Havva Kıran: Barış gelecek diyorsanız, buna dönük bir adım atın

  • 09:06 23 Ağustos 2025
  • Güncel
AMED - Barış Annesi Havva Kıran, Meclis’te Kürtçe konuşmalarına izin verilmemesine tepki göstererek, “Eğer barış gelecek diyorsanız, buna dönük adım atın” dedi. Anadil yasağı, cezaevleri, doğa tahribatı ve Abdullah Öcalan üzerindeki tecride dikkat çeken Havva Kıran, barışın dil, adalet ve karşılıklı güvenle mümkün olabileceğini vurguladı.
 
Barış Anneleri'nin dinlenmek için davet edildikleri Meclis'te, "Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu"nda Kürtçe konuşmalarının engellenmesine ilişkin birçok kesimden tepki geldi. Komisyonda yer alan üç Barış Annesi’nden biri olan Havva Kıran, dillerinin resmi olmadığı sürece barıştan söz edilemeyeceğini belirterek tepki gösterdi.
 
‘Kendi dilimle konuşsaydım, kendimi daha iyi ifade ederdim’
 
Komisyona gittiklerinde anadillerinde konuşmak istemlerine engel olunduğunu belirten Havva Kıran, “Meclis bizleri komisyona çağırdı, bizler de gittik. Bize, ‘Burada Kürtçe yasak, kayda geçmiyor’ denildi. Biz de, ‘Madem öyle, o zaman 2 kişi Türkçe, 1 kişi de Kürtçe konuşsun’ dedik. Bunu da kabul etmediler, vekillerimiz de çeviri yapabileceklerini söylediler ama yine de kabul edilmedi. Benim Türkçem yok, ben Türkçe kendimi çok iyi ifade edemem, dedim. Sonra ‘Barış Anneleri buraya geldi, ortalığı karıştırdılar’ demesinler diye bizler de Türkçe konuşmaya çalıştık. Eğer kendi dilimde konuşsaydım, bu ülkenin yaralarını, sorunlarını kendi dilimde anlatarak kendimi daha iyi ifade ederdim. Biz oraya kendimiz için gitmedik, bu ülkenin acısı için gittik. Ancak, bir ırk kendi diliyle yaşamazsa o ırk yok demektir” dedi.
 
‘İnanmamızı istiyorlarsa, barış ve huzurun adımını atsınlar’
 
Dilin kendileri için önemine vurgu yapan Havva Kıran, “Bugün kültürü, sanatı ile yok olmaya yüz yüze bırakılan dile sahip çıkmak gerekir. Dilimiz bizim onurumuzdur, bizler dilimizle gururluyuz. Türk devletinde her dilin hukuku var, neden bizim dilimizin hakkı yok? Bizlerin yaşamının her alanda Kürtçe devam ediyor, çünkü bu bizim dilimiz. Biz Türk değil, Kürt’üz. Devlet, adalet isteyen, ‘Demokratım’ diyen bir devlet olduğunu iddia ediyor ama bizler komisyona geldiğimizde Kürtçe konuşmamıza engel oluyor. Bu da bizim inancımızı yıkıyor. Eğer inanmamızı istiyorlarsa, barış ve huzurun adımını atsınlar. Adım atılmazsa, tek taraflı olmaz” ifadelerine yer verdi.
 
‘Yüreğimiz yaralı yaşıyoruz’
 
“Kalkan her savaş uçağı, Kürt annelerinin yüreğinden kalkıyor” diyen Havva Kıran, “Gidiyorlar, ‘Kürt çocuklarını vurmaya, Kürtlerin topraklarını bombalamaya gidiyorlar’ diyoruz. Doğamız bugün saldırılar altında. Ağaçlarımız kıyıma uğruyor. Önderliğimiz üzerinde tecrit hâlâ sürüyor. Bu tecridin sürmesi, halkın da tecrit altında olduğunu gösteriyor. Dilimiz hâlâ yasaklı dil olarak görülüyor. Kendi coğrafyamızda hâlâ yüreğimiz yaralı ve rahat yaşayamıyoruz. Şimdi de kalkmış ‘Demokrasi’ deniliyor ama bu coğrafyada demokrasi yok.” sözlerini kullandı.
 
‘8 aydır herhangi bir adım atılmadı’
 
Komisyonda Anayasa’nın değişmesine dönük taleplerde bulunduklarını kaydeden Havva Kıran, şu şekilde konuştu: “Akan kanın durmasını talep ettik. Gerillalar gelsin diyorlar ama nasıl bir hukuk altında gelecekler? Hakları verilecek mi? Gerillalar kar, kış, sıcak, soğuk, yağmur, çamur demeden ömürlerini tüketirken, bir de gelip burada cezaevlerine mi girsinler? Müebbet hapis cezası mı alsınlar? Önceki süreçlerde de gerillalar geldi fakat daha bir ayları bitmeden cezaevlerine girdiler. Gerçekten bu ülkeye barış getirmek istiyorlarsa, ilk olarak Sayın Öcalan özgürleşmelidir. Kendi halkı içinde siyasetini yürütmelidir. Bir çağrıda bulundu, Kürt halkı etrafında halka oluşturdu. Her şeye hazır olduklarını söylediler. Bugün her köyde, her mahallede halk toplantıları gerçekleştiriliyor. Halk, Sayın Öcalan’dan umutlu olduklarını, ona güvendiklerini fakat devlete güvenmediklerini söylüyor. Çünkü 8 aydır herhangi bir somut adım atılmadı. Kurulan komisyon, Önderlikle görüşmelidir ki o insanlar da onun ne istediğini anlasın.
 
Komisyona, devlete, Numan Kurtulmuş’a çağrımız; eğer samimiyseniz, barış gelecek diyorsanız, barışa dönük bir adım atın. Heronlarınız dursun. Cezaevleri kapısı açılsın. Dilimiz resmî dil olsun. Dilimize sahip çıkalım. Barış artık kaçınılmazdır; artık ekmek ve su kadar farzdır. Kan kanı yıkamaz, kanı barış yıkar. Biz olduğumuz sürece Kürt ve Türkler için barışı isteyeceğiz.”