyoruz” dedi.
Konferansın önemi
Konuşmacıların dikkat çektikleri başlıklara işaret eden Ayşegül Doğan, “Buraya gelemeyip video mesaj gönderenlerden, buraya hukuki nedenlerle gelemediği iddia edilen işte İlham Ahmet'in mesajından, kendisinin online katılımının burada yarattığı ilgi, heyecan ve coşkudan da şunu anlıyoruz. Temas kurmak, diyalog, müzakere Etmek ve buna dair bir masanın görünür olmasa bile varlığı ya da bu masa metaforu etrafında dönen tartışmaların tamamı çözüme dair bir kolektif iradenin varlığını gösteriyor. Keşke İlham Ahmet gelebilseydi. O hukuki engeller siyaseten kaldırıldığı zaman hukuken de ortadan kalkmış olacak. Önümüzdeki dönemin bunları konuşabileceğimiz bir dönem olmasını temenni ediyoruz. Bu konferansın amaçladığı önemli noktalardan biri de bu. Ortaya çıkaracağı sonuç bildirgesinin de yine en önemli başlığı kuvvetle muhtemel Sayın Öcalan'ın koşullarının değiştirilmesi olacak. Çünkü çeşitli konuşmacılar farklı ülkelerden gelmiş olmalarına rağmen farklı deneyim aktarımlarından da bize şunu söylediler. Böylesi etkin bir ana bu koşullarda kalamaz, kalmamalı” diye belirtti.
‘Umut hakkı’
Ayşegül Doğan, “Eğer sürecin hız kazanmasını istiyorsak, eğer sürecin daha sağlıklı ilerlemesini istiyorsak, eğer oluşabilecek ki herkes buna dikkat çekiyor, riskleri ortadan kaldırmak ve bunu fırsata dönüştürmek istiyorsak en başta yapılması gereken güven arttırıcı adımlar başlığında görülmeli. Mesela Sayın Öcalan'ın koşullarını değiştirmek. Umut ilkesini Konuşmak, özgür yaşar, çalışır, iletişir hale getirmek kendisini. Yasal düzenlemeleri bekletmemek, sürece özgü yasalar yapmak. Bugün herkesin infazda eşitlik özlemi var. Türkiye'de en çok konuşulan konulardan biri bu. Bugün terörle mücadele kanunu mağdurları ve bu sebeple örgütlenme özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğünden yararlanamayan ve Türkiye'yi iyice antidemokratik hale getiren bu kanuni düzenlemelerden kurtulmak isteyenler yalnızca Kürtler değil, yalnızca devrimciler değil, yalnızca solcular değil, yalnızca sosyalistler değil. Toplum adeta nefessiz bir hale getirildi. Bir soluk ve kalıcı bir soluk alınabilir. Bu da demokratikleşme lehine adımlarının atılmasıyla olur” şeklinde konuştu.
Entegrasyon!
Barış, özgürlük ve entegrasyon yasalarının konuşulmasının önemine dikkat çeken Ayşegül Doğan, şunları belirtti: “Burada Öcalan'ın mesajında da en çok dikkat çektiği konulardan biri barış, özgürlük ve entegrasyondu. Ancak bu konferansta bunu güçlendirici bir etki yaratabilir. Şimdi bu mesajın önemi 27 Şubat'ta ki çağrıda da görülebilir. Çünkü orada da bir bütünleşmeden bahsediyor. Herkes bazı ilişkilerin yeniden tanımlanması gerektiğini söylüyor. Eğer söz konusu bir eşit kardeşlik hukuku oluşturmaksa o ilişkileri yeniden tanımlarken bunların diyalektik olarak neden sonuç ilişkilerine bakmak gerekiyor. Neden sonuç ilişkilerini iyi analiz etmeden, iyi bir teşhis olmadan kalıcı bir yol haritası çıkartmanız geçmiş tecrübelerden gördük ki neredeyse imkansız hale geliyor. O yüzden Öcalan'ın mesajını da bu çerçevede görüp değerlendirmek gerekiyor. Her bir başlık 100 yıllık bir meselenin kalıcı bir biçimde çözümüne ilişkin. Bunun 50 küsur yılı çatışmayla geçmiş devasa bir sorundan bahsediyoruz. Ama buna dair bir güçlü siyasi irade ortada olduğu sürece ve vazgeçmediği sürece bu irade güçlendiği sürece bu çözülemeyecek bir sorun değil. Tam da buna dikkat çeken son derece berrak, son derece açık önerisini yapan bir mesaj içeriğiydi.”







