Tarihi anın tanığı Peyruze Kurt: Silahlar yakıldı, sıra devlette 2025-07-20 09:04:02   Melike Aydın   İZMİR – Silahların yakılmasıyla gereken her şeyin yapıldığını ve artık devletin adım atması gerektiğini söyleyen Barış Annesi Peyruze Kurt, “Kürt davasını dünya duydu, Türk devleti halkına gerçekleri göstermeli, Türkler artık Kürtleri tanımalı” dedi.   Barış ve Demokratik Toplum Grubu, 11 Temmuz’da düzenlenen silah yakma töreniyle Kürt sorununun çözümü ve barışın sağlanması yönünde önemli bir adım attı. Tören sırasında silahlar ateşe verilerek güçlü bir barış mesajı verildi. Bu kapsamda, devletin artık adım atması, savaş dilini terk etmesi ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması gerektiği vurgulandı.   Törene katılan Barış Annelerinden Peyruze Kurt, yaşadıklarını ve tanıklığını JINNEWS’e anlattı.   ‘Herkesin Kürtçe konuşabildiği bir yer’   Törene gidiş sürecine değinen Peyruze Kurt, Süleymaniye’de iyi karşılandıklarını, herkesin Kürtçe konuşabildiği bir yerde olmanın kendisini mutlu ettiğini söyledi. Peyruze Kurt, “Önceden de bu kadar samimi olsaydık daha iyi olurdu, Bundan sonraki süreçte de ellerimizi kardeşçe daha sıkı tutarız diye umuyorum. Başûr’da herkes Kürtçe konuşuyordu, samimiyet ve kardeşlik vardı. Bunu hissedebiliyorduk. Oradan özgürlük ve barış umuduyla geri döndük. Oradaki kardeşlik ve barış atmosferinin Türkiye’de de yaşanmasını umut ediyoruz. Zaten bunun için oraya gittik” dedi.   ‘Törene 25 dakika geç geldiler’   Oradan Hewlêr’e geçtiklerini ve törene 10 dakika kala alana vardıklarını söyleyen Peyruze Kurt, “Her şey hazırlanmıştı. Herkesin gözü tören alanındaydı. 25 dakika geç geldiler. Geliyorlar dediklerinde çok mutlu olduk, çünkü bizler anneyiz” dedi.   ‘Törenden sonra yaklaşımlar daha samimileşti’   Töreni izlemeye gelen herkesin yüzünde umut olduğunu belirten Peyruze Kurt, “Türklerden de vardı. İsmail Küçükkaya gelmişti. Siyasetçiler, gazeteciler oradaydı. Tören öncesinde kimse kimseyle konuşmuyordu, ama törenden sonra Barış Anneleri’nin yanına geldiler. Türkçe olarak, ‘Anneler nasılsınız?’ diye sordu. Yaklaşımları daha samimi hâle geldi. Dünya basınından da gelenler olmuştu; Fransa’dan gelenler vardı” diye aktardı.   ‘Amaçları özgürlüktü’   Gerillaya katılan kızı Nudem Kurt’un Metîna’da, oğlu Aydın Kurt’un ise Şirnex’te yaşamını yitirdiğini söyleyen Peyruze Kurt, oğlunun cenazesini ancak 7 yıl sonra kimsesizler mezarlığından çıkarıp Amed’deki mezarlığa taşıyabildiklerini belirtti. Peyruze Kurt, “Neden gittiler? Çünkü her özgürlüğe inanan bütün Kürtler gibi onlar da bu amaçla gittiler. Eğer kardeşlik olsaydı, barış ve özgürlük olsaydı, siyaset yolu açık olsaydı, Kürtler esaret altında olmasaydı, kendi dili ve kültürüyle yaşayabilseydi, onlar da böyle bir yolu tercih etmezdi. Ama göç ve kıyımla yüz yüze kaldılar, yok sayıldılar, esir edildiler. Bunu kırmak için savaştılar” dedi.   ‘Devlet fırsatı kaçırmamalı, elini hızlı tutmalı’   Savaşın 50 yıl sürdüğünü, her savaşın sonunda barışın olması gerektiğini vurgulayan Peyruze Kurt, “Kanı kanla yıkamazlar. Hem Kürt hem Türk çocukları hayatını kaybetti. Devlet büyükleri de artık acele etmeli. Türk annelerin de yüreği yandı. Bu eli tutmaları gerekiyor. Devlet yetkilileri ellerindeki bu fırsatı değerlendirmeli, süreci olgunlaştırmalıdır. Yüreği yanan Türk anneleri de sürece katkı sunmalı. Aynı şeylerin tekrar yaşanmaması için bunlar gerekli. Türk anneleri de bize kulak vermeli; barış ve özgürlük için çağrı yapmalı. Birbirimize düşman gibi değil kardeşçe, eşitçe bakmalıyız. Onların da çocukları toprağın altında” diye konuştu.   ‘Silahları yakarak barış mesajı verdiler’   Töreni izlediklerini ve yaşadıkları duygunun tarif edilemez olduğunu kaydeden Peyruze Kurt, “Her şey çok iyi hazırlanmıştı. Gerilla geldiğinde çok mutlu olduk. Özgürlük hareketi hiçbir zaman halkların başını öne eğmedi. Çocuklarımıza inanıyoruz. Kürt çocukları da Türk çocukları da yazıktır. Artık kimse hayatını kaybetmesin. Silahlarını yakarak barış mesajları verdiler. Teslim etmediler; dünya basınının, Barış Anneleri’nin, KDP, YNK ve Türklerin gözleri önünde kendi iradeleriyle, kendi elleriyle yaktılar. Başkan Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla bunu yaptılar” sözlerini kullandı.    ‘Tecrit kaldırılmalı, devlet üzerine düşeni yapmalı’   PKK’nin barışın tesisi için üzerine düşeni yaptığını ifade eden Peyruze Kurt, “Artık bu gözaltılar, tutuklamalar bitmeli, savaş sona ermeli. Silahlar yakıldıktan sonra geri döndüğümüzde baskının devam etmesini istemiyoruz. Biz samimi bir şekilde yaklaştık. Devlet de artık üzerine düşeni yerine getirmeli. Daha bu sabah yine savaş haberleri aldık. Bu olmamalı. Başkan’ın eli güçlendirilmeli, onun çağrısıyla süreç başladı. Artık üzerindeki tecrit kaldırılmalı, bunun zemini hazırlanmalı” diye belirtti.    ‘Savaş dili bırakılmalı’   Artık savaş dilinden vazgeçilmesi ve barış-kardeşlik dilinin benimsenmesi gerektiğini kaydeden Peyruze Kurt, “Dilinden zehri arındırmalılar. Silahlar yakıldıktan sonra artık dil değişmeli. Tutsaklar serbest bırakılmalı. Siyasetçilerimiz, belediye başkanlarımız hâlâ içeride. Binlerce hasta tutsak var; tedavi olamıyorlar. Bunlar şimdiye kadar serbest bırakılmalıydı. Kürt davası, varlık, dil ve kültür üzerine kurulu. Bunların yaşatılması için artık hakkı verilmeli. Kürtler bu topraklarda binlerce yıldır var. Biz Türkleri kabul ettik, artık onların da bizi tanıması gerekir” sözlerine yer verdi.   ‘Abdullah Öcalan’ın çağrısı Türk halkına daha iyi anlatılmalı’   Her milletten temsilcinin yer aldığı bir meclis komisyonu kurulması gerektiğini ifade eden Kurt, Abdullah Öcalan’ın çağrısının Türk halkına daha iyi anlatılması gerektiğini söyledi. “Kürt halkı tanınmalı, gerçekler ortaya çıkarılmalı. Artık ne zamana kadar Kürt gerçeği halklardan saklanacak? Vazgeçsinler. Kürt davasını dünya duydu. Bu zehirli dil, bu sırlar, bu körlük nereye kadar devam edecek? Artık her şey şeffaf olmalı. Halkına da gerçeği göstermeli” dedi.   ‘Asker anneleriyle bir araya gelmek isterdik’   Asker anneleriyle bir araya gelmek istediklerini ancak ulaşamadıklarını söyleyen Peyruze Kurt, son olarak şöyle konuştu: “En azından onlar çocuklarını kefenleyebiliyor, mezarlarına gidebiliyorlar. Ama bizim çocuklarımızın mezarları bile belli değil. Onlarla tanışmak, acılarımızı ortaklaştırmak istiyoruz. Artık düşman olmak istemiyoruz. Çocuklarımızın kemiklerine bile ulaşamıyoruz. Ulaşanlar mezarlarında ağlayamıyor. Biz, asker ve polislerin de mezarlarını ziyaret etmek isteriz. Kürt annelerine karşı nefret artık son bulsun. Artık bunları söylemek bile basitleşti, çünkü karşılık bulmuyor. Sürekli aynı şeyleri söylüyoruz ama duyan olmuyor.”   Peyruze Kurt,  ayrıca silahların yakılmasının ardından vakit kaybetmeden adımların atılması ve Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması çağrısında bulundu.